Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Sermin Kesebir, giderek artan bilinçsiz antidepresan kullanımının zararlarına dikkat çekti.
Antidepresanları duygudurum bozukluklarında, majör depresif bozukluk tek epizot ve majör depresif bozukluk ve anksiyete bozukluklarında kullandıklarını belirten Prof. Dr. Sermin Kesebir, “Hastada bu tanılar varsa genelde bir antidepresan tedavisine başlıyoruz. Uzunca bir süredir antidepresanların intihar riskini artırdığı ya da çok da masum olmayan bedensel birtakım yan etkileri olduğuna dair de teorik bilgilerimiz var. Ancak elbette burada göz önünde tutulması gereken değişkenler var. Tanıdan başka hastanın bireysel özellikleri geliyor. Bireysel özelliklerden kişinin yaşı, cinsiyeti, eşlik eden genel tıbbi durumun varlığını kastediyoruz” diye konuştu.,
KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ, EN ETKİN TEDAVİ
Kişiye özel ilaç kullanımının önemine de işaret eden Prof. Dr. Sermin Kesebir, ilacın kişinin özelliklerine uygun şekilde verilmesi gerektiğini belirterek kişiye özel tedavinin en etkin tedavi olduğunu vurguladı. Özellikle antidepresan tedavisinde ilacın dozunun mutlaka bireyin hastalık öyküsüne uygun şekilde yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Sermin Kesebir, psikiyatri ilaçlarında dozun, hastanın kan düzeyine bakılarak ayarlanması gerektiğini kaydetti.
Psikiyatrik bozukluk tanısının yanında hastanın fiziksel hastalık öyküsünün çok dikkatle ele alınması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Sermin Kesebir, “Hastanın geçmişindeki hastalık öyküsünün mutlaka bilinmesi gerekiyor. Hasta bu öyküde ilaç tedavisine nasıl yanıt vermiş? Daha önce kullandığı birtakım ilaçlara yanıt nasıl olmuş? Bebeklik çağında geçirilmiş ateşli havaleden alerjik bir durumunun olup olmadığına kadar tüm detaylar mutlaka öğrenilmeli. Çocukluk döneminde kronik tonsillit bademcik enfeksiyonunun var olup olmadığı bilinmeli” uyarısında bulundu.
AİLE ÖYKÜSÜ ÖNEMLİ İPUÇLARI VERİYOR
Bireysel özelliklerden sonra aile öyküsünün de çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Sermin Kesebir, “Ailede mevcut bedensel, fiziksel hastalıklar hangileri, yine aile öyküsünde herhangi bir alerjik durum var mı? İlaçlara yanıt nasıl oluyor? Bu öykülerden sonra başka tetkik anlamında yapılacak bir şey var mı, o sırada herhangi bir enfeksiyonun olup olmadığına dair soruların da yanıtı mutlaka alınmalı. O vakte kadar bilinen bir öykü olmayabilir ama o sırada metabolik ve endokrin durum ne alemde bunun da mutlaka araştırılması lazım. İlk akla gelen tiroide bakmaktır. Hastanın glukoz metabolizmasıyla ilgi bir problem var mı, vitamin düzeyleri nasıl ona bakmak gerekmekte. Vücudun sıvı elektrolit dengesi de mutlaka analiz edilmelidir” dedi.
HASTANIN İLACI METABOLİZE ETME HIZI ÖNEMLİ
Hasta öyküsünde riskli bir durum görülmesi halinde farmakogenetik özelliklerin de incelenmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Sermin Kesebir, “Hasta bir ilacı yavaş mı hızlı mı metabolize ediyor, onu irdelemek gerekir. Karaciğerden, böbrekten atılan ilaçlar farklı farklı etkilere neden olabilmektedir. Bu bağlamda karaciğer ve böbrek fonksiyon testlerine bakmak gerekli olabiliyor. Bireysel özellikler, aile öyküsü bizim tanı ve tedavi seçeneğimiz. Bunlar değerlendirilmeli. Bu sadece antidepresanlar için değil, herhangi bir ilaç başlanmadan önce mutlaka yapılması gereken aşama ve değerlendirmeler olmalıdır” diye konuştu.
KAN ÖRNEĞİNDEN ETKİLİ İLACIN DOZU BELİRLENİYOR
Üsküdar Üniversitesi Prof. Dr. S. Tuncel Özden Farmakogenetik Laboratuvarı Sorumlusu Uzm. Ecz. Selma Özilhan ise psikiyatri alanında kullanılan tüm ilaçların ilaç kan düzeylerine bakarak, hekime ilacın etki dozu aralığına ilişkin bir tablo sunduklarını söyledi.
Laboratuvar olarak tek kan düzeyinden yaklaşık 60 ilacın analizini yaptıklarını, bireylerin fenotipi hakkında hekime bilgi verdiklerini belirten Özilhan, bireylerin ilacı metobolize edişlerini bu tetkiklerle gözlemlediklerini ifade etti. Buna göre de hastaya etki edecek en uygun dozu belirleyebildiklerini dile getirdi. Özilhan bunu ileri teknoloji kullanarak yaptıklarını söyledi.