Psikiyatrist Dr. İbrahim Bilgen, gebelik ve doğumun çok doğal bir yaşam olayı gibi gözükse de kadın için büyük bir stres etkeni olabildiğine dikkat çekerek, doğum sonrası dönemlerde her kadının az ya da çok kaygı yaşadığını belirtti.
Annelik hüznünün özellikle ilk doğumunu yapmış olan kadınların yüzde 50 ile 80'inde görüldüğünü kaydeden Bilgen, ağlamaklılık, hüzün, huzursuzluk, sinirlilik, duygusal dengesizlik ve uyku bozukluklarının doğumdan sonraki ilk 3-10 gün içinde ortaya çıktığını, annelik hüznü yaşayan kadınların yüzde 20'sinde de depresyon gelişebildiğini vurguladı.
DOĞUMDAN SONRAKİ İLK 3 AYA DİKKAT "Doğum sonrası depresyon"un doğum sonrası kadınların yüzde 10-15'inde görüldüğünü, annelik hüznüne göre daha ağır bir tablo oluşturduğunu söyleyen Bilgen, "Bu durum en sık doğumdan sonra ilk 3 ayda görülmekte ve daha sonra tekrarlayabilmektedir. Uykusuzluk, yorgunluk, dikkat azlığı, ağlama nöbetleri gibi annelik hüznü sırasında görülenlere ek olarak; isteksizlik, iştah sorunu, aşırı endişe, sıkıntı, çevreye ilgisizlik, bebekle ilgili aşırı kaygı ya da boş verme gibi klinik belirtiler görülür" dedi.
Doğum sonrası depresyon gelişen kadınlarda, annelik rolüne ilişkin kaygı, suçluluk, yetersizlik duygusu ve ölüm korkusunun sık görüldüğüne işaret eden Bilgen, eğer daha önceki gebeliklerde geçirilmiş "doğum sonrası depresyon" riski varsa bu oranın daha da arttığına dikkat çekti.
Annelik bunalımının aile hayatı, anne-çocuk ilişkisi ve çocuk gelişimi açısından önemli bir tehlike oluşturduğunu, özellikle kadının annelik yetisi üzerine etki yaparak çocuğun bilişsel ve duygusal gelişimini kısa ve uzun dönemde olumsuz etkilediğini ifade eden Bilgen, "Bebeğin sağlıklı büyümesinin temelleri doğumdan sonraki ilk aylarda atılır. Doğumdan sonraki 6 ay bebeğin yalnız anne sütü ile beslenmesi önerilmektedir. Ancak doğumdan sonraki dönemde psikolojik sorunları olan bir annenin bebeğini yalnız anne sütü ile beslemeyi başarması zor olmaktadır. Bu tip sorunları olan bir anne bebeğin sosyal işaretlerine daha az cevap verebiliyor. Bu durum bebeğin psikolojik gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir" diye konuştu.
DEPRESYON RİSKİNİ ARTTIRAN ETKENLER Çeşitli araştırmalarda depresif annelerin daha zor oyun ilişkileri kurdukları ve daha öfkeli olduklarının gözlendiğini söyleyen Bilgen, ayrıca "doğum sonrası depresyon" tanısı olan annelerin 3 yaşındaki çocuklarında davranım sorunlarının daha sık olarak gözlendiğini, "doğum sonrası depresyon"lu anne çocuğu olmanın depresyon için risk faktörü olduğunu, annedeki depresyonun süresi uzadıkça ve şiddeti arttıkça çocuk üzerine olan olumsuz etkisinin de arttığının belirlendiğini vurguladı.
Bilgen, özellikle; kariyer beklentisinin yüksek oluşu, aile içi çatışma, nikahsız evlilikler, istenmeyen gebelik, zorlayıcı yaşam koşulları, sosyal desteğin azalması, bebekte sağlık sorunu ve geçirilmiş depresyon öyküsü olmasının "doğum sonrası depresyon" riskini arttıran etkenler arasında yer aldığını ifade etti.
Böyle bir durumda bireysel ve grup terapilerinin çok önemli olduğunun altını çizen Bilgen, böyle bir annenin istirahat etmesi ve aile çevresinin yardımlarının çok değerli olduğunu belirtti. Bilgen, bazı vakalarda doğum kontrol haplarının da depresif bulguları alevlendirebileceğinden diğer doğum kontrol metotları düşünülmesi gerektiğini kaydetti.