HABER

ANALİZ - Sudan’da 'yumuşak geçiş' darbesi

Ömer el-Beşir’i “tahttan indirmek” için son derece organize bir şekilde sokağa dökülen ve kararlılığını ortaya koyan Sudan muhalefeti bu defa isteğine kısmen ulaşmış bulunuyor. Muhaliflerin ortaya koyduğu direncin önlenemez bir hal aldığını gören ordunun komuta kademesi, Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’i görevden uzaklaştırarak yönetimi devraldığını duyurdu - Bazı Körfez ülkeleri başta olmak üzere Sudan üzerinde çeşitli hesapları bulunan ve bu sürece destek verdikleri düşünülen güçlerin, yeni durumdan memnun olmadıkları düşünülüyor. Zira kendi dış politikalarına tam olarak destek vermeyen Ömer el-Beşir ve ekibi iktidardan uzaklaştırılmış olsa da, büyük oranda onunla birlikte hareket eden ordu mensupları ipleri eline almış bulunuyor - Sudan'da muhaliflerin bir stratejiden yoksun olmaları, herhangi bir iktidar alternatifine sahip olmamaları, muhalefet saflarında tabiri caizse tam bir kargaşa meydana getirmekte. “Düşsün yeter” stratejisinin varacağı nokta, askeri yönetimden başkası olamazdı - Hayat pahalılığının oluşturduğu öfke, mevcut yönetimin düşürülmesi dışında bir alternatif meydana getirmeye muktedir olamamıştır. İpleri eline alan Askeri Konsey’in bu durumu iyi okuduğu ve usta bir manevrayla muhalefeti önemli oranda zayıflattığı söylenebilir - Muhalefet saflarında yüksek sesle dile getirilen “askerler duruma el koysun” söylemine zamanında cevap verilerek isyanın önemli argümanlarından biri yok edilmiş ve şimdilik olası bir sivil darbenin önüne geçilmiştir

İSTANBUL (AA) -ENVER ARPA- Cafer Numeyri’nin 6 Nisan 1985 yılında iktidardan düşürülmesinin yıldönümünde, Sudan’ın başkenti Hartum’da Ömer el-Beşir’i “tahttan indirmek” için son derece organize bir şekilde sokağa dökülen ve kararlılığını ortaya koyan Sudan muhalefeti bu defa isteğine kısmen ulaşmış bulunuyor. Genelkurmay Başkanlığı askeri kompleksinin önünde toplanan muhaliflerin ortaya koyduğu direncin önlenemez bir hal aldığını gören ordunun komuta kademesi, Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’i görevden uzaklaştırarak yönetimi devraldığını duyurdu. Genelkurmay Başkanlığı’nın önünü adeta devrim komuta merkezine çevirmiş olan göstericiler, 6 Nisan’dan bu yana sürekli orduyu müdahalede bulunmaya davet ediyordu. Muhalefet saflarının kararlılığını gören ordunun alt kademe subaylarından bazıları göstericilere katılarak destek vermeye başlamış olsa da üst kademede herhangi bir çözülme yaşanmamıştı.

Ardından 11 Nisan’da ordunun yönetime el koyduğu haberleri medyaya düşmeye başladı. Şimdi bir bakıma muhaliflerin istedikleri olmuş ve elindeki askeri güçle ordu duruma el koymuştu. Yönetimi ele alan Askeri Konsey tarafından yapılan 1 numaralı açıklamada, federal meclisin ve eyaletler meclisinin feshedildiği, tüm bakanların, milletvekillerinin, başkan yardımcılarının ve müşavirlerin görevlerine son verildiği, Askeri Konsey’in iki yıllık bir geçiş sürecinde ülkeyi seçime götürünceye kadar devleti idare edeceği açıklandı. Bunun dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarının işine devam edeceği, devlet mekanizmasının vekaleten atanacak kişilerle devam ettirileceği ve iki yıl içinde yapılacak seçimlerle yeni bir sivil yönetimin oluşturulacağı ifade edildi.

Yaşanan bu askeri müdahale, muhalifler safında ilk anda bir sessizliğe sebep olduysa da kısa bir süre sonra itirazlar yükselmeye başladı. Zira görevden uzaklaştırılan Ömer el-Beşir’in yerine geçici olarak devlet başkanlığına getirilen Orgeneral Awad bin Avf Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir’in baş yardımcısı ve savunma bakanıydı; Ömer el-Beşir’den sonra ülkenin en güçlü kişisi sayılıyordu. Bin Avf, el-Beşir’le aynı fikri harekette yer alan biri. Direnişin arkasında yer alan güçlerin bu durumdan hoşlanmadıkları anlaşılıyor. Zira Ömer el-Beşir devrilmiş olsa da eski durumun büyük oranda devam edeceğini düşünüyorlar.

Askeri Konsey direniş saflarını yarmak ve göstericileri dağıtmak için peş peşe açıklamalarda bulunarak durumu teskin etmeye çalıştı. Askeriyenin duruma el koyduğunu, eski yönetimin tamamen tasfiye edildiğini açıklayarak vatandaşların güvenliği için her türlü çabanın sarf edileceğini ifade etti. Yapılan ikinci bir açıklamayla uluslararası ilişkiler açısından oluşan belirsizlik giderilmeye çalışıldı: Tüm yerel ve uluslararası anlaşmaların yürürlükte kalacağı, büyükelçiliklerin, diplomatik misyonların, sivil toplum kuruluşlarının görevlerine devam edeceği, komşu ülkelerle iyi ilişkiler tesis edileceği, ülkeyi selamete taşımak için gerekenin yapılacağı dile getirildi.

Başkent Hartum’da durumun nasıl gelişeceği konusunda sağlıklı yorum yapabilmek için henüz yeterli bilgiye sahip değiliz. Fakat muhaliflerin sosyal medya mecralarındaki paylaşımları üzerinden bir değerlendirmede bulunacak olursak, başkentte kaotik bir durumun yaşanmakta olduğu söylenebilir. Muhaliflerin yaptığı bazı açıklamalarda, yaşanan durumun tam arzulanan bir durum olmasa da önemli bazı kazanımlar sağladığı, el-Beşir ve iktidardaki Milli Kongre Partisi mensuplarının iktidardan uzaklaştırıldıkları söylenerek şiddete başvurulmaması gerektiği ifade edildi. Fakat bireysel paylaşımların pek çoğunda ise başkanlığı üstlenen Awad bin Avf’ın Ömer el-Beşir’in ekibinden olduğu, dolayısıyla kendisiyle yola devam edilmesinin hiçbir şey değiştirmeyeceği ve bunun kabul edilemez olduğu dile getiriliyor. Askeri Konsey’in ortaya koyduğu üç aylık olağanüstü hal ve iki yıllık geçiş süreci, gerek muhalefet kanadında gerekse uluslararası camiada büyük tepki uyandırdı. Çeşitli ülkeler tarafından bu konuda açıklamalar yapıldı ve durumdan duyulan rahatsızlık dile getirildi.

Göstericilerin sosyal medya kanallarında şimdiye kadar kullandıkları hashtag “teskutu bes” (düşsün yeter) idi. Bin Avf liderliğindeki Askeri Konsey’in yönetimi üstlenmesinden sonra oluşturulan yeni hashtag ise “ikincisi de düşsün” oldu. Daha önce kaleme aldığımız analizlerde, muhaliflerin bir stratejiden yoksun olduklarını, herhangi bir iktidar alternatifine sahip olmadıklarını ifade etmiştik. Bu alternatiften yoksun olma hali, muhalefet saflarında tabiri caizse tam bir kargaşa meydana getirmekte. “Düşsün yeter” stratejisinin varacağı nokta askeri yönetimden başkası olamazdı. Yönetimin düşmesi durumunda, bu boşluğu ellerinde güç bulunduranlardan başkasının doldurması oldukça zordur. Hayat pahalılığının oluşturduğu öfke, mevcut yönetimin düşürülmesi dışında bir alternatif meydana getirmeye muktedir olamamıştır.

İpleri eline alan Askeri Konsey’in bu durumu iyi okuduğu ve usta bir manevrayla muhalefeti önemli oranda zayıflattığı söylenebilir. Muhalefet saflarında yüksek sesle dile getirilen “askerler duruma el koysun” söylemine zamanında cevap verilerek isyanın önemli argümanlarından biri yok edilmiş ve şimdilik olası bir sivil darbenin önüne geçilmiştir. Muhalifler askeri kanadın müdahalede bulunması halinde sivil bir yönetime fırsat vermeyeceklerini gözden kaçırmışlardır. Muhalifler yaşanacak sivil bir darbenin komuta kademesinde önemli oranda bir tasfiye gerektireceğinin askerler tarafından bilindiğini ve bunun kabul edilmeyeceğini hesaba katmamış görünüyorlar.

Başta bazı Körfez ülkeleri olmak üzere Sudan üzerinde çeşitli hesapları bulunan ve bu sürece destek verdikleri düşünülen güçlerin de bu durumdan memnun olmadıkları düşünülüyor. Zira kendi dış politikalarına tam olarak destek vermeyen Ömer el-Beşir ve ekibi iktidardan uzaklaştırılmış olsa da, büyük oranda onunla birlikte hareket eden ordu mensupları ipleri eline almış bulunuyor. Bu da Sudan’ın eski dış politikasının ve bu ülkelere karşı tutumunun büyük oranda devam edeceği anlamına geliyor. Askeri Konsey’in yönetimi ele almasına kısa bir süre sonra muhalefet kanadından itiraz edilmeye başlanmasında da bu güçlerin önemli bir etkisi olmuştur. İktidarı ele geçiren yeni yönetimin, bir bakıma şimdiye kadar uygulayıcısı durumunda bulunduğu eski askeri ve politik tutumunda köklü bir değişiklikte bulunmayacağı da aşikâr.

Gelinen aşamada Sudan’ın geleceği konusundaki endişeler tam olarak giderilebilmiş değil. Muhalifler meydanı boşaltmaya yanaşmıyorlar. Yapılan açıklamalarda Awad bin Avf’ın başkanlıktan çekilmesi ve kurulacak geçiş hükümetinde sivil kanadın belirleyici olması talep ediliyor. Bu gösterilerin daha fazla uzaması durumunda, sokakları ve caddeleri elinde tutan güvenlik güçlerinin nasıl tepki vereceğini kestirmek ise zor. Muhaliflerin veya askerlerin şiddete başvurmaları önlenemez olaylara sebep olabilir. Önemli bir tabana sahip olan İslami Hareket’in ve iktidardan düşürülen Milli Kongre Partisi’nin çıkacak bir karmaşada nasıl bir tutuma yöneleceği henüz kestirilemiyor. Sudan’ın sükûnete kavuşması için, gösterilerin bir an önce sonlandırılması ve bağımsız bir seçim hükümeti kurularak kısa sürede adil ve şeffaf bir seçimin yapılmasından başka bir çıkar yol görünmüyor.

[Doç. Dr. Enver Arpa Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Doğu ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü (DOAF) müdürüdür]

En Çok Aranan Haberler