ANKARA (ANKA) - Anayasa Mahkemesi, iftira ile bir kişinin süreli mahkûmiyetine neden olanlara bu cezanın üçte ikisi oranında hapis cezası öngören kanun hükmünü iptal etti. İptal gerekçesinde, düzenlemenin suç ile ceza arasında bulunması gereken adil dengeyi korumadığı, adalet duygularını zedeleyen bir durumun ortaya çıkmasına neden olduğu belirtilerek, iftira suçunun temel şekli için öngörülen ceza miktarı ile suçun nitelikli hâli olan iftira neticesinde mağdur hakkında süreli hapis cezası uygulanması hâli için öngörülen ceza miktarı arasında kabul edilebilir bir orantının bulunmadığı belirtildi.
Tavşanlı Asliye Ceza Mahkemesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun "Adliyeye Karşı Suçlar" bölümündeki iftira suçunu düzenleyen 267. maddesinin 5. ve 6. fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Yerel Mahkemenin talebini esastan görüşen Yüksek Mahkeme, düzenlemenin "Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur" şeklindeki 5. fıkrasında yer alan "süreli hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına" bölümünü Anayasa'ya aykırı buldu. İbarenin iptaline karar veren Anayasa Mahkemesi, kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak 6 ay sonra yürürlüğe girmesine karar verdi. İptal kararının gerekçesi Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.
Gerekçede, hukuk devletinde, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kuralların, ülkenin sosyal, kültürel yapısı, etik değerleri ve ekonomik hayatın gereksinmeleri göz önüne alınarak saptanacak ceza siyasetine göre belirleneceği belirtildi. Kanun koyucunun, cezalandırma yetkisini kullanırken toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı, bunun hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı, nelerin ağırlaştırıcı veya hafifletici sebep olarak kabul edilebileceği konularında takdir yetkisine sahip olduğunun anımsatıldığı gerekçede, bu yetkisi kullanılırken suç ve ceza arasındaki adil dengenin korunması ve öngörülen cezanın, cezalandırmada güdülen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması gerektiği kaydedildi.
- ZARARIN AĞIRLIĞI VE UYGULANAN YAPTIRIM DİKKATE ALINMALI-
Gerekçede, Suç ve ceza arasında adalete uygun bir oranın bulunup bulunmadığının saptanmasında o suçun toplumda yarattığı infial ve etki, kişiler üzerinde oluşturduğu tehlike, zarar görenin kişiliği ile ona verilen zararın azlığı veya çokluğu, işlenme oranındaki azalma veya artış gibi faktörlerin de dikkate alınması gerektiği belirtildi. Gerekçede, kanun koyucunun, iftira suçunun temel şekli ve nitelikli hâlleri ile failin cezalandırılmasında esas alınan özellikleri düzenlerken iftira sonucunda mağdurun uğradığı zararın ağırlığını ve mağdur hakkında uygulanan yaptırım miktarını ve türünü de dikkate almasının önemine dikkat çekildi. İşlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişinin Kanun 267. maddesinin 1. fıkrasına göre bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasının öngörüldüğünün anımsatıldığı gerekçede, 5. fıkrasında ise iftira neticesinde mağdurun yargılanıp hapis cezasıyla cezalandırılmasına neden olan sanık hakkında mahkûm olunan hapis cezasının üçte ikisi kadar hapis cezası öngörülmesinin, sanıklar açısından ceza adaletine uygun olmayan sonuçlar doğurduğu belirtildi. Kararda, "İftira neticesinde suç isnadının gerçek dışı olduğunun ortaya çıkmaması ve mağdurun yargılanıp hakkında da hapis cezası özellikle de kısa süreli hapis cezası uygulanması hâli, suçun temel şekline oranla daha hafif bir şekilde cezalandırılmaktadır. Bu bakımdan, itiraz konusu kural suç ile ceza arasında bulunması gereken adil dengeyi korumadığı gibi adalet duygularını zedeleyen bir durumun ortaya çıkmasına da neden olmaktadır. Dolayısıyla, iftira suçunun temel şekli için öngörülen ceza miktarı ile suçun nitelikli hâli olan iftira neticesinde mağdur hakkında süreli hapis cezası uygulanması hâli için öngörülen ceza miktarı arasında kabul edilebilir bir orantının bulunmadığı anlaşıldığından itiraz konusu kuralın hukuk devletinde olması gereken adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaştırılması mümkün değildir" denildi.