Bilim insanları, hırsızlık, zorbalık yapan ve yalan söyleyenlerin beyinlerinin daha küçük olduğunu söylüyorlar. İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Dr. Engin Eker “Beynimiz flexible bir yapıya sahiptir, her an değişir. Deneyimlerimiz bu sebeple önemlidir. Her yaşantı beynimizin nöronal kapasitesini etkiler. Alkol, sigara ya da madde kullanımı beyinde nöronal kayıplar kadar dokusal kayıplar da yaşanmasına sebep olur. Ancak deneyimleriniz geliştirici bir nitelik taşıyorsa bunun yeni sinaptik bağlantılar oluşması gibi nöro-fizyolojik kazanımları, artıları olacaktır” dedi.
Antisosyallerin insanlar arası sevgi bağına hizmet etmeyen deneyimler yaşadıklarını söyleyen Dr. Eker “Çocukluk çağında sistematik travmaları ve ölüme yaklaştıkları deneyimler olur. Sonrası hastane yatışları ebeveynleriyle çok az duygusal temas kurdukları bir süreçte geçer. Gelişimin olağan seyrinin dışında kalırlar. Bu da beyin gelişiminin ilerlemesini, belli nöronal bağlantı yollarının aktiflik kazanmalarını ve ilişkilerde yol gösterici olmalarını sağlar. Yakın ilişkinin coşkulu, esrik yanlarına temas edemez antisosyaller. Bu, onların eğitim, ilişki ve iş yaşamında edinebilecekleri duygusal kazanımlarını sekteye uğratır. Duygusal kazanımın beyindeki karşılığı hipokampal öğrenme ile gerçekleşen duygusal öğrenmedir. Bu da nörogenez dediğimiz yeni beyin hücresi üretimidir. Antisosyallerin bu imkanlardan yararlanma şansları tabii ki az olmaktadır” ifadelerini kullandı.
Bazı doktorların antisosyal davranış bozukluğu olan kişilere ‘engelli’ tanısı konması gerektiğini söylemesiyle ilgili Dr. Engin Eker, “18 yaşına kadar ‘Davranım Bozukluğu’ tanısı konur. Yetişkinlikte ise antisosyal kişilik bozukluğu (ASKB) tanısı konur. Bu bozukluğu olan kişilerin engelli olarak değerlendirilmesinde duygusal bir engellilikten bahsedilebilir. Sonuçta sevme kapasiteleri kısıtlıdır. Ancak engellilik, gerçekleştirdikleri suç davranışları karşısında cezai ehliyetlerinin kısıtlanması ya da iptal edilmesi gibi bir sonuç doğurur mu derseniz, mevcut hukuk sisteminde davranışlarının hukuki anlam ve sonuçlarını öngörebilme ve davranışlarını kontrol edebilme kabiliyetlerinde herhangi bir tahribat olmadığı için mümkün gözükmemektedir” dedi.
Antisosyal davranış bozukluğu olanların psikoterapiden fayda görme olasılıklarının yüksek olduğunu söyleyen Dr. Eker “Klinik birikim, bu konuda çok geniş ve kanıtlarla doludur. İlişki eksiği ve duygusal temas yoksunu olan bu kişiler için öncelikli olan insani temas ve bağlantı şansını onlara sunacak olan psikoterapidir. Gerektiği gibi işletilmiş bir psikoterapi sürecinden sonra ASKB olan kişilerin duygusal kazanımları kalıcı olmaktadır” dedi ve son olarak antisosyal davranış bozukluğunun alkol ve madde bağımlılığı ile ilişkisini şöyle değerlendirdi “Antisosyalite madde ve alkol bağımlılığından kaynaklanmaz. Madde ve alkol bağımlılığı antisosyalitenin sonucudur. Muhtemelen ergenlikte başlayan hormonal uyarımın da etkisiyle çoğunlukla heyecanlar ve dürtüler üzerine kurulmuş günlük yaşamda madde ve alkol kullanımı, duygu regülasyonu ve sakinleşebilmek için kendi iç dünyasında bu kapasiteleri bulamayan antisosyaller için bir kolaylaştırıcı işlevi görür. Ayrıca suç olarak kabul edilen bu davranışlar, antisosyaller için otoriteye kafa tutma ihtiyacını karşılamak için de cazip bir seçenek olmaktadır.”