İBRAHİM TIĞLI- Sudan’da yaklaşık dört ay önce başlayan gösteriler, 30 yıllık Ömer el-Beşir döneminin sonunu getirdi. Yıllardır yolsuzluk, rüşvet ve ekonomik sıkıntılarla boğuşan Sudan’da yeni bir dönem başladı. Bu yeni dönemin kahramanı ve baş aktörü öncelikle Sudan halkının bizzat kendisi. Beşir yönetimine bağlı güvenlik güçlerinin birçok yerde gösterileri bastırmak için silah ve göz yaşartıcı bombalar kullanması dahi, Sudan halkını, uğruna şehitler verdiği özgürlük davasından vazgeçiremedi. Kararlılıkları ve dik duruşları sayesinde Sudan halkı, rüşvet ve yolsuzlukla anılan ve beklentilerine cevap veremeyen köhnemiş yönetimi devirdi.
Otuz yıl önce darbe yaparak ülkenin idaresini ele geçiren Ömer el-Beşir seçimle işbaşına gelen bir iktidarı devirmişti. Şimdi kendisi de (hemen her darbeci gibi) yine askerlerin yönetime el koymasıyla iktidardan indirildi. Geçen hafta başlayan olaylar sonucunda, askerler halkın taleplerini dinlemek zorunda kalarak Ömer el-Beşir’i devirdikleri gibi, onun devrinin kalıntılarına da son verme çalışması başlattılar. Eski İstihbarat Başkanı Salah Guş ve bir önceki darbeyi yapan Avad bin Avf bu kalıntılardan sadece birkaçı.
Beşir sayfasını kapatarak Sudan yeni bir dönemin kapısını açmış oldu. Askeri Yüksek Konsey Başkanı Abdülfettah el-Burhan’ın yönetimi sivil iradeye teslim edeceğine yönelik açıklaması, muhalefet liderlerinin ve gösterilerin başını çeken Meslek Birliği Örgütü’nün taleplerini yerine getirmeye çalışması, darbe sürecinin halk iktidarına evrildiğinin işaretlerini verse de ordu hâlâ yönetimdeki en etkili unsur olarak varlığını korumaya devam ediyor.
- Türkiye her zaman Sudan halkının yanında olmuştur
Türkiye’nin Afrika siyasetinin temelinde insan merkezli bir politika var. Türkiye’nin sadece Sudan’daki değil, diğer tüm Afrika ülkelerindeki önceliği de halkların kazanmasını sağlamak. Sudan siyaseti özelinde ise Türkiye, bu ülkeyle arasındaki köklü ilişkiler dolayısıyla, ağır ekonomik yaptırımlar altında ezilen Sudan halkının refahını artırmaya yönelik girişimlerde bulunmakta.
Türkiye’nin Sudan’a yardımını “Beşir’e verilen destek” olarak yorumlamak yanlıştır; zira Türkiye’nin öncelikli hedefi Sudan halkının yoksunluk ve yoksullukla mücadelesinde yanında olabilmek. İktidarda kimin olduğundan ziyade, başta Amerikan ambargosu nedeniyle çekilen büyük ekonomik sıkıntılarda, Sudan halkına destek olma amacı güdülmekte.
Aralık ayında Beşir yönetimine karşı gösteriler başladığında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Mısır, Etiyopya ve hatta ABD yönetime destek açıklamaları yapmışlar, Türkiye ise sessiz kalarak halkın yanında olduğu mesajını vermişti. Türkiye’deki Beşir yanlıları Türkiye’nin Sudan yönetimine destek çıkmamasını eleştirmiş, Suudi Arabistan’ın bile Beşir’in en önemli destekçisi olduğunu söyleyerek hayal kırıklıklarını bildirmişlerdi.
Oysa Türkiye hiçbir zaman darbe yönetimlerini desteklememiş, darbecilere karşı her zaman mesafeli durmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan Burkina Faso devlet başkanıyla düzenlediği basın toplantısında, darbeci zihniyete karşı olduğunu söyleyip çözümün sandıktan geçtiğine işaret ederek Sudan’ın tez zamanda demokrasiye geçmesinin önemini vurguladı. Türkiye Sudan’la köklü ve tarihi ilişkilerini şimdiye dek idareciler üzerine değil, hep halk üzerine kurgulamıştır. Başta TİKA olmak üzere, Yunus Emre Enstitüsü, Diyanet Vakfı, Maarif Vakfı ile ülkede faaliyet gösteren onlarca sivil toplum kuruluşumuzun faaliyetlerine bakıldığında bu gerçek daha çok ortaya çıkacaktır.
Sevakin adasındaki restorasyon ve imar çalışması, Körfez ülkelerinde olduğu gibi, Türkiye’de de bazı çevrelerce yanlış anlaşılmış, Türkiye’nin bu adayı alarak bir askeri üsse çevirmek istediği ifade edilmişti. Oysa Sevakin adası bir askeri üsse ev sahibi olmasına imkan verecek fiziki şartlar açısından epey yetersiz. Bu adanın bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından istenmesinin nedeni, başta inanç turizmi olmak üzere, bölge halkının kültürel ve sosyal kalkınmasına katkıda bulunmaktır.
TİKA Sudan’da 10 yıldan uzun süredir bulunuyor ve başta insani yardım olmak üzere, su sanitasyonu, restorasyon, mesleki eğitim, hayvancılık ve tarımın geliştirilmesi gibi alanlarda katkılar sunarak halkın hak ettiği bir hayata kavuşması için çaba gösteriyor. Kızılay ve STK’lar sağlık eğitimi vererek hem tıbbi malzeme yardımı yapıyor hem de sağlık şartlarının iyileştirilmesi için çalışmalarını sürdürüyor. 2008 yılında Türkiye’den bir sivil toplum kuruluşunun katarakt ameliyatları gerçekleştirmek üzere bir hastanede klinik açtığını görmüş, binlerce kilometre uzaktan gelen hastaların ameliyat edilerek göz sağlığına kavuştuklarına tanık olmuştuk.
Yunus Emre Enstitüsü ise birçok Sudanlıya Türkçe öğreterek (başta ülkedeki Türk şirketlerinde olmak üzere) iş bulmalarını kolaylaştırdı. Yunus Emre’nin Sudan’daki faaliyetlerine bakıldığında, bunların iki halk arasındaki tarihi ve kültürel ilişkiyi daha da geliştirmeye yönelik çabalar olduğu görülecektir. Enstitü Osmanlı Türkçesi kursları, geleneksel sanatlar eğitimi ve ödüllü fotoğraf yarışmaları gibi onlarca etkinlik düzenliyor.
Maarif Okulları ise Sudan’ın eğitim sektöründe farklı bir konuma sahip. Sudan’ın teknik araç ve gereç bakımında da en iyi okulları olan Maarif Okulları, kaliteli eğitimiyle öğrencileri hayata hazırlıyor. Eğitim Sudan’ın hâlâ en ciddi problemlerinden biri ve Türkiye öğretmen ve eğitim kalitesiyle Sudan halkının bu büyük sorununa çözüm bulmaya çalışıyor.
Türkiye’nin Darfur iç savaşı boyunca, Beşir yönetiminin zaman zaman engellemelerine rağmen, başta gıda olmak üzere Darfur halkına tıbbi ve mesleki eğitim yardımında bulunmuş olması, Türkiye’nin tercihinin her zaman halkın yanında durmak olduğunun kanıtıdır.
Sudan halkı Türkiye’nin kendileri için en iyi dost olduğunu biliyor. Bu yüzden düne kadar Beşir’in yanında olduklarını söylemek için sıraya giren Suudi Arabistan, BAE ve Mısır yöneticileri bu sefer de halkın desteğini almak için yardım sözleri veriyorlar. Fakat demokrasi, özgürlük ve ekonomik refah isteyen göstericilerin açtıkları pankartların arasında “Suud ve Emirlik parası istemiyoruz, bizi satın alamazsınız” yazılı pankartlar özellikle dikkat çekiciydi.
Beşir’i Suriye’ye kimin gönderdiği ortada olduğu gibi, Beşir yönetimini devam ettirmek için Abu Dabi’de kimlerin kredi verdiği de pekâlâ bilinmekte. Beşir’in en çok ziyaret ettiği ülkelere bakıldığında Mısır, BAE ve Suudi Arabistan olduğu görülecektir. Bundan dolayı Beşir yönetimi Türkiye’nin Sudan halkına yaptığı yardımları genellikle engelleme gayreti içinde olmuştu.
- Artık Türkiye ile Sudan arasında daha güçlü bir kardeşlik dönemi başladı
Sudan’ın en kısa zamanda sivil yönetime geçerek kronik hale gelen ekonomik sıkıntılara çözüm bulma zamanı gelmiştir. Türkiye demokrasiye geçişte bir model ülke olarak öne çıkabilir. Zira Mısır, Suudi Arabistan veya BAE demokrasi konusunda Sudan halkına örnek olmaktan ve özgürlük getirmekten çok uzaklar. Bu ülkelerin Sudan’a verebileceği tek şey, Sisi’nin bir kopyasından başka bir şey değildir. ABD’nin ve Körfez ülkelerinin Sudan’a istikrar ve barış getirme ihtimali yok. Eğer ABD demokrasiyi destekleme konusunda iyi niyetli olsaydı, cinayetlerle ve işkencelerle anılan eski İstihbarat Başkanı Salah Guş’a arka çıkmazdı.
Türkiye her zaman olduğu gibi tercihini askerlerden veya muhtelif gruplardan yana değil, halktan yana koyan ilkeli duruşunu sürdürmektedir. Sudan halkının talepleri meşrudur ve sivil idareye geçiş esas alınarak sivil, siyasi ve askeri aktörlerle görüşüp uzlaşma yolunun aranmasını desteklemektedir.
Bir geçiş döneminde olan, çökmüş bir Sudan ekonomisiyle karşı karşıyayız. Kim gelirse gelsin ekonomik bir enkaz bulacak ve Sudan halkının kısa vadede refaha kavuşması zor olacaktır. Türkiye Sudan’ın en zor gününde yanında olduğunu göstermek için ekonomik yardım konusunu değerlendirecektir. Ayrıca Türk halkı yardım konusunda dünyadaki en duyarlı halktır. Somali için nasıl seferber olmuşsa, Sudan için de harekete geçebilir. Girişimci işadamlarımız için de Sudan, iş ve üretim yatırımları açısından potansiyeli olan bir ülkedir. Türkiye’nin devlet olarak da Sudan halkının acil ihtiyaçlarının giderilmesi için kredi süreçleri başlatması mümkündür.
Sudan’da sadece Beşir dönemi sona ermemiş, Türkiye-Sudan ilişkileri açısından da yeni bir dönem başlamıştır. Türkiye Sudan halkının her zaman gönlünde olmuştur ve bu yeni dönemde aradaki kardeşliği pekiştirmek için ilk kez doğrudan adımların atılabilmesinin de yolu açılmıştır.