YEMEK

Anneler Tarafından Kandırıldık: O Öcü Hiç Gelmedi Arkandan Son Lokma Ağlamadı!

Anneler ve bebekler arasındaki yer misin, yemez misin mücadelesi kadar hayata renk katan pek az şey vardır. Her annenin mutlaka bir kere denediği, birbirinden eğlenceli ve sebze püresi tadındaki yöntemleri bir araya getirdik.

Anneler Tarafından Kandırıldık: O Öcü Hiç Gelmedi Arkandan Son Lokma Ağlamadı!

Hiç rötar yapmayan tek uçakla tanışıklık

Bu uçak, anne olmaktan kaynaklanan bir içgüdüyle her seferinde silme doldurulan mama kaşığıdır. Faydası saymakla bitmeyen meyve- sebze püreleri, doktorun önerdiği mama, anneden öğrenilen tarif… Taşıdığı yük değişse de, “Uçak geliyor bak, bak, bak!” şebekliğiyle tabaktan havalanan kaşık şeklindeki o uçak, hedefteki bebeğin ağzına daima zamanında ulaşır.

Uluslararası bir şirkette üst düzey yönetici veya saygın bir üniversite profesör olmanız çok da önemli değildir. Mesleği ve yaşı ne olursa olsun, her anne, bebeğini doyurmak adına hayatının bir döneminde kule kalkış görevlisi olarak ek işte çalışır.

Anne, kim bu amcalar?

Kuşaklar gelmiş, kuşaklar geçmiş, ancak yemeğini yemeyen çocukları toplayan bu amcaların kimler olduğu bir türlü aydınlatılamamıştır. Kimi zaman çocukların korktuğu mahallenin delisi, kimi zaman sokaktan geçen hurdacı, hatta ve hatta bir televizyon karakteri olduğu yönünde iddialar var.

Gerilim nedir, korku filmi nedir bilmezken, annelerimiz tarafından hayatımıza sokulan ilk korku karakteri bu amcalar yüzünden yeri geldi kendi amcalarımıza bile şüpheyle yaklaştık. Yıllar geçtikte bizi almak için gelen giden olmaması üzerine amcaların aslında masum olduklarını anladık. Tüm anneler bu amcalara bir özür borçlu. "Hadi anne, amcadan özür dile de evimize gidelim."

Annelerin yönettiği korku filmi: Öcülerin Şafağı

Öcü, tartışmasız amca kadar popülerdir. Geceleri karanlığın içinden gelip yemeğini yemeyen çocukları alır. Gece lambasının ışığıyla perdelerin oluşturduğu gölgelerin her birini öcü sanıp yorganın altına az saklanmadık. Öcü, Yeşilçam’ın unutulmaz karakteri Gülyabani ile adeta ete kemiğe bürünürdü. Lokmalar korkudan boğazımıza dizilse de, nasılsa büyüyünce unutacağımız sanıldığı için anneler pek oralı olmaz ve bizi doyurup diğer işlerin peşine düşmeye bakarlardı. Koca bir nesil hala perde görünce irkiliyor, anne.

Kardeşim yakışıyor mu hareketler?

Karşımıza çıkan fırsatları kullanmak, yemek saatlerinde öğrendiğimiz hayat derslerinden birisiydi. Kardeşlerden birisi ya da baba, bizi eğitmek ve doyurmak için kullanılan konu mankeni olarak kullanılırdı. Ortalıkta konu mankenliği yapacak kimse yoksa, bu görevi de anne üstlenir. “Bak, bak sen yemezsen abi yer. Aç abisi ağzını, ham yap abisi Berkecan’ın mamasını…” şeklinde sürüp giden tekliflerin amacı, kısıtlı kaynaklar için talebi arttırmaktı. Abinin ve babanın da sebze püresini yemek için dünden razı olmaları kafamızda bazı soru işaretleri yaratmadı değil. "Kardeşim, gözümüz yok hepsini yiyin ama yakıştı mı yani bir kase sebze püresi için yaptıklarınız?"

İndir o elini…

Yıllar sonra tartışmalarda duyacağımız “İndir o elini…” komutunu da annemizin karşısında oturup yemek yemeyi reddederken öğrendik. Ağzımıza gelen mama dolu kaşığa vurmalar mı dersin, aniden uzanıp kapmalar mı dersin, hal böyle olunca kadıncağız kızmayıp da ne yapsın? Eğer kaşığın içindeki mama avuçlanabilecek kadar katıysa, avuçladığı mamayı annesinin saçına veya kıyafetine atmayan yoktur. Akabinde gelen beş kardeş, evin nüfusunu önemli ölçüde artırırdı hatırlarsanız.

Kuşlar nerede anne?

O kuşlar ki, çocukluğumuzun bir dönemi mamamızın hepsini bitirirsek pencereye konacakları umuduyla geçti. Günler günleri, sebze püreleri meyve pürelerini kovaladı ama biz bütün kaseleri bitirmemize ve bütün mama önlüklerimizi temiz tutmamıza rağmen gelmediler. O kadar sebze püresine rağmen “Nerede yahu bu kuşlar?” diye sormayı akıl edemediğimize göre, sebzeye bu kadar yüklenmenin alemi yokmuş anne. Keşke iki lahmacun söyleseydin ya.

“Bu son, bu son…”

Her kaşığın son kaşık olduğunu söylemek, en yaygın numaralardan birisidir. Bebeğin yemekten takati tükenir ama o son kaşık bir türlü sonuncusu olmaz, olamaz. Halbuki, bütün kase bitmese de sağlıklı ve normal gelişeceğiz ama anne işte, anlatamıyorsun. Kasenin dibini kaşıkla güzelce sıyırıp yedirmek de asla ihmal edilmez. "Dibini bari sen yeseydin anne ya!"

Son lokmaların gözü yaşlı

Bebekler biraz büyüyüp öcüden amcadan korkmaz olunca bu sefer duygu sömürüsü işin içine girer. “Ama yemezsen arkandan ağlar.” cümlesi yüzünden koca bir nesil hasbelkader ıslanmış ekmeğin hüngür hüngür ağladığını düşündü. Sofradaki ekmeği bile üzemeyecek kadar yufka yürekliyiz diye bir insan bu kadar da kandırılmaz ya.

Yeni nesil annelerin yöntemleri de yeni nesil

Türk annelerinin değişime uyum sağlama yetenekleri almış başını gitmiş desek yeridir. Eskilerden kalma yöntemleri yeterli görmeyen çağdaş anneler, teknolojinin sunduğu nimetleri olabildiğince kullanmaktan geri kalmıyorlar. Şimdiki bebekler de şanslı. Öcü gelecek, amca alacak, kuş konacak türünden şeylerle uğraşmayıp çizgi film izlerken yemek yiyorlar. Ah be, 2000’li yıllarda bebek olmak vardı!

Yemek saatleri reklam kuşağına döner

Bebeklerin reklamlara bayıldığını çocuk yetiştiren her insan bilir. Renkli görüntüler, eğlenceli müzikler, hareketli karakterleriyle reklamlar, çocukların gözünde bambaşka bir evrendir. Bebeğin reklamlara olan zaafı anne tarafından keşfedildiyse, o tabak kesinlikle biter. Nasıl olduğunu bile anlamadan kim bilir neler yedik acaba 6 dakikalık reklam aralarında?

En Çok Aranan Haberler