ANKARA (ANKA) - Uluslararası arenada hukuk konusunda bağımsız bir "think thank" kuruluşu olan, Venedik Komisyonu olarak da bilinen Avrupa Konseyi Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu Başkanı Gianni Buquicchio, Anayasa reformun yoğun bir şekilde tartışıldığı şu günlerde Türkiye'ye yönelik önemli mesajlar verdi. Ulusal alanda laikliğin koruyucusunun Anayasa Mahkemeleri olduğunu belirten Buquicchio, demokrasiyi sivilin her zaman askeriyeye göre üstünlüğü olarak tanımladı. Yargıyı hükümetten bağımsız hale getirmenin iyi bir ilke olduğunu ve Komisyon olarak bunu desteklediklerini açıklayan Buquicchio, Türkiye'de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu(HSYK) üyelerinin sadece yüksek mahkemeler tarafından aday gösterilen kişiler arasından atanmasının "yargının toplumdan kopuk kişilerden meydana gelmesi riskini taşıdığı" konusunda uyardı. Bu nedenle HSYK'nın üye dağılımını gözden geçirmenin iyi bir fikir olacağı görüşünde olan Buquicchio, anayasa kurallarının "yargının hükümetin bir aracı haline gelmesi" riskini ortaya çıkaracak şekilde değiştirmekten kaçınılması gerektiğinin altını çizdi.
Yalnızca Avrupa ülkelerinin Anayasal meseleleriyle ilgilenmeyen, özellikle Anayasa reformu arayışı içinde olan ülkelere Avrupa'nın Anayasa tecrübesinden hareketle tavsiyelerde bulunan Avrupa Konseyi Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu'nun Başkanı Gianni Buquicchio, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) yayınladığı "Görüş Dergisi'ne" konuştu. TÜSİAD Brüksel Temsilcisi Bahadır Kaleağası'nın sorularını cevaplayan Buquicchio, son bir kaç yıldır Türkiye'nin gündeminden indirmediği Anayasa reformu, laiklik, asker-sivil ilişkilerine yönelik çarpıcı açıklamalarda bulundu. Görüş Dergisi'nin Nisan sayısında yer alan söyleşi habere göre Gianni Buquicchio, başında bulunduğu komisyonun gündeminde bulunan dosyaları söyle sıraladı; Bosna-Hersek'in anayasasını yeniden yapılandırılması, 5'te 3 çoğunluğa ulaşamadığı için devlet başkanını seçemeyen Moldova Parlamentosu ve Ukrayna'da devlet erkinin daha dengeli bir şekilde çalışması için anayasa yapılması. Buquicchio, önemli demokratik reformların gerçekleştirilmekte olduğu iki büyük ülke olan Rusya ve Türkiye’nin de Komisyon için öncelik taşıdığını kaydetti.
-“ANAYASA MAHKEMESİ LAİKLİĞİ KORUMADA NE KADAR KARARLI OLDUĞUNU GÖSTERDİ”-
“Laiklik, demokrasi ve yargı arasındaki etkileşim nasıl olmalı” sorusunu cevaplayan Buquicchio, ulusal alanda bir ilke olarak benimsenmiş olan laikliğin, anayasa mahkemeleri tarafından korunduğunu belirtti. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi’nin laikliği koruma konusunda ne kadar kararlı olduğunu gösterdiğine dikkat çeken Buquicchio, laikliği anayasal bir ilke olarak düzenlememiş olan, fakat devletin ve devlet kurumlarının varlığının işleyişinin kiliseden ya da inançtan tamamen bağımsız olduğu anayasalara bakıldığında, bu ülkelerde de anayasa mahkemesinin ya da en yüksek mahkemenin, siyasi erkin demokratik olarak düzenlenmesini korumak bakımından benzer bir etkiye sahip olduğunun görüleceğini kaydetti.
-“YARGIYI HÜKÜMETTEN BAĞIMSIZ HALE GETİRMEK İYİ BİR İLKE”-
Buquicchio, son dönemde yargı reformunun Türkiye’de HSYK’nın üye dağılımı üzerine yoğunlaşmasına yönelik olarak da açıklamalarda bulundu. Yargıyı hükümet müdahalesinden bağımsız bir hale getirmenin iyi bir ilke olduğunu ve Komisyon olarak bunu tamamen desteklediklerini dile getiren Buquicchio, Türkiye’de bu ilkeden her zaman doğru sonuçlar alınıp alınmadığını sorguladıklarını aktardı, Türkiye’deki durumla ilgili bir çalışma yapmalarının istenmediğini belirten Buquicchio, “Türkiye’de anayasal kurallara baktığımızda gördüğümüz durum, Adalet Bakanı ve müsteşarının dışında bütün HSYK üyelerinin sadece ülkenin yüksek mahkemeleri tarafından aday gösterilen kişiler arasından atandığı. Diğer yargıçların ya da toplumun diğer kesimlerinin bu sürece hiçbir etkisi yok. Bu da ülkede yargının toplumdan kopuk kişilerden meydana gelmesi riskini taşıyor. Bu nedenle HSYK’nın üye dağılımını gözden geçirmenin iyi bir fikir olduğunu düşünüyoruz. Ancak kuralları ‘yargının hükümetin bir aracı haline gelmesi’ riskini ortaya çıkaracak şekilde değiştirmekten kaçınmak gerekir” dedi.
-“PARTİ KAPATMA TEK KAMU GÖREVLİSİNİN TAKDİRİNE BIRAKILMAMALI”-
Türkiye’de parti kapatmalarına yönelik bir soru üzerine Buquicchio, Venedik Komisyonu olarak demokratik ilkelere ve siyasi parti kapatmanın çok nadir bir uygulama haline geldiği diğer Avrupa ülkelerindeki uygulamaya dayanarak, kendi kıstaslarını oluşturduklarını aktardı. Sadece şiddet kullanan veya şiddet kullanımını teşvik eden partilerin kapatılmasını önerdiklerini ifade eden Buquicchio şu noktalara dikkat çekti:
“Ayrıca üyelerinin parti tarafından ruhsat verilmeyen bireysel davranışları için ciddi bir siyasi partinin tümden sorumlu tutulamayacağının da altını çiziyoruz. Türkiye’de siyasi parti kapatmanın son derece kısıtlı olarak kullanılan istisnai bir tedbir olmak yerine, oldukça yaygın bir uygulama olmasından endişe ediyoruz. Bu nedenle, bir siyasi partinin kapatılmasını gerektiren maddi kıstasların gözden geçirilerek çerçevelerinin daraltılmasını ve siyasi parti kapatma davalarının açılması konusundaki usullerin değiştirilmesini tavsiye ediyoruz. Parti kapatma talebi tek bir kamu görevlisinin takdirine bırakılmamalı.”
-ASKERİ MAHKEMELERİN YARGI YETKİSİ DAR BİR ŞEKİLDE BELİRLENMELİ-
Askeri güçlerin sivil irade tarafından kontrolünün Avrupa’da yaygın olan tanımının ve uygulanmasının sorulması üzerine Buquicchio “Buradaki ilk ilke, ‘Demokrasi, sivilin her zaman askeriyeye göre üstünlüğünü gerektirir” cevabını verdi. Askeri mahkemeler konusunda Avrupa’nın ortak paydasına ilişkin bir soruyu ise şöyle cevapladı:
”Türkiye Avrupa’da askeri mahkemelerin olduğu tek ülke değil. Bu mahkemelerin varlığı kendi başlarına Avrupa standartlarını çiğnemiyor. Ancak ilk olarak şunu belirtmeliyim ki, Avrupa İnsan Hakları Bildirgesi’nde yer alan ‘her yargıcın bağımsız ve tarafsız olması’ ilkesine askeri mahkemelerce de uyulması gerekmektedir. Askeri hiyerarşinin, yargıçların bireysel bağımsızlığına bir engel teşkil etme ihtimali ortaya çıkan bir sorundur. Bir ülkede askeri mahkemelerin varlığı askeri eylemleri sivil denetimden kaçırmak için bir yol olmamalı. Bu nedenle askeri mahkemelerin yargılama yetkisinin tercihen dar bir şekilde belirlenmesi ve sadece silahlı kuvvetlerin iç meselesi sayılabilecek konularla kısıtlanmaması gerekmektedir.”(ANKA)