Fırında yapılan anne pizası çocukluğumuzun en büyük hayal kırıklıklarından biri. Ninja Kaplumbağalar’daki yumuşacık, peyniri sündükçe sünen pizzalar görüp annemizden pizza istediğimizde önümüze gelirdi. Her ne kadar iyi niyetle ve şefkatle yapılsa da, asla aradığımız tadı vermezdi.
Hamburger bir anne için ekmek arası kanser yemekle aynı şey, dışarıda yenen yemeklere düşmanlıklarının kristalize olmuş hali gibi. Hamburger yiyeceğine petrol ye, anne için aynı. Ama hamburger de bırakılacak gibi değildi. Bunu fark eden anneler evde hamburger yapmaya başlamakta gecikmedi. Hamburger ekmeği arasına konulmuş ev köftesinin yuvarlak versiyonu ve ketçaptan oluşan şaşasız hamburger pek de sarmadı.
Brownie kekler bakkal vitrinlerini süslemeye başladığı andan itibaren, anne cephesi de kendi ıslak kekini üretme işlemlerine başladı. Ancak ıslak kek konusunda bir istikrar sağlanamadığını söyleyebiliriz. Islak kek kisvesi altında çok da ıslak olmayan, bilhassa alt kısımları kupkuru keklerle çok kez kandırıldık.
Anne pastalarının kendine has bir tadı var, ki çok da güzel bir tat. Ancak pastane pastası bambaşka bir şey ve pasta isteyen çocuğa "Ben sana yaparım” diyip, kremalı ve meyveli keki dayayınca çocuğun tadı kaçıyor şimdi, kabul edelim.
Dondurmaların içerisine sığır jelatini, katkı maddeleri falan konulduğu ortaya çıktıktan sonra, ülke genelinde bir evde dondurma yapımı seferberliği başlamıştı. Yemek programlarında özellikle yaz aylarında bol bol dondurma tarifi veriliyordu. Dondurulmuş meyveli yoğurtlardan, krem şanti bombalarına çok çeşitli bir yelpazeye yayılan dondurma girişimleri oldu. Bir de annelerin sadece vanilyalı dondurma yemesi mevzusu var, büyük bir gizem gerçekten.
Cips size de dünya üzerindeki en zararlı şeymiş gibi gelmiyor mu? Kokuları, aşırı yağlı olmaları, yedikten sonra ağızda bıraktıkları tat falan derken insanın huzuru epey kaçıyor. Ama çocuklar için böyle kaygılar yok, varsa yoksa cips. Anneler de çaresiz, kendi cipslerini üretmeye giriştiler. Ancak cips o kadar sanayi tipi ve kimyasallı bir ürün ki, çok da muvaffak olabildikleri söylenemez.
Kokoreç hepimizin yedek sevgilisi, vazgeçilmez tutkusu. Ama artık kaliteli ve hijyenik bir kokoreç bulmak gerçekten çok güç. Çoğu kokoreç leşşşş gibi kokuyor ve kayış gibi. Anneler de iyi niyetle bu eksiği doldurmaya, bizi nükleer kokoreçlere mahkum bırakmamaya çalıştı ama kokoreç zor iş… Kömürsüz zor…
Çin mutfağı anneler için bir kabus, anksiyete ataklarına sebep olabiliyor. Garip sosları, ördek etleri, ağır kokuları, her şeyi dişe gelecek şekilde diri bırakarak pişirmeleri falan, hiç annelik bir şey yok. Kendileri sevmediğinden bize de yedirmek istemediler ve noodle listelerine hızlı bir giriş yapmak istediler. Ama evde noodle, annecim kusura bakma.
Rengarenk ve tekerleğe benzeyen bir şeyi yememizi kabullenmelerini beklemiyordunuz herhalde? Tabi ki makaron’u kendi imkanlarıyla yeniden yorumlayacaklardı, ya ne olacaktı? Yorumladılar da fakat makaron’dan ziyade boyanmış acıbadem kurabiyesi oldu biraz.
Nusretler musretler popüler olup, insanlar dağa taşa tuz serpmeye başladıktan sonra, herkesin steak steak diye gözü dönmeye başladı. Ancak bir steak restoranında taksimetre 100 liralardan açıldığı için anneler duruma el koydu. Ben sana yaparım evde steak, saçma paranı oralara diye. Anne onların silahları çok güçlü, onlarda kömür ateşi, onlarda döküm ızgara, onlarda dry age dinlendirme, onlarda sütle beslenen inekler. Bu oyunda seni üzerler anne, anneciğim.
Bütün bunlar bir yana, hiçbir mantı anne mantısının, hiçbir karnıyarık anne karnıyarığının yerini asla tutamaz. Dünyanın en güzel yemeklerini bıkmadan usanmadan yapan, her gün hazırlayıp önümüze koyan, bir de yiyelim diye çırpınan annelerimiz, SİZİ ÇOK SEVİYORUZ. Sizin elinizden taş olsa yenir, hep ellerinize sağlık. Allah’ın bebeksuları sizi.