Çiçek, "Bunlar taktik beyanlar, özellikle Geçitli Köyü'nü hatırlayalım. Suçu devletin üstüne attılar, sonra şapka düştü kel göründü. Şimdi yumuşatmaya çalışıyorlar" dedi.
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, NTV Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün sorularını yanıtladı.
Değişen 'kırmızı kitap'tan 29 Ekim resepsiyonuna, Dink suikastinden Karayılan'ın sözlerine kadar birçok konuda açıklama yapan Cemil Çiçek, şunları söyledi:
"Devletin en gizli dökümanlarından birisidir 'kırmızı kitap'. İçeriğinde ne olduğu kamuoyu tarafından bilinmez, bir tavsiye olarak hükümetin önüne gelir ve ardından ilgili bakanlıklara gönderilir. Öncelikle belgeye yüklenen anlam farklı. İlk Milli Siyaset Belgesi 11 sayfadır, şu an belgeyi değerlendirenler bunu bir ansiklopedi yerine koyuyor ve her aradığımızı orada bulacağımızı söylüyorlar.
Son haliyle biraz daha sayfa sayısı fazla, bize göre daha az olması da gerekir. İçeriğiyle ilgili şu vardır bu vardır demem tabi ki mümkün değil. 5 yılda bir güncelleniyor, hiçbir değişiklik yoksa zaten belge üzerinde oynamanın anlamı yok. 5 yıl içerisinde dünyada, bölgede ve ülkemizdeki değişiklikler belgeye yeni bir bakış açısı getiriyor. Herkes kendine göre bir şeyler yazıp çiziyor ancak bunların içerikle pek bir bağlantısı olmuyor. Bir hukuk devletinde bir şeyi yapmak suç değilse onu yapmak serbesttir. Hukukta suç olanlar belirlenir, yasak olanlar yazılır. Bizim hukuk sistemimiz içerisinde irtica suçu diye bir şey yoktur, bu bir siyasi kavramdır. Herkes bunun içerisine neyi koymak istiyorsa onu koyuyor. Karşı taraftaki birisiyle ilgili bir suçlama yapacaksanız irtica kullanılır, bir yıpratma terminolojisidir. Hukukta böyle bir kavram yok. Birine göre irtica olan diğerine göre de değildir. Böyle karışık kavramları bu metne koyamayız.
SONRADAN KAMUSAL ALAN İLHAMI MI GELDİ?
Maalesef son 6-7 yıldır Türkiye son derece gereksiz ve anlamsız bir tartışmanın içerisinde. Eskiden her ay Milli Güvenlik Kurulu olduğunda Türkiye bir gerilime girerdi. Naklen yayın araçları hazır bulundurulurdu, gizli bir toplantıdan naklen ayyın araçları nasıl yayın yapacak bu da ayrı bir konu. Ancak 8 yıldır sansasyonel haber anlamında MGK'dan bir şey çıkmadı bugüne kadar. Hepimizin ortak değeri olan Cumhuriyetle ilgili de hepimizin benimsemesi gereken bir bayram, coşkuyla kutluyoruz. Bayramları bir kutuplaşma zeminine oturtmak doğru değil. Böyle günlerde ikilik var gibi gösterilmesi doğru değil. Resepsiyonlarda son 6-7 seneye kadar hiçbir sıkıntı yoktu, başı örtülü olan da gidiyordu açık olan da gidiyordu. Sonradan bir kamusal alan çıktı. Resepsiyon ilk kez düzenlenmiyor, daha evvelki cumhurbaşkanları acaba Cumhuriyet'e sadakati olmayan insanlar mıydı? Ben 1987 yılında milletvekili seçildiğimde Kenan Evren cumhurbaşkanıydı ve biz eşimle birlikte resepsiyona gittik, herkes de biliyor ki eşim kendi tercihiyle başını örten bir insandır. Anavatan Partisi'nde olan bir çok arkadaşımız başı örtülü eşleriyle birlikte resepsiyona gittiler. Ardından Özal, Demirel döneminde hiçbir sorun yaşanmadı. Sonradan bir ilham mı geldi, biz yeni mi keşfettik bu kamusal alanı? Cumhuriyete sadakatin bir sınavı haline geldi, bu resepsiyona gidip gitmemek. Bu başörtülü insanlar bu memlekette vergi veriyor, onların çocukları askere gidiyor. Yani benim eşimin verdiği parayla maaş alanlar şimdi benim eşimi oraya sokmuyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bunlar son derece yanlış, şu alışkanlıklardan artık kurtulalım. Herkes istediği resepsiyona gidebilir.
1 KG 1000 GRAMSA...
Ergenekon davasını takip etmiyorum, süreç ne aşamada bilmiyorum. Bu davalarla ilgili ne sorarsanız sorun cevap vermem. Hrant Dink davasında verilen karara gelirsek, suça itilen çocuklarla ilgili konu tasarı olarak gitti Meclis'e. Kime çocuk denir, bu size göre bana göre değişecek bir şey değildir. Türkiye, uluslararası sözleşmeleri kabul etmiş bir ülkedir ve bu sözleşmelere göre 18 yaşından küçük herkes çocuktur, isim falan gündeme gelmemiştir. Suç işlemiş işlememiş, doğmuş doğacak... Herkesi kapsıyor bu. Dolayısıyla bir düzenleme yaparken genel bir düzenleme yaparsınız. Hukuk açısından konuya baktığımız zaman varacağımız sonuç farklıdır, kamu vicdanına göre varacağımız sonuç farklıdır. O günlerde birçok kişi bu tasarının çıkması yönünde görüş bildirdi, ziyaretler yapıldı, hükümet de bu yasayı çıkardığı için övgü aldı. İşlenen bir suçun tasvip edilme durumu olabilir mi? Bu ister cinayet olsun, ister başka bir şey olsun. 1 kilogram 1000 gram diye tarif ediyorsanız, bütün ağırlıkları buna göre tartmak zorundasınız. Çok hoşunuza giden şeyleri de tartarsınız, nefret ettiğiniz şeyleri de tartarsınız. Kültür Bakanı Günay da bu konuda duyduğu tepkiyi göstermek için demeç verdi.
PKK TAKTİK BEYANLAR VERİYOR
Terör örgütleri, işlerine ne geliyorsa onu yaparlar, son verilen demecin perde arkasına bakmalıyız. Bunlar taktik beyanlar, özellikle Geçitli Köyü'nde 9 vatandaşımız hayatını kaybetti, iki yaşında bir bebek yaralandı. Önce devletin üstüne attılar suçu, sonra şapka düştü kel göründü. Birkaç gün bununla idare ettiler. Sonradan yapılan incelemelerde kel görününce, bombanın PKK tarafından konulduğu ortaya çıkınca bölgede yaşayanlarda bir infial oldu. Şimdi bunu yumuşatmaya çalışıyorlar. Örgüt ben Kürt halkının haklarını koruyorum diyor ancak en çok öldürdüğü kesim Kürtler. Şimdi bir viraj almaya çalışıyorlar. Daha iki gün önce Van'da silahlar yakalandı, her türlü suikast silahı ve roket var. Bunlar bayram hediyesi mi? Biz Türkiye'de kan akmamasını isteriz ve elimizden gelen çabayı da gösteririz.
PKK İLE TAMİL KAPLANLARI ARASINDA BAĞLANTI VAR
Türkiye'de yaşanan bazı olumsuzlardan şikayetimiz var diyerek eline silah alıp dağa çıkmanın kimseye faydası yoktur. Demokrasi, taleplerin gündeme getirilebildiği bir rejimdir. Günümüzde konuşulmadık konu kalmadı, artık dağa çıkıp kan dökmenin bir anlamı kalmadı. Bir özel hesap yoksa, birilerinin taşeronluğu yapılmıyorsa. Dünyadaki tüm terör örgütlerinin ortak sloganıdır, barış, özgürlük ve demokrasi. Bizimkilere en çok benzeyen örgüt Srilanka'daki Tamil Kaplanları. 75 bin kişiyi öldürmüştür bu örgüt. Sonra da çıkıp bunu barış için yaptık denir? Böyle bir kepazelik olabilir mi? Tamillerle PKK'nın bağlantısı da var, bunu da söyleyeyim. Dünyadaki birçok terör örgütüyle PKK'nın bağlantısı var, somut şekilde. Dünyada terör örgütlerinin işbirliği, devletlerin işbirliğinden daha kurumsaldır. Hükümetin hiçbir şekilde terör örgütü ile pazarlığı yoktur, taahhüdü var diyenler taahhüt isteyenlerdir.
Dünyadaki terör örgütlerine baktığımızda hepsinin yöntemleri aynı, parasal kaynakları aynı, hepsi dış destek alıyor, arkalarında başkaları var. Teröre karşı mücadelede de hatalar yapılmıştır. Teröre muhatap olan tüm ülkeler bunu asayiş-güvenlik meselesi kabul etmiş, bu hataya düşen ülkelerin başında da Türkiye geliyor. Asker ve polisimiz var, geri kalan tedbirlerin hiçbiri yerine getirilmemiş. Bu gerçeği en erken kavrayan ülke İngiltere'dir, başarıyı da onlar sağladı. IRA henüz tam bitirilemedi ancak gündemin çok gerisine düştü. Biz de 5-6 yıldır başka yöntemleri uygulamaya çalışıyoruz.
Tek tip askerlikle ilgili hemen cevap veremeyiz, yılbaşına kadar değil belki 15 gün sonra da çalışma tamamlanabilir. Beklentilere göre konuşmak güzel olabilir ama konu o kadar basit değil. Türkiye'nin bir savunma ihtiyacı var, çevresinde sürekli istikrarsızlık nedeniyle. Genelkurmay bir ihtiyaç ortaya koyuyor ancak bu ülkenin kaynağı var. Siz kendi ülkenizin savunmasını Afrika'dan veya başka bir yerden getireceğiniz askerlerle sağlayamazsınız. Yapılan çalışma ihtiyaçla kaynağın makul dengesini bulma çalışmasıdır.
SİT ALANLARI İÇİN YENİ KURULDAN HABERİMİZ YOK
İkizdere ve HES'le ilgili Bakanlar Kurulu'na herhangi bir şey gelmedi, bizim haberimiz yok. SİT alanlarını belirleyecek ve Hidro Elektrik Santralleri'nin önünü açacak bir kuruldan haberimiz yok."