Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan oldu. Haşim Kılıç'ın yaş haddinden emekliye ayrılmasının ardından, Anayasa Mahkemesi Başkanı'nı belirlemek için seçim yapıldı. Seçimin ilk turunda 17 üyenin 11'i oyunu Zühtü Arslan'a verirken, 6 üye ise Serruh Kaleli'ye oy verdi. Bu sonuçla birlikte Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan oldu.
ZÜHTÜ ARSLAN KİMDİR?
Zühtü Arslan, 1 Ocak 1964'te Yozgat'ın Sorgun ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini
Sorgun'da tamamladı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden 1987'de mezun oldu. Yüksek lisansını İngiltere'de Leicester Üniversitesi Hukuk Fakültesinde "İnsan Hakları ve Sivil Özgürlükler" alanında, doktorasını da aynı fakültede Anayasa Hukuku alanında yaptı, 2002'de doçent, 2007'de profesör unvanını aldı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde 2001 yılında bir süre çalışan Arslan, 23 Aralık 2010'dan itibaren Basın İlan Kurumu Genel Kurul üyeliği görevini yürüttü.
2009'da Başkanlığına atandığı Polis Akademisi'nde uzun yıllar lisans ve lisansüstü düzeyde "Anayasa Hukuku", "İnsan Hakları", "Devlet Kuramları" gibi dersler verdi. Ayrıca, 2000-2003 yılları arasında Bilkent Üniversitesi'nde "Turkish Public Law" dersini, 2003-2009 yılları arasında da Başkent Üniversitesi'nde "Hukuk ve Siyaset" dersi verdi.
Anayasa Teorisi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde Din Özgürlüğü ve Türk Parlamento Tarihi 1957-1960 (3 Cilt) adlı kitapları bulunan Arslan'ın, "Constitutional Law of Turkey" başlıklı bir ortak kitabı ve "ABD Yüksek Mahkemesi Kararlarında İfade Özgürlüğü' adlı bir derleme eseri bulunuyor.
Anayasa yargısı, insan hakları, özgürlük-güvenlik ilişkisi ve siyasi partiler hukuku gibi alanlarda Türkçe ve İngilizce yayımlanmış makaleleri ve bildirileri bulunan Arslan, Yükseköğretim Genel Kurulu'nca gösterilen üç aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından 17 Nisan 2012 tarihinde Anayasa Mahkemesi Üyeliğine seçildi.
Arslan, evli ve dört çocuk babası.
HAŞİM KILIÇ'TAN AÇIKLAMA
13 Mart’ta görev süresi sona erecek olan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç AYM’de yapılan ve Zühtü Arslan’ın başkan seçildiği seçim sonrasında basın toplantısı yaptı.
İşte Kılıç’ın açıklamasından satır başları:
Yapılan spekülasyonlara cevap vermem gerekiyordu. Hiçbir zaman gizli ajandam olmadı. Aday arkadaşlar benden süre istedi. 42 yıllık hizmetimin sonuna geldim. Bunun 25 yılı AYM’de geçti. Bu 25 yılın büyük bölümü yöneticilikle geçti. Bu arkadaşlarımın bana olan güveni, saygısı ve bir destekle böyle bir noktaya geldiğini ifade etmek isterim. Beni bu mahkemenin yöneticiliğinde bu kadar uzun tutan geçmişte görev alan ya da bugün görevde olan arkadaşlarımın tamamına teşekkürü borç biliyorum.
Bu 25 yılda neler oldu uzun uzun analizini yapmak istemiyorum.
AYM’de en önemli yapılan şey ne oldu derseniz bir tek ses vardı. Bugün geldiğimiz noktada geçmişte kalan sınırlayıcı, daraltıcı ve yasaklayıcı anlayıştan hak ve özgürlüklerin önüne açan ve özgürlükçü anlayışla olaylara yaklaşan anayasanın niteliklerini, evrensel niteliklerle dolduran bir Anayasa Mahkemesi var. Bundan dolayıdır ki AYM yurt içi ve dışında haklı övgü kazanmıştır.
Geride bıraktığımız arkadaşların bu görevi en iyi şekilde yerine getireceğine eminim. 2010 yılında bireysel başvuru hakkı bizim mahkememize verildi. Bunun başarı ile yürütüldüğünü belirtmek isterim. Bugün AYM bireysel başvuruya bakmış olduğu ve baktığı kararlar sonunda burası temel hak ve özgürlükler mahkemesine dönüşmüştür.
AYM’nin verdiği kararlar sonrası uluslararası kuruluşlarda bu mahkemenin etkin bir denim yaptığı ortaya çıkmıştır. Bu şu demektir. Artık AYM Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi çerçevesinde sorunları bu şekilde değerlendirildiğinin kabulüdür.
Ben AYM’yi getirdiğimiz noktadan mutlu memnun ve onur duyduğum bir noktada olduğunu ifade etmek istiyorum. 1990 yılında AYM’ye seçildiğim gündün itibaren çok meşakkatli bir yolcuğum oldu. Her iktidar döneminde linç edilmekten kendimi alamadım. Bu niye oldu derseniz belki benim özgürlük anlayışımdan kaynaklandı diyebiliriz. Geldiğim günler başka başka nitelenmeler oldu. Bugün de farklı nitelemelerle saldırılar karşısında kaldım. Bu saldırılardan yılmadım ve doğru bildiğim yolda yürüdüm. Ben temel hak ve özgürlüğe yapılacak olan saldırın insanoğluna yapılan bir saldırı olduğunu düşünüyorum. Oylarımı da bu yönde kullandım. Kimi alkışladı kimi eleştirdi.
“KİM ALINIRSA ALINSIN”
Bugüne kadar AYM’de yaptığım görevimi emekli olduktan sonra da mücadelemi sürdüreceğim. Doğruları, yanlışları söyleyeceğim. Kim alınırsa alınsın etkilenmiyorum. Biz bu olduğunu sürdürmek zorudayız.
İnsanlar düşüncelerini ifade etmelidir. Konuşmadan birbirimizi nasıl anlayacağız. İfade özgürlüğünün çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu konuda şahsıma yapılan eleştirileri hep bu çerçevede gördüm. Bugün yeni başkanımızı seçmiş bulunuyoruz. Emeklilik kararımı vermiş bulunuyorum. Dilekçemi gönderdim artık emekliyim. Bir ay önce böyle bir karar aldı. Konuşmamın bayında da söylediğim gibi yasa gereği 2 ay önce başkanın seçilmiş olması bu yıl uygulandı. Şuanda bu çatı altında iki başkan var. Tek çatı altında iki başkan olmaz. Seçilmiş olan arkadaşımın daha rahat çalışması adına emeklilik kararımı aldım.
Seçilen ve kalan arkadaşlarıma başarı diliyorum. Aziz milletime e veda ediyorum. Onların hak ve özgürlüklerini her platformda korumaya devem edeceğim. Bu nefes bu bedende olduğu sürece bu görev devam edecektir. Bizim sorunları konuşmaya ihtiyacımız var. Türkiye’de artık öyle bir nefret söylemi gelişmeye başladı ki kutuplaşmanın ayrımlaşmanın farklı zeminlerde diyalog kurmasını kaybediyoruz. Türkiye’nin en büyük tehlikesi nefret söyleminin doğurduğu ortamdır. Bu konuda siyaset aktörlerinin ılımlı anlayışına ihtiyacımız olacaktır. Yargımızın da sorunları var.
13 bine yakın hakim ve savcının katkısıyla kurulumuz oluştu. Ancak şunu belirtmek isterim HSYK’nın son seçiminde çoğulcu bir yapının oluşmuş olması memnuniyet verici. Ancak bu seçimin geride bıraktığı enkazı değerlendirdiğimizde yargının ne kadar zorda olduğunu söylemek lazım. En ücra köşeye gidin oradaki hakim ve savcıların hangi siyasi görüşe yakın olduğunu vatandaşlar biliyor. Böyle bir yargı ile devam edemeyiz. Bunun nedeni yargıdaki seçimler. Yargıdaki seçimler yargıyı çürütüyor. Bu seçimlerin yeni bir usul ve anlayışla yenilenmesi gerekiyor. Bu seçimle r oldukça siyasi çekişmeler kırgınlıklar olacaktır. Yargı intikam aracı değildir, yargı birilerinin hedefine ulaşacağı kamu gücü de değildir. Bunlar ülkeye kötülük getirir. Bir adalet kurultayı ile bu konunun görüşülmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde her seçim yargıçlar arasındaki ilişkiyi zedelemekte sıkıntılar doğurmakta. Bu 2010 yılandaki konuşmama bakarsanız orda da bu görüşleri söyledim
Genel Kurmay Başkanı’nı askerlerin, Diyanet İşleri Başkanı’nı din adamlarının seçtiğini, emniyet müdürünün polisler tarafından seçildiğini düşünün. Sonuçlarının ne olacağını siliyorsunuz. Bunlardan çok daha önemli olan yargıda bu seçimler ciddi çürümelere neden olmaktadır. Giderken bu ikazımı bir kez daha yapmak istiyorum.
SORU&CEVAP
Siyasete mi gireceksiniz?
Siyasi projem yok. Bugün emeklilik kararımın temelinde az önce ifade ettiğim gibi yeni seçilen arkadaşıma daha rahat çalışma ortamı bırakmak için aldım. Bu kararımı siyasi proje olarak değerlendirmeyin. Böyle bir projenin devamı değil bu. 25 yıllık burada edindiğin tecrübe temel hak ve özgürlüklerle ilgili çalışmalarımı aktaracağım. Doğruları söylemeye devam edeceğim, bu bir yerde başkan olmak ya da siyasi figür olmakla yürümesi gerekmiyor.
SEÇİMLER NEDEN BU KADAR ERTELENDİ?
Erteleme talebi bir arkadaşımızdan ve bazı üyelerden oldu.
BANKAYA EL KONULMASI…
Her ülkenin olduğu gibi bizim sorunlarımız var. Bütün bunları demokratik ortamda hukukla çözmek zorundayız. Bir hukuksuzluk ve kanunsuzluk varsa birinin kabahati varsa hukuk devletine yakışır ortamda çözülmesini isteyen biriyim. Türkiye’de bağımsız yargının oluşması konusunda ciddi sorunları var. Nefret söyleminin ayrışıma gittiği bir kültürden geçiyoruz. Hukuk güvenliğinin sorun olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Bunların ayrıntılarını anlatmak mümkün bugün ana hatlarını söyleyebileceğim konularla geçiştirmek isterim. Bu sorunları konuşma imkanı bulayacağız.
25 YILDA EN ÇOK ÜZEN SEVİNDİREN NEYDİ ?
25 yılın içine çok şey sığdırdık. Sevindiğim şeyleri anlatmakla bitiremem ama üzüldüklerim de var. Şuanda sizlere çok sevindiğim ve etkileyen nedir diye sorarsanız 2004 yılında Anayasa’nın 90. Maddesinde yapılan değişikliktir. Bu değişikliği devrim olarak niteliyorum. Yerellikten kurtulan temel hak ve özgürlükleri evrensel anlayışa getiren bir değişikliktir.
Ne üzdü derseniz? Son zamanlardaki davalar nedeniyle siyaset kurumlarımız şahsım ve mahkeme hakkındaki eleştiri ve değerlendirmeler çok üzdü. Özellikle şahsıma yapılan darbeci kumpasçı, siyaseti yönlendirmeye siyaset mühendisliği yapmaya dönük eleştiriler yapıldı. Darbecilik en üzüntü veren eleştiri olmuştur. Bu konudaki anlayışım tarihte kalmıştır. Bu kelimeyi sarf edenlerinin vicdan muhasebesi yapmasını istiyorum. Bu mahkemeyi darbecilikle suçlayanların geçmişte verdiğim kararlarla yazdığım karşı oylarla temel hak ve özgürlükler hakkında yazdıklarımdan en çok faydalananlar bana darbeci demişlerdi.