Coşkun'a önce memesinin yarısının alınacağı, ardından da 3 kür kemoterapi uygulanması gerektiği söylendi.
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Yeliz Emine Ersoy tarafından kemoterapinin yumurtalık dokusuna zarar verebileceği aktarılan Coşkun, yumurtalarını dondurma kararı aldı.
Zorlu bir tedavi sürecinin ardından sağlığına kavuşan Coşkun, yaklaşık 3 yılın ardından ikinci kez meme kanseriyle mücadele etmeye başladı.
Bu kez daha önce yarısı alınan memesini tamamen kaybeden Coşkun, ikinci defa aldığı kemoterapiyle yeniden sağlığına kavuştu.
Elif Coşkun, hastalığı nedeniyle hayallerinden vazgeçmeyerek "İyi ki bu kararı aldım." dediği yumurtalık dondurma işlemiyle gelecekte anne olmanın umudunu taşıyor.
Yaşadığı zorlu süreci AA muhabirine anlatan Coşkun, ailesinde meme kanseri tanısı alan kimse olmadığını, bu yüzden de ilk teşhis aldığında korktuğunu ve umutsuzluğa kapıldığını söyledi.
Coşkun, "Kanser denilince ilk aklıma gelen 'Ölecek miyim acaba?' sorusu oldu. Hatta ilk öğrendiğimde intiharı bile düşündüm. Sonradan araştırdım, birçok insanın bununla mücadele ettiğini öğrendim. 'Bu kadar kişi mücadele ederken ben niye vazgeçiyorum?' diyerek, hayata daha sıkı bağlanmam gerektiğine karar verdim. Bu savaşı verirken de beni en çok etkileyen lösemi hastası küçücük bir beden oldu. Benim tedavi olduğum sırada o da tedavi görüyordu. O çocuğun yaşama tutunma azmi beni hastalıkla savaşır hale getirdi. İkinci ameliyatın ardından artık eve oynaya oynaya geldim çünkü hayattaydım. Meme alınmış, kemoterapi görecekmişim bunların hiçbiri umurumda olmadı. Çünkü artık hastalığın beni yenmesine izin vermiyordum." diye konuştu.
Tüm bu süreçleri yaşarken tedavilerden etkilenerek ileride tatmak istediği annelik duygusundan mahrum olmamak için de araştırma yaptığını dile getiren Coşkun, şöyle devam etti:
"İlk kez tanı aldığımda kemoterapinin yumurtalıklara zarar verebileceği, bu nedenle de yumurta dondurma işlemi yaptırabileceğim aktarıldı. Ben de tedavi öncesi işlemi yaptırdım. Böylece annelik hayalimden de vazgeçmemiş oldum. Kendimi çok rahat hissediyorum, ailemin tüm üyeleri bana her zaman destek ve yardımcı oluyor. Şimdi farklı farklı kursları araştırıyorum. Artık hayata dört elle sarıldım."
Prof. Dr. Yeliz Emine Ersoy da meme kanserinin kadınlarda en sık görülen tür olduğunu ve kadın kanserlerinin neden olduğu ölümler arasında ikinci sırada yer aldığını aktardı.
Gençlerde meme dokusunun ileri yaşlardakilere göre daha yoğun olması ve tarama programlarında mamografi çekimine de genellikle 40 yaşından itibaren başlanması nedeniyle meme kanserine tanı koymanın zor olduğunu, şüpheli bir kitlenin geç fark edilebileceğini vurgulayan Ersoy, şunları kaydetti:
"Ayrıca çoğu genç kadın bu yaşlarda kansere yakalanma ihtimalini düşünmediklerinden bulguları göz ardı edip doktora başvurmayabiliyor. Ancak bu yaşlardaki kanserler daha hızlı seyirli olabildikleri için erken tanı daha da önem kazanmaktadır. Bu nedenle, özellikle ailesinde meme kanseri bulunan ve diğer risk faktörlerine sahip kişilerin, şikayetleri olmasa da daha erken yaşta doktora başvurması ve lüzum görülmesi halinde mamografi ve ilave incelemelerin yapılması gerekmektedir."
Ersoy, özellikle genç yaşlarda meme kanserine yakalanan kadınlara tedavi öncesinde, gelecekte anne olabilmeleri için başvuracakları yöntemleri aktardıklarını, toplumun bu konuda da bilinçlendirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Pınar Özcan da son yıllarda dünyada ve Türkiye'de kanser vakalarında artış gözlendiğini ve meme kanserinin üreme çağındaki kadınlar arasında en sık görülen kanserlerden olduğunu atardı.
Meme kanserinde erken teşhis ve tedaviyle hastaların önemli bir kısmının tamamen sağlığına kavuşabildiğini aktaran Özcan, ancak kanser tedavisi amacıyla kullanılan kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemlerin kadınlarda yumurtalık dokusuna zarar vererek yumurta rezervinin azalmasına ve doğurganlığın kaybolmasına yol açılabildiğini ifade etti.
Özcan, "Günümüzde kanser tedavisi görecek, özellikle tedavi bittikten sonra çocuk sahibi olmayı planlayan hastaların, kanser tedavisi öncesinde doğurganlığın korunması için Sağlık Bakanlığının onayı ile hasta evli ise embriyo, bekar ve genç ise yumurta dondurma yöntemleri ile hücreleri saklanabilmektedir. Başvuran hastaların medeni durumuna göre hangi yöntemin seçileceğine karar verilerek işlemler tedavi öncesinde kısa sürede planlanarak gerçekleştirilebilir." şeklinde konuştu.