Bu ülkeye, insanlara ve hayal ettiğimiz geleceğe dair umudum hep azdı. Mynet Trend’in Facebook sayfasında Ankara'daki Bombalama Sonrasında Neler Oluyor? ve Bu Kadar Da Olmaz! Ankara'daki Patlamalarla Ölenlerle Dalga Geçtiler içeriklerine gelen yorumları okurken ve bu yazıyı yazarken neredeyse yok oldu. Neredeyse diyorum çünkü bu cehaletin sona ermesi için mucizeden başka bir kurtuluş olmadığını biliyor ve o mucize her neyse gerçek olmasını diliyorum. İnsan aklının almayacağı aşağılıkta olan bu yorumların büyük çoğunluğunun sahipleri, sahip olduğu tek şey s*ki olan erkekler. İktidarda oldukları hissini tek veren şey s*kleri olduğu için onu her yere sokmak, onunla her yere saldırmak, onunla dünyayı fethetmek istiyorlar. Analara, babalara, bacılara, doğmamış bebeklere, gelmişine, geçmişine, ecdadına... Diledikleri gibi girebilecekleri bir delik olarak bir kadına sahip olmayı çok istiyorlar ama (yine büyük çoğunluğu) sahip olamadıkları ya da nasıl sahip olacaklarını bilmedikleri için yalnız kadına değil herkese ve her şeye karşı iliklerine kadar öfkeyle doluyorlar.
Kadın, s*kini zorla da olsa yerleştirebileceğin bir şey. Zaten bunun için var. Bunu yapma olanağı sağlayan bir deliği olduğu için de or*spu. Kadın, haksızsa da or*spu. Or*spuluktan kastım kadının iyi s*kso çekmesi mesela. Bunları iyi biliyorsa bir sürü erkeğin altına yatmış ya da s*kso çekmiştir. Yani kahpedir. Bastırılmış duyguları ve cinselliğiyle patlamak üzere olan erkek, homofobiden kaçacak delik (!) ararken kimi zaman sinirine yenik düşer ve bir erkekle bir kadını üst üste koyup s*kmekle tehdit eder.
Seni s*kmese babanı, bacını, doğmamış çocuğunu s*ker ve bu çok normaldir. Bu sağlıklıdır yani. Anneleri s*kmek zaten dünyanın en doğal şeyi. Erkekler kadınları s*kiyorsa, anne de bir kadınsa, anneler de s*kilebilir çünkü. Hatta birine daha büyük bir beddua etmek isterse erkek, anneyi s*kmeye tenezzül etmez, onu eşşeklere ya da IŞİD’e havale eder.
Erkeğin s*kiyle konuşması ya da konuştuğu tek şeyin s*ki olması üzerinden işleyen iktidar savaşı, cehaletin en karanlık deliği. Bu deliğin içinde tecavüzcüler, psikopatlar yaşıyor. Ancak devlet yasal genelevlere sahip olmak dışında pek bir şey yapmıyor, erkeğin elini s*kinden çekemiyor. Vatandaşına okuma yazma öğretememiş bir devletten bunu yapmasını beklememiz de pek akıl işi değil bir yandan. Yokluk içinde büyüdüğü, çalışmak zorunda olduğu için okumayı yazmayı öğrenememiş insanlara değil sözüm. Okuma yazma bilmediği gibi öğrenme hevesi de olmayan ama insanlara orta okul seviyesinde saldırmaktan zevk alanlardan bahsediyorum.
Buna cahil cesareti diyoruz işte. Bu insanlar her şeyi söyleyebiliyor ve her konuda haklı olduğunu biliyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin iç politikasından dış politikasına her şeyi çözmüşler, Amerika’nın oyunlarından PKK’nın döşediği bombalara kadar her şeyden haberleri var. Sadece mantıklı düşünmekten yoksunlar o kadar. Neden bağlandıklarını bile bilmeden bir şeye öyle körü körüne bağlanıyorlar ki korkutucu derecede sağlıksız bireyler haline geliyorlar.
100’den fazla insanın başkentin göbeğinde öldüğü bir katliamdan sonra “şehitlerimiz ölünce bu kadar üzülmemiştiniz ama” diye kızıyorlar, annelerimizin or*spu olduğunu ekledikten sonra “Ne mutlu Türküm diyene” diyerek bitiriyorlar. Çevrelerindeki insanlarla sağlıklı iletişim kurmayı, onlarla dostluk, arkadaşlık gibi herhangi bir bağ kurmayı bilmeyen, kendileriyle bile iletişim kuramayan bu insanlar zamanında ülkeleriyle, bayraklarıyla bir bağ kurmuşlar. Ama işte her şeyin fazlası zarar ya, bu “güçlü” bağ da işleri biraz karıştırmış.
Kalbi yerinden çıkmış, kolu bacağı parçalanmış ölüleri örten bayrakların rengine, üzerlerindeki sembollere bakarak “hani, Türk bayrağı göremedim ben burada?” diyebiliyorlar mesela. Hiçbir şeyle bağ kurmayı bilmedikleri, kimseden sevgi görüp kimseye sevgi vermedikleri için nefret dolular.
Babalarının, abilerinin, aşırı dozda nefret sahibi olan herhangi birinin aşıladıklarıyla belli bir gruba iğnelerini takarak zehirlerini boşaltıyorlar.
Mesela bu insanların karşısına geçip evrimden filan bahsetmeye kalkarsanız %90 sizi de s*ker, ama konu nefret ettiği insanlara gelince insanla maymun arasındaki bağlantıyı kabul eder. Tabii fark etmeden yapar bunu. Tıpkı homofobik olmalarına rağmen bir erkeği s*keceklerini söylemeleri gibi. İçlerindeki nefret seviyesi arttıkça söylemler de şiddetlenir.
Sizin de umudunuz yavaş yavaş kırılıyor mu? Çünkü bu noktaya gelince kaybettiğimiz insanlara mı ağlayalım, onların ölümlerinin “gebermek” olarak nitelendirilmesine mi bilemiyorum.
Nefret, yaşadığı iğrenç çukurdan bir kere çıktı mı bir daha durmuyor. Nefret söylemleri yerini pislikçe dalga geçmeye hatta vahşete bırakıyor.
Müslüman olmaları, “Allah’ın yarattığı” bir kuldan böylesine nefret etmelerine, onları s*kmek, patlatmak, öldürmek istemelerine engel olamıyor. Ama yine Müslüman oldukları için, beddualarını ettikten sonra “amin” diyerek cümlelerini bitirebiliyorlar.
Barıştan bahseden, barış isteyen insanların katledildiği güne lanet okurken bu insanların aramızda olduğunu bilmek acı veriyor. Bu insanlar otobüste yanımızda, iş yerinde arkamızda oturuyor. Nefretlerinden, cehaletlerinden nutkumuz tutuluyor, kalbimiz öfke doluyor. O insanları sevmeme hakkınız var, o insanlara üzülmeme hakkınız var ama onlara saygısızlık yapma hakkınız yok. Ölüler üzerinden dezenformasyon yapma hakkınız da yok. Bütün bu olan bitenin ülkeyi nasıl bir noktaya getirdiğini görmüyorsunuz evet ama her yerde övündüğünüz müslümanlığınızın neresine uyuyor bu söyledikleriniz? Allahın hangi kulu için böyle konuşabiliyorsunuz? Ölünün arkasından konuşmanın mübah olduğu bir mezhep var da biz mi bilmiyoruz?
"Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette. Bunun için insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnız kendi postuna özen göstermen yeterli."
Karl Marx