HABER

Anksiyete: Nedenleri, belirtileri, tedavisi

Psikolojik bozukluk kategorisi altında incelenen anksiyete, kişinin ortada herhangi bir şey yokken olacakmış hissi ile korkuya, endişeye ve sıkıntıya kapılma halidir.

Anksiyete: Nedenleri, belirtileri, tedavisi

Genellikle panik seviyesinin artışına paralel olarak ortaya çıkan rahatsızlık, anlık olarak gelişir ve geçicidir. Ancak geliştiği an hastalarda sanki hiç bitmeyecekmiş hissi yaratır. Yaygın anksiyete bozukluğu, genellikle çocukluk ve genç erişkinlik dönemlerinde başlar, yavaş yavaş ilerleme kaydeder. Hastalığın belirtileri dönemsel olarak iyileşmeler gösterdiği için hasta direkt kendinden şüphelenmez. Stresli ve sıkıntılı dönemlerde ise daha yoğun şekilde hissedilir.

Anksiyete hastaları en küçük sıkıntıda dahi en kötü ihtimali düşünürler. Günümüzde her 100 kişiden 5 veya 6'sı anksiyete bozukluğu şikayetleri ile psikoloji uzmanlarına başvuruyor.

ANKSİYETE NEDENLERİ NELERDİR?

Tedirginlik ve korku hali olarak nitelendirilen anksiyete, aslında her insanın yaşadığı hayata uyum becerisi olarak açıklanabilir. Bu nedenle anksiyetenin belirli düzeye kadar yaşanması normal olarak karşılanır. Kişinin başarısını tetikleyen, tehlikelerden korunmasını sağlayan bir tür savunma mekanizmasıdır. Ancak dozunda artış görülmesi durumunda hayatı olumsuz yönde etkiler ve içinden çıkılmaz bir hal alır. Birey adeta kaygısını kontrol edemez hale gelir. Anksiyete krizi pek çok nedene bağlı olarak oluşabilir.

Screenshot_84

1. FİZYOLOJİK ETKENLER

Travmatik yaşam olayları anksiyetenin oluşumunu tetikleyen başlıca nedenler arasındadır. Özellikle hormonların anksiyete üzerinde doğrudan etkisi vardır. Zorlayıcı olarak beyin üzerinden salgılanan bazı hormonlar, reseptörler üzerinde birtakım değişikliklere neden olarak hastalığın oluşma riskini artırabilir. Yapılan araştırmalar ise hastalığın değişime uğrayan genlerden dolayı meydana geldiğini ortaya koyuyor. Anne ve baba aracılığı ile alınan bozulmuş gen, val158 ve met158 türündeki iki varyasyonludur. Babadan ve anneden kopyasını almış olan 1/4 kesimde oluşabilir. Bozulmuş geni almış olan kişilerde anksiyetenin yanı sıra obsesif kompülsif ve stres bozukluğu hastalıklarının görülme riski de fazladır. Solunum yolu hastalıkları, astım, diyabet, kalp hastalıkları, birtakım kronik rahatsızlıkları, madde bağımlılıkları, bağırsak sendromu ve tiroid problemleri ise yine kaygı bozukluğuna kaynaklık eden başlıca nedenler arasındadır.

2. PSİKONALİTİK ETKENLER

Anksiyeteyi, ruhsal duruma bağlayan psikoanalitik yaklaşıma göre hastaların yaşadığı kaygı bozukluğu iç çatışmadan kaynaklıdır. Freud kuramına göre açıklanan psikoanalitik yaklaşımında kişideki iç çatışma; alt benlik ile benlik veya üst benlik ile benlik arasında meydana gelir. Alt benliğin isteklerine ve dürtülerine karşılık dengesini korumaya çalışan benlik etkisini azaltırsa bilinç dışı dürtülerin gücü artar. Bu nedenle alt benlik ve benlik arasında çatışma başlar. Çatışma, benliğin dürtülerin karşısında çözüm oluşturmadığının en açık ifadesidir.

Screenshot_82

Diğer tehlikeli durum ise bunaltıdır. Bunaltıya karşı birtakım savunmaların yetersiz kalması durumunda da açık bunaltı hissedilir. Bunaltı durumlarının çözülme, kötülük görme, ayrılma, iğdişlik, sevgiyi yitirme şeklinde farklı türleri vardır. Ayrıca öğrenmeye bağlı da anksiyete görülebilir. Cinsellik ve açlık gibi dürtülerin yanı sıra insanı harekete geçiren ikincil dürtülerden de ortaya çıkabilir. Fobiler bu anlamda anksiyete üzerinde etkili olan en önemli hususlardandır.

Kişinin bilişsel alanını baz alan yaklaşıma göre anksiyetede beklentiler önemlidir. Gelişen olayları hangi şartlar altında yorumladığı, hangi şartlar altında algılayıp yorumladığı ön plana çıkar. Kişi eğer zarar beklentisi içerisinde olursa anksiyete meydana gelir. Yani zarar beklentisi ile doğru orantıda gelişir. O nedenle bir kişinin gelişen olayı değerlendirmesi hastalığın gelişmesi üzerinde direkt etkilidir. Dolayısıyla mantık dışı edinilen bilgiler ve korkuya sebep olan yönergeler anksiyete oluşumunu hızlandırır. Bilişsel nedenlere bağlı olarak oluşan hastalıkta kişide birtakım duygular da ortaya çıkar. Otonomik açıdan uyarılabilirlik durumunda birtakım farklılıklar oluşur, kavga-kaçış durumu meydana gelir, olağan davranışlar azalır, kişi çevresini daha seçici düzeyde taramaya başlar. Genellikle iki tür düşünce bozukluğu söz konusudur. Negatif düşüncelere kapılan kişiler; acaba karşımdaki kişiler söylediklerimden sıkılabilir mi?, acaba ben çok mu sıkıcı birisiyim?, yanlış konuşmuş olabilir miyim? gibi birtakım olumsuz şeyler hissedebilirler. Disfonksiyonel açıdan rahatsızlık yaşayanlar ise bilişsel çarpıtmalara bağlı anksiyete hastalığına kapılabilirler. Burada kişiyi rahatsız eden konu saplantı düzeyinde olan kesin düşüncelerdir. Onaylama, deneyim, yetersizlik ve anksiyeteye bağlı duygular nedeniyle yaşanabilir.

4. VAROLUŞ ALANINA BAĞLI ETKENLER

Yaşam boyunca, insan bir gün öleceğinin farkındadır ve bu farkındalığı ile yaşamını sürdürür. Varoluşçu yaklaşımda, kişinin beyni bomboştur. Kendisi birtakım duygu ve düşüncelerle beynini doldurur. Yaşamın anlamı tamamıyla kişinin kendisine ait olan bir şeydir. Yani yaşamın anlamlı hale gelmesi, vermiş olduğunuz anlamda gizlidir. Kişinin bu durumun bilincinde olması ve böyle hareket etmesi ise anksiyete olarak tanımlanabilir.

Screenshot_81

5. KALITIM

Bireyin birinci derece akrabalarında panik nöbetleri ve majör depresyonu söz konusu ise anksiyete yakalanma riski de o yönde artış gösterebilir. Akrabalık ilişkileri birinci derecedense, görülme olasılığı %15-18 arasındadır. İkinci derece akrabalarda ise %6 civarındadır. Otonom sinir sisteminin kalıtsal etkenlerden etkilendiği düşünülür. Ayrıca birtakım çevresel koşullarda yine hastalığın oluşumuna davetiye çıkartabilir.

6. BİYOKİMYASAL ETKENLER

Kişinin kullandığı depresyon giderici ilaçlar, beta blokörler, diazem tipindeki ilaçlar ve MAO inhibitörleri biyokimyasal alanda anksiyeteyi tetikleyen nedenler arasındadır. Örneğin: Panik nöbetleri geçiren hastalara, damar içinden sodyum laktat verilmesi kaygı bozukluğunun oluşumuna etki edebilir. O nedenle kişinin bu tür ağır ilaçlar alımında da dikkatli davranması gereklidir.

ANKSİYETE BELİRTİLERİ NELERDİR?

Endişe ve kaygı durumu olarak bilinen anksiyete, bu yaşanan tehlikeli durumların hayatın merkezine girmesine neden olur. İşte tam da o esnadan sonra birey için tehlike çanları çalmaya başlar. Başladığınız işi tam yapamaz ve durmadan beyninizi oraya odaklayarak hayatınızı kendinize adeta zehir edersiniz. Pek çok belirti ve şikayetle ortaya çıkması doğaldır. Belirtileri duygusal ve fiziksel olmak üzere iki grup altında incelenebilir.

Screenshot_77

1. TEDİRGİNLİK VE ENDİŞE HALİ

Yaşanılan olay belki de endişeye veya tedirginliğe neden olacak düzeyde değildir. Ancak anksiyete hastaları bu durumu olağan dışı hale getirip daha da büyüterek anlatırlar. Ancak olay dışarıdan bir kişi için de gerçekten endişe gerektiriyorsa o zaman hasta kişilerin ruh hali kötü etkilenir. Dolaylı olarak endişe, kaygı ve sıkıntı hali daha fazla yaşanır.

2. MANTIK DIŞI DÜŞÜNCELER

Anksiyete hastaları kaygı hali artış gösterdikçe akıllarında daha fazla mantık dışı düşünceler kurarlar. Aslında ortada çoğu zaman herhangi bir neden yoktur. Sadece kafalarında kurarak olumsuz düşünürler. Kötü sonuçlara ve felaketlere odaklı olarak düşünmeleri hastanın ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. Ruhsal açıdan çökertici bir duruma sürükler. Dışarıdan bakan kişi durumun aslında bu denli abartılmasına ve ciddi boyutlarda hastalığa yol açmasına anlam veremez.

Screenshot_80

3. KÖTÜ SONUÇLARI AKLA GETİRMEK

Endişe bozukluğu hastalığına yakalanan kişiler, ortada herhangi bir şey olmasa dahi durmadan akıllarına olumsuz durumları getirirler. Endişe hali içerisinde olmaları ise stresi ve gerginliği beraberinde getirir. Her an bir şey olacakmış hissi, hastanın tetikte beklemesine yol açar. Hatta zaman zaman oturma ve yatma eylemlerini dahi yerine getiremezler. Uzaklara dalıp durmadan o konuya odaklanırlar. Yaşanan bu durum sağlıklı olmamakla birlikte hastanın yeme, içme ve uyuma gibi biyolojik ihtiyaçlarını yerine getirememesine neden olur.

4. SİNİR OLMA HALİ

Hastanın ruhsal açıdan yaşadıkları karşısında aslında en normal olan belirti sinir halidir. Çünkü kişinin durmadan olumsuz şeyleri düşünerek yaşamını sürdürmeye çalışması sinir ve gerginlik durumlarını her zaman ortaya çıkaracaktır. Gerginlik durumu zamanla hastanın panik atak ve asabi bir ruh haline dönüşmesine de yol açabilir.

5. KALP ÇARPINTISI

Bireyin kendini durmadan korku ve kaygı içerisinde hissetmesi, zaman zaman ani kalp çarpıntılarına zemin hazırlayacaktır. Hızlı şekilde geçirilen kalp çarpıntısı çoğu zaman aniden gelir ve geçer. Çünkü kişinin stresli sıkıntılı bir ruh haline bürünmesi sonucu kan akışı daha hızlı bir şekilde gerçekleşir ve böylelikle kalp çarpıntısı da kaçınılmaz hale gelir.

Screenshot_79

6. SIK İDRARA ÇIKMA İSTEĞİ

Stres, kaygı, gerginlik ve korku gibi olumsuz duygular içerisinde olmak, vücut içerisindeki suyun bir an önce dışarıya atılması ihtiyacını doğuracaktır. Böylelikle sık idrara çıkma ve ishal gibi vücudun fizyolojik ihtiyaçlarında artış meydana gelir. Yaşanan bu durum tamamıyla geçirilen olumsuz duygular sürecinden kaynaklıdır.

7. NEFES ALMA GÜÇLÜĞÜ

Yaşanan en yaygın belirtilerden birisi de nefes alma güçlüğüdür. Yüzün renk atması, yoğun terleme ve titreme gibi birtakım şikayetlerle birlikte kendini gösterir. Ancak birey bu gibi şikayetlere alışması durumunda birtakım nefes egzersizleri ile nefes alma güçlüğünü yenebilir. Aynı zamanda sakin olmak ve dinlenmek de etkili olan kriterlerdendir.

8. GÜN İÇERİSİNDE SOĞUK TERLEME

Anksiyete bozukluğunda en sık duyulan şikayetlerden birisi soğuk terlemedir. Birey diğer kaygı bozukluğu belirtilerine eş zamanlı olarak da terleme sorunu yaşayabilir. Ancak sadece terlemeye bağlı anksiyete hastalığı tespit edilmez. Ruhsal açıdan aşırı düzeyde stres, gerginlik ve kaygı halinin tespit edilmesi şarttır.

9. UYKU HALİ VE YORGUNLUK

Belirtilen tüm şikayetlere eş zamanlı olarak yorgunluk ve uyku hali durumları ile karşılanabilir. Çünkü kişinin ruhsal açıdan kendini yıpratması hem fizyolojik organların hem de beynin yorulmasına sebebiyet verir. Böylelikle de bedenen yorgunluk ve uyku hali gibi belirtiler baş gösterebilir. Psikoloji alanında eğitim görmüş uzman kişiler, hastaların yorgunluk durumlarının genellikle hastalıkla doğru orantıda olduğunu bildirirler.

ANKSİYETE TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Bireyde ataklar halinde yaşanan anksiyete hastalıkları yüksek düzeyde tedavi edilebilir. Hekimden alacağınız 5-6 seans sonrası hastalığınızın düzeyi daha ideal hale gelecektir. Ancak tedaviye başlanılmadan önce atakların türü belirlenmelidir. Çünkü tıp dilinde hastalığın yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluk, panik bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu ve sosyal anksiyete bozukluğu gibi 5 farklı türü vardır. Dolayısıyla tedaviye başlanılmadan önce hastalığın tanısı çok önemlidir. Tedavide hem bireyin hem de hekimin yardımları önem taşır.

1. HASTALIĞIN ASIL NEDENİNİ TESPİT ETMEYE ÇALIŞIN

Anksiyete kaynağının tespitinde hastanın rolü büyüktür. Yani hasta kendi düşünerek hastalığın asıl başlangıcına gidebilir. Burada hekimin görevi ise hastaya yol göstermek olmalıdır. Örneğin: Çok fazla çalışmak, yoğun egzersiz programlarına katılmak, fazla kafein almak gibi pek çok neden hastalığa davetiye çıkartabilir. Hastalığın nedenlerini tespit etmek noktasında kendinize şu soruları sorabilirsiniz; duygusal destek ihtiyacımı giderebiliyor muyum?, çok fazla sorumluluk sahibi miyim?, ihtiyaç duyduğumda yardım alabiliyor muyum?, kişisel bakımımı yapabiliyor muyum? vb. Kendinize bu gibi birtakım sorular sormanız içinde bulunduğunuz durumun ciddiyetini de ortaya çıkaracaktır. Örneğin; verdiğiniz sorular karşısında stres düzeyinizin ne kadar yüksek olduğunu anlayabiliyorsanız hayatınızı yeniden düzene koymak adına neler yapabileceğinizi düşünebilirsiniz. Yapmanız gereken bu ihtiyacınız konusunda hekiminiz de gereken desteği sağlayacaktır.

Screenshot_78

2. AKLINIZDAN GEÇEN OLUMSUZ DÜŞÜNCELERİ YIKIN

Hastalıktan kurtulmayı kafaya koyduysanız her zaman yanınızda kağıt ve kalem bulunsun. Tüm kaygılarınızı ve endişelerinizi not tutarak kağıda dökmelisiniz. Böylelikle olumsuz düşüncelerden kısa sürede kurtulabileceksiniz. Dilerseniz gün içerisinde kendinize sadece 10-15 dakika ayırarak kaygı hallerinizden nasıl kurtulabileceğinizi düşünebilirsiniz. Ancak günün diğer saatleri mutlaka daha normal ve sakin geçmelidir. Aksi taktirde yapacağınız bu eylemin hiç bir faydasını göremeyebilirsiniz. Anksiyetenin en belirgin riski gelecekteki belirsizlikler üzerine düşünmekten geçer. O nedenle oturup belirsizlikler üzerine hayat kurmanın hayatınızı zehir etmekten başka bir işe yaramayacağını aklınıza getirmelisiniz. Hayattaki kötülükleri ve iyilikleri görebilmenin elinizde olmadığını, yaşayarak görebileceğinizi düşünmek içinde bulunduğunuz olumsuz ruh halinden kısa sürede çıkabilmenize yardımcı olur.

3. SAĞLIK DURUMUNUZU GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURUN

Gözünüzü ilk açtığınız sabah saatlerinde rahatlama teknikleri ile güne başlayabilirsiniz. Kas gevşetme ve derin nefes alma egzersizleri ile ruh sağlığınızı daha düzenli hale getirebilirsiniz. Güne kahvaltı ile başlamak da yine kaygı düzeyinizi azaltma konusunda etkili olacaktır. İlerleyen saatlerde az az yemek tüketerek kan değerlerinizi dengede tutarak stresten uzaklaşabilirsiniz. Ayrıca uyku saatlerinize dikkat etmeli ve alkol, sigara gibi bağımlılık yapan alışkanlıklarınızdan da uzak durmalısınız.

4. PROFESYONEL UZMANLARDAN YARDIM ALIN

İçinde bulunduğunuz anksiyete rahatsızlığı ileri boyutta ise ve yaşam kalitenizi olumsuz yönde etkiliyorsa profesyonel uzmanlarda yardım almak gerekebilir. Öncelikle psikoloji uzmanının yönlendirmesi ile genel cerrahi uzmanına çıkmanız gerekebilir. Kaygının neden kaynaklandığını tespit etmek açısından astım, hipoglisemi ve tiroid testleri yapılır. Test sonuçlarınız normal çıktıysa endişe durumunuzun tıbbi hastalık durumlarından kaynaklanmadığı söylenebilir. O nedenle bir terapiste başvurularak tedaviye başlanmalıdır.

5. DAVRANIŞÇI TERAPİLER DESTEĞİ İLE İYİLEŞİN

Hastalığın tedavisinde anksiyete testi gibi alternatif tedaviler uygulanabilir. Yapılan testler, hastalığın düzeyini ve ne kadar ciddi boyutlarda olduğunu belirleme hususunda önem taşır. Davranışçı terapiler ise bir diğer etkili yöntemler arasındadır. Farkındalığa dayalı ve bilişsel davranışçı terapi olarak iki türde yapılır. Davranışçı terapilerde kesinlikle altta yatan psikolojik etmenlere ve geçmiş hasta öyküsüne bakılmaz. Sadece hastada gözlenen belirgin davranışlar öncüldür. Farkındalığa dayalı terapide ise korkularınızla kontrollü ve güvenli şartlar altında yüzleşmeniz amaçlanır. Korku, endişe ve kaygı durumları ile tekrar tekrar karşılaşmanız daha kontrollü hale gelmenize destek olacaktır. Üstelik korkularla zarar vermeden yüzleşildiği için kaygılar zaman içinde azalışa geçer.

En Çok Aranan Haberler