Karantinanın sosyal bir izolasyon biçimi olduğunu ve uzun süren izolasyonlarda insanların öğrendiklerinin tersine hareket edebileceğini söyleyen Uzman Sosyolog Pedagog/Psikolog Hanım Demirbaş, “Psikolojik bir bakış açısıyla karantina önlemleri etkilenenler için ne anlama geliyor? Korona krizi nedeniyle etkilenen daha fazla insan karantinaya girmek zorunda. Psikolojik açıdan böyle bir izolasyon insanları sadece mekansal olarak değil, aynı zamanda sosyal olarak da izole ediyor. Bu yalnızlık ve sosyal izolasyon insanlar için büyük bir sorun teşkil ediyor. Korona virüs nedeniyle alınan koruyucu ve karantina önlemleri ise yeniden yalnız kalma yükünü büyük ölçüde artırıyor. Uzun süre yalnız kalmak zordur. Bunun nedeni insanların genlerinde yatıyor. Yüz bin yıl önce insanlar kabileler halinde yaşarlardı. Kendilerini izole eden veya kabileden ayrılanların genellikle hayatta kalma şansı çok azdı. Örneğin, vahşi hayvanlar tarafından öldürülürlerdi veya düşman kabileler tarafından saldırıya uğrarlardı. "Kabile genini" taşıyan insanlar hayatta kaldı. Yüzbinlerce yıldır aktarılan korkularla, insanlar bugün izole edilmeme dürtüsünü hissediyorlar. Bugünlerde tek başına hayatta kalmanın güvenli olduğu bilinse de, izole olduğunda insan kendisini hala kötü hissedebilmektedir. Sosyal bir varlık olarak insan, başkalarına yardım etmek ister, iletişim kurmak ister ve yalnız kalmak istemez. Kısacası daha uzun süren izolasyonlarda, insan evrimsel olarak öğrendiklerinin tersine hareket eder. Bu da kafasının karışmasına yol açmaktadır. Ancak modern teknoloji sayesinde, mekânsal izolasyona rağmen sosyal hayata katılım için pek çok fırsat bulunmaktadır. Sosyal medya ve ağlar artık tüm yaş gruplarına ulaştı” dedi.
Demirbaş, birden bire karantinaya alınan ve tek başına kalan insanlarda anksiyete görülebileceğini söyleyerek, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Başkalarıyla telefon veya sosyal ağlar üzerinden iletişim kurmayan kişiler daha büyük risk altındadır. Korona virüs konusunda paniklemekten kendimizi nasıl koruyabiliriz? Gerçek şu ki, anksiyete yalnız ve tek başına çok artmaktadır. Tecrit edilmiş bir kişinin endişelenmek için bolca vakti vardır ve korona virüsü bu kadar ciddiye almamış olsa bile, birdenbire tek başına bir kişi olarak en azından ciddi bir tehlike gibi görmeye başlayabilmektedir. Ek olarak, insanların iki beyni varmış gibi düşünmeli - beyin ve korku beyni ve ikisi mutlaka birlikte çalışmıyor. Rasyonel beyin, örneğin şöyle der, "Gençken koronaya yakalanmanın istatistiksel oranı çok düşük ve onu yakalansan bile, büyük oranda hayatta kalacaksınız" ama korku-beyin paniğe kapılır. İstatistiklerle pek ilgisi yoktur, yeni ve kontrol edilemeyen bir tehdit söz konusu olduğunda bir sivrisineği hızla fil haline getirebilmektedir. İnsanın bu esnada kendisini sakinleştirmek için çay içmesi ve kendisine tehlikenin bittiğini teskin etmesi artık o kadar kolay değildir. Bu yüzden insanlara sağlıklı kadercilik göstermelerini tavsiye ediyorum. Sabah işe giderken otoyolda araba kullandığınızda ve otoyolda çok fazla ölüm olduğunu düşünmediğinizde olduğu gibi. Bir şey olabileceğini biliyorsunuz, ama gerçekten beklemiyorsunuz ve tam olarak bu tutumla - hayat tehlikelidir, ancak garip durumlardan kurtulmanın her zaman bir yolu vardır. Korona virüsünü de karşılamalısınız. Akıl yürüten beyninizi takip edin ve korku beynine çok fazla dikkat etmeyin.”
İHA