Amerika'da yapılan araştırmalar doğurganlık hakkında bilinmesi gereken ama çiftler tarafından bilinmeyen 10 bilgiyi ortaya koydu. The New York Times'ta yayınlanan araştırma sonucu yorumlayan Tüp Bebek, Üreme İmmünolojisi ve Cerrahisi Uzmanı
Op. Dr. Halit Fırat Erden "Araştırma, uzmanların sık sık değindiği noktaların doğruluğunu bir kez daha ortaya koydu. Doğuştan gelen genetik faktörler, yaşam içindeki stres, hastalık, beslenme şekli çiftlerin doğurganlık kabiliyetini olumsuz etkiler" dedi.
Her geçen gün artan infertil çiftlerin bilgi kirliliğine karşı dikkatli, bilinçli ve araştırmacı olması gerektiğini söyleyen Dr. Erden, The New York Times'ta yayınlanan "çocuk sahibi olmak isteyen ailelerin doğurganlıkla ilgili bilmesi gereken 10 bilgi"yi yorumladı.
1. Doğuştan sahip olunan yumurta sayısı doğurganlığı etkileyen genetik faktördür
Doktorlar doğuştan sahip olunan yumurta sayısının doğurganlık süresini belirlediğine inanıyor. Kadınlar yumurtalıklarında yaklaşık iki milyon yumurta ile doğar. Üreme döneminde yumurtlanan her bir yumurta için yaklaşık bin yumurtada programlanmış hücre ölümü meydana gelir. Sigara içmek ve belirli kemoterapi türleri gibi diğer etkenler yumurta hücrelerinin ölümünü hızlandırarak erken menopoza neden olabilir.
**2. Düzenli adet dönemleri ovülasyonun düzenli olduğunu gösterir
**
Adet dönemi çoğu kadın için 24 ile 35 gün arasında olmak üzere düzenlidir. Bu genellikle düzenli, öngörülebilir yumurtanın çatlama döneminin göstergesidir. Düzenli olarak yumurtlamayan kadınların adet dönemleri düzensizdir. Hiç yumurtlamayan kadınlarda ise Polikistik Over Sendromu (PCOS) adı verilen bir genetik bir durum söz konusu olabilir.
**3. Bazal vücut ısısı şeması ovülasyonu öngörmez
**
Yumurtanın çatlama dönemi (ovülasyon) takibi için kullanılan eski bir yöntem, her sabah yataktan çıkmadan önce ağız yoluyla vücut sıcaklığını ölçmeyi gerektirir. Bu bazal vücut ısısıdır. Bu yöntem bazal vücut ısısında bir artış belirleyerek progesteron üretildiğini görmek için kullanılır.
Bu yöntemin kullanılmasındaki temel amaç vücut sıcaklığının ovülasyon meydana geldikten sonra yükselmesidir. Bu durum hamile kalmak için en doğru ilişki zamanının ayarlanmasını güçleştirir.
Kullanılabilecek daha iyi bir yöntem idrar üzerinde yapılan ovülasyon test kitleridir. Bu kitler, luteinizing hormonu (LH) adı verilen ve ovülasyonu başlatan hormonu test etme amaçlıdır.
4. Fallop tüpleri tıkalı olan çoğu kadın daha önce pelvik enfeksiyon geçirmiş olduğunun farkında değildir
İnfertilite durumlarının yaklaşık yüzde 10'u tam blokaj veya tüplerin tıkalı ya da hasarlı olması sonucunda normal fonksiyon gösterememesine bağlı "tubal faktör" adı verilen bozukluk sonucu pelvik yaralanma ile meydana gelir. Tubal hastalığın başlıca nedenlerinden biri de daha önce klamidya gibi cinsel yolla bulaşan bir hastalıkla oluşmuş pelvik enfeksiyondur. Bu enfeksiyonlar çok az belirti gösterdiği için tüpleri etkiledikleri fark edilmeyebilir.
Bu nedenle 6 ay veya daha uzun denediği halde hamile kalınamıyorsa fertilite uzmanları histerosalpingografi (HSG) adı verilen ilaçlı rahim ve tüp filmini gerekli görür.
5. Birçok durumda stres infertiliteye neden olmaz
Kadınlar bazı aşırı fiziksel ve duygusal sıkıntılar hariç olmak üzere düzenli bir şekilde yumurtlamaya devam edecektir. Tatilde hamile kalmanın nedeni rahatlamanın etkisinden çok, rastlantı ve seksin iyi zamanlanmış olması ile ilgilidir.
6. Çoğu kadın 44 yaşına geldiğinde düzenli olarak yumurtluyor olsa bile infertildir
Etkili bir fertilite tedavisi yapılsa dahi 43 yaştan sonra hamile kalma oranı çok düşüktür. 40'lı yaşların ortalarında hamile kalan çoğu kadın, daha genç kadınlardan alınan donör yumurtalar kullanır.
**7. Geçmişte baba olmuş olmak fertilite garantisi değildir
**
Sperm sayıları zaman içinde önemli derecede değişebilir. Bu nedenle geçmişteki bir hamileliğin fertil sperm garantileyeceğini varsaymayın. Semen analizi yaptırmak spermlerin hala sağlıklı olduğundan emin olmanın tek yoludur.
8. Diyet çoğunlukla fertilite üzerinde pek etkili değildir
Basında sıkça görülmesine rağmen belirli bir diyetin veya besinin fertiliteyi artırdığını gösteren bilimsel veriler azdır. Fazla kapsamlı olmayan bir çalışma zeytinyağı, balık ve baklagillerin olduğu bir Akdeniz diyetinin doğurganlığın artırılmasına yardımcı olabileceğini göstermiştir.
9. D vitamini fertilite tedavilerinin sonuçlarını olumlu etkileyebilir
Güney Kaliforniya Üniversitesi tarafından yakın bir zamanda yapılan çalışma, fertilite tedavisi gören fakat D vitamini seviyeleri düşük olan kadınların hamile kalma oranlarının düşük olabileceğini gösterdi. Bu vitamin hamilelik sırasında da gereklidir. Hastalarımıza günde 2 bin-4 bin IU (0,05 mg-0,1 mg) almalarını öneririz.
**10. Aşırı zayıf veya aşırı kilolu olmak düşük fertilite seviyeleri ile bağlantılıdır
**
Son yıllarda yapılan araştırmalar obezitenin hamile kalmayı geciktirdiğini ortaya çıkardı. 18'in altında veya 32'nin üzerinde vücut kitle endeksine sahip olunması, yumurtlama ve hamile kalmanın yanı sıra hamilelik sırasında da görülecek sorunlar ile ilişkilidir.