Anayasa Mahkemesi, yalan tanıklık yapanların, aleyhine tanıklık yaptıkları kimsenin süreli hapis cezasına mahkumiyeti halinde, mahkum olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına çarptırılmasını öngören kanun hükmünü, ceza adaletinin sağlanması bakımından adil olmayan sonuçlara sebep olduğu gerekçesiyle iptal etti.
Erciş Asliye Ceza Mahkemesi, baktığı bir davayla ilgili TCK'nın 272. maddesinin 6. fıkrasının "...süreli hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur" bölümünün Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, yalan tanıklık yapanların, aleyhine tanıklık yaptıkları kimsenin süreli hapis cezasına mahkumiyeti halinde, mahkum olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına çarptırılmasını öngören kanun hükmünü Anayasa'ya aykırı buldu. İptal hükmünün, kararın Resmi Gazete'den yayımlanmasından 6 ay sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırıldı. Yüksek Mahkemenin kararının gerekçesi Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. Gerekçede, hukuk devletinde, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kurallar başta olmak üzere, ülkenin sosyal, kültürel yapısı, etik değerleri ve ekonomik hayatın gereksinmeleri göz önünde alınarak saptanacak ceza siyasetine göre belirleneceği belirtildi. Gerekçede, kanun koyucunun, cezalandırma yetkisini kullanırken toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı, bunun hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı, nelerin ağırlaştırıcı veya hafifletici sebep olarak kabul edilebileceği konularında takdir yetkisine sahip olduğu ve bu yetkisini kullanırken suç ve ceza arasındaki adil dengenin korunmasını ve öngörülen cezanın, cezalandırmada güdülen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını da dikkate almak zorunda olduğu vurgulandı.
-ADALET VE HAKKANİYET İLKELERİNE UYGUN DEĞİL-
Gerekçede, suç ve ceza arasında adalete uygun bir oranın bulunup bulunmadığının saptanmasında o suçun toplumda yarattığı infial ve etkinin, kişiler üzerinde oluşturduğu tehlikenin, zarar görenin kişiliği ile ona verilen zararın azlığı veya çokluğunun, işlenme oranındaki azalma veya artış gibi faktörlerin de dikkate alınması gerektiğinin altı çizildi. Gerekçede, kanun koyucu, yalan tanıklık suçunun temel şekli ile nitelikli hâllerini düzenlerken yalan tanıklık sonucunda mağdurun uğradığı zararın ağırlığını ve mağdur hakkında uygulanan yaptırım miktarını ve türünü dikkate alabileceğine dikkat çekildi. TCK'nın 272. maddesinin 3 ile 8. fıkralarında, fiilin temel biçimlerini oluşturan ilk iki fıkraya nazaran cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren nitelikli hallerin düzenlendiğinin belirtildiği gerekçede, itiraz konusu kuralın yer aldığı 6. fıkrada, aleyhine yalan tanıklık yapılan kişinin süreli hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde sanık için öngörülen cezalandırma yöntemi hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açtığı ifade edildi. İtiraz konusu kuralda aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin yargılanıp süreli hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, yalan tanıklık failinin söz konusu cezanın üçte ikisi kadar hapis cezası ile cezalandırılmasının öngörüldüğünün anımsatıldığı gerekçede, "Bu durum suçun nitelikli hâlinin, aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkûm olduğu hapis cezasının süresine bağlı olarak, suçun temel şekline oranla daha hafif bir şekilde cezalandırılmasına yol açmaktadır. Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin kısa süreli hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde daha belirgin olarak ortaya çıkan bu durum, ceza adaletinin sağlanması bakımından adil olmayan sonuçlara sebep olmakta ve bu yönüyle kuralda, kanun koyucunun ceza siyasetini belirleme konusunda sahip olduğu takdir yetkisini kullanırken göz önünde tutması gereken adalet ve hakkaniyet ilkelerine uyarlık bulunmamaktadır" denildi. (ANKA)