ANKARA(ANKA)-Ankara Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü'nün, büyük indüksiyon döküm fabrikalarında 2 bin derecede imhası gereken zirai ilaç atıklarını, Beypazarı ve Ayaş gibi ilçelerde toprağa gömdüğü ve kanalizasyon sistemine verildiği iddia edildi.
Tarımsal mücadelede kullanılan ilaçların numunelerinin ve atıklarının bekletildiği depoların da sağlıksız olduğu, oluşan buhar ve gazların çalışanlar başta olmak üzere insan sağlığını tehdit ettiği saptandı. Söz konusu atıkların canlı-cansız doğaya ve atmosfer ortamına çok büyük zararları olduğu ifade edilirken, Enstitü'nün üzerinde çalıştığı kansorejen etkisi olan ilaçların atıklarıyla ilgili olarak da Valilik ve Belediye'ye bilgi vermediği öne sürüldü.
İHBAR MEKTUBU ORTAYA ÇIKARDI
Zirai ilaçların numunelerin uygun koşullarda depolanmadığı, zehirli atıkların da mevzuata aykırı olarak kanalizasyon sistemine verilmesi ve Beypazarı ve Ayaş gibi ilçelere gömülmesi iddialarıyla bir çevre felaketinin eşiğine gelinmesine neden olan olay, Ziraat Mühendisi Salih Ertürk'ün 5 Nisan 2007'de Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker ve Teftiş Kurulu Başkanlığı'na yazdığı şikayet dilekçesi üzerine yapılan araştırmayla ortaya çıktı.
Şikayet dilekçesinde, atık tarım ilaçlarının hayvanlara, ekolojiye ve biyo ekolojiye verdiği zararlara değinen Ertürk, Enstitü'nün Türkiye'deki zirai ilaçların ruhsatlanmasında, fabrika, imalat ve şikayet kontrollerinde referans konumunda olduğunu ifade etti. Dilekçede, her yıl yüzlerce kiloluk her türden ilacın Enstitü depolarında biriktiğine işaret eden Ertürk, atıkların yeni çıkan Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği'ne aykırı bir biçimde imha edildiğini söyledi. Dilekçesinde Enstitü yönetimini suçlayan Ertürk şunları söyledi :
"Enstitü yöneticileri, döner sermaye kaynaklarını kullanarak bu ilaçları imha yoluna gitmeyip, zararlarını en iyi şekilde kendilerinin bilmesine rağmen Çevre ve Orman Bakanlığı, İl Çevre Müdürlüğü, Belediye Çevre Sağlık Müdürlükleri ve bilumum özel ve tüzel çevre kuruluşlarını ve bu kuruluşların yaptırımlarını düşünmeden gizli bir şekilde her yıl ayrı bir ilçede bir yere (ör. Ayaş ve Beypazarı), kanun ve kuralları hiçe sayarak gömdürterek, aklı sıra yok etmektedir...Bu işin nasıl yapıldığını başta şoförler olmak üzere işçilerden A.G, C.Ü, H.K ve daha bir çok kişi iyi bilmektedir.
Ayrıca kansorejen kimyasallarla çalışılmasına rağmen atıklar hakkında Valilik ve Belediyelerin ilgili birimlerine gerekli bilgiler verilmemektedir. Yine B Blok'taki ilaç laboratuarlarının giderlerinden akan asitli sular kanalizasyon borularının her yıl delinmesine sebebiyet vermesine rağmen, hiçbir muameleye tabi tutulmadan direkt atık su kanallarına atılan bu kimyasal maddelerin alt yapıya verdiği zararlar da işin bir başka boyutunu teşkil etmektedir."
BAKANLIK TOPU TAGEM'E ATTI
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Nihat Pakdil, 4 Nisan 2007 tarihli şikayet üzerine derhal harekete geçti ve Teftiş Kurulu'na durumu bir yazı ile bildirdi. Teftiş Kurulu ise Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü'ne (TAGEM) 19 Nisan 2007'de bir yazı yazarak, iş yoğunlukları ve müfettiş azlığını öne sürerek dilekçede dile getirilen hususların araştırılmasını istedi.
ÇİFTE İNCELEME
İddiaları araştırmak için önce Ankara Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 19 Nisan'da Teknik Müdür yardımcısı Dr. Cevdet Zeki'yi iddiaları araştırmak için görevlendirdi. Zeki, ilaç atık deposunun binanın bodrum katında kapalı bir alan olduğunu ve deponun raflarında poşetler içerisinde bekletilen atıkların burada 2 yıl bekletildiğinin kendisine beyan edildiğini raporuna yazdı. Zeki, yetkililerin atıkların bir kısmının inceleme isteyen firmalara gönderildiğini diğer kalan kısmı için de çimento fabrikalarıyla görüşmenin sürdürüldüğünü dile getirdiklerine değindi.
SORUŞTURMA EKSİK Mİ?
Olayı ayrıca inceleyen Ankara İl Sağlık Müdürlüğü, Enstitü'de 29 Mayıs 2007 tarihinde yapılan incelemeyle ilgili sonuçları 17 Haziran 2007'de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na sundu. İl Sağlık Müdürlüğü müfettişleri raporunda, zararlı tarımsal ilaç atıklarının Ayaş ve Beypazarı ilçelerinde gömülmesiyle ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşları ile görüştüklerini ancak yetkililerin kendilerine böyle bir duyum gelmediğini söylediği yer aldı. Raporda, Enstitü'nün kullandığı 2 adet depoda 2002'den beri yaklaşık 1 ton zararlı tarımsal atık bulunduğu belirtilirken, depodaki muhafaza şartlarının ve havalandırmanın yetersiz olduğu, ilaçlardan kaynaklanan organik buhar ve gazların çalışanların sağlığını olumsuz yönde etkilediği belirtildi. Raporda ayrıca, analiz sırasında oluşan kimyasal atıkların herhangi bir işleme tabi tutulmadan kanalizasyon sistemine verildiği de kaydedildi.
Şikayet dilekçesinde, ilçelere zirai ilaç atıklarını götürüp gömen şoför ve işçi isimleri de verilmesine rağmen, onlarla görüşmeyen müfettişlerin sadece ilçelerdeki kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerine başvurmakla yetinmesi ise dikkat çekti ve soruşturmanın savsaklandığı endişesi yarattı.
VALİLİK ENSTİTÜ'YÜ UYARDI
Müfettiş incelemesi sonrasında Valilik Enstitü'yü bir yazı ile uyardı. Vali adına İl Müdürü Haluk Özder imzalı yazıda, "Enstitü'nüzde analiz işlemi ve depolama işlemi bittikten sonra ortaya çıkan ilaç atıkları ve kapları ile ilgili yukarıda anılan Yönetmelik kapsamındaki yükümlülüklerin tam olarak yerine getirilmesi, ulusal atık taşıma formu kullanarak tehlikeli atık taşıma lisansı almış araçlarla gönderilmesi ve Müdürlüğümüze bilgi verilmesi gerekmektedir" denildi.
2000 DERECEDE İMHASI GEREKİYOR
Uzmanlar, tarımsal ilaç atıklarının büyük indiksiyon döküm fabrikalarında 2000 derecede imha edilmesi gerektiğine ve kimyasal atıkların doğrudan kanalizasyon sistemine verilmesinin sözkonusu dahi olamayacağına dikkat çekerken, aksi durumda doğaya, atmosfere ve insanlara büyük zararları olacağını dile getirdi.