ANKARA(ANKA)- Anayasa Mahkemesi, tasfiye sürecindeki Emlak Bankası'na ihtiyati tedbir dahil her türlü icra ve iflas takibinin durdurulmasına yönelik Bankalar Yasası'nın ilgili maddesinin iptaline yönelik başvuruyu reddetti. Mahkeme kararında, bu düzenlemenin, Emlak Bankası'ndan alacakları olanların mülkiyet hakkını ortadan kaldırmadığı belirtildi.
Anayasa Mahkemesi, Küçükçekmece İcra Tetkik Mercii Hakimliği'nin, 4389 sayılı Bankalar Yasası'nın 16'ıncı maddesinde yer alan tasfiye halindeki Emlak Bankası'nı da kapsayan, "banka hakkındaki ihtiyati tedbir dahil her türlü icra ve iflas takibi durur" maddesinin iptaline yönelik talebini reddetti. İtiraz gerçeksinde, Emlak Bankası'na icra takiplerinin durdurulması yönündeki maddelerin Anayasa'ya aykırı olduğu kaydedildi. Bu düzenlemelerin alacaklıların mülkiyet hakkını kullanmasını engellediği kaydedildi.
KONUTLAR DEPREMDE HASAR GÖRDÜ
Emlak Bankası'nın yaptırdığı ve pazarlayarak sattığı apartman binasının depremde hasar gördüğü, alacaklı tarafın banka ile yüklenici şirketin faizi ile birlikte ilamda belirtilen parayı ödemesine hükmedildiği anımsatıldı. Alacaklının bu ilamı icraya koyduğu ancak Bankalar Kanunu'ndaki iptali istenen maddeler nedeniyle bankanın buna itiraz ettiği kaydedildi.
ŞUBELER ZİRAAT VE HALKBANK'A DEVREDİLDİ
Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan incelemede, Emlak Bankası A.Ş'nin bazı aktifleri ve şubelerinin Ziraat ve Halk Bankası'na devredildiği anımsatıldı. Banka'nın yönetiminin de Tasfiye Kurulu'na geçtiği kaydedildi. Bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılması ile, banka hakkındaki ihtiyati tedbir dahil her türlü icra ve iflas hükümlerinin durdurulduğu belirtildi.
MÜLKİYET HAKKI GÜVENCESİ
Kararda, Anayasa'nın 35'inci maddesinde, herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu hakların ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceğinin hükme bağlandığı anımsatıldı. İtiraz konusu kuralla, alacaklıların banka aleyhine yapacakları takibatı durdurma öngörüsünün, alacakların alacakları üzerindeki mülkiyet hakkını ortadan kaldırmadığı belirtildi. Kararda, tek tek alacaklılar yönünden benimsenen bir yöntemin değil, bütün alacaklıların haklarını güvence altına alan bir yöntemin tercih edilmesinin ve alacaklılara eşit olarak davranılması dışında tasfiye sürecinin amaca uygun olarak hızlı, sorunsuz sonuçlandırılmasının söz konusu olduğu kaydedildi.