Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Arabuluculuk, daha az masraf demektir. Arabuluculuk, barışçıl çözüm demektir. Arabuluculuk, adaleti en kısa sürede tesis etmektir. Toplumun sorun çözme kapasitesini geliştiren bu tür alternatif yöntemler, giderek artan bir ilgi görmektedir." dedi.
Bakan Gül, Adalet Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından TOBB İkiz Kuleler Konferans Salonu'nda düzenlenen "Ticari Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Sempozyumu"na katıldı.
Arabuluculuğun, uyuşmazlığı derinleştirmeden çözmenin bir yolu olduğunu belirten Gül, işçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıklarda getirilen arabuluculuk uygulamasının, 1 Ocak itibarıyla ticari uyuşmazlıklarda da geçerli olduğunu anımsattı.
Bir tarafın kazandığı, diğer tarafın kaybettiği klasik dava yolunun aksine, arabuluculuğun her iki tarafın da kazandığı bir sistem olduğunu vurgulayan Gül, "Arabuluculuk, daha az masraf demektir. Arabuluculuk, barışçıl çözüm demektir. Arabuluculuk, adaleti en kısa sürede tesis etmektir. Toplumun sorun çözme kapasitesini geliştiren bu tür alternatif yöntemler, giderek artan bir ilgi görmektedir." diye konuştu.
Çağdaş hukuk sistemlerinin tamamının, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının üzerinde dikkatle durduğuna dikkati çeken Gül, şunları kaydetti:
"Burada 'alternatif' sözü sizi yanıltmasın. Adaletin alternatifi yoktur. Adında alternatif sıfatı yer alsa bile, bütün bu usuller, mevcut kurumsal mekanizmaları tamamlayan yöntemlerdir. İhtilafların çözümünde mahkemeler olmazsa olmazdır. Bir ihtilaf çıktığında yine son sözü söyleyecek olan mahkemelerdir. Klasik dava ve hak arama yolları gereklidir ama asla yeterli değildir. Sosyal ve ekonomik gelişmelere bağlı olarak ihtilafların çeşitlendiği, sayısal olarak arttığı bir çağda, çözümü de çeşitlendirmek, adalete giden yolları artırıp genişletmek büyük önemdedir. Üstelik, bir ihtilafın mahkemeye taşınmadan, hızlı ve adil çözümündeki sosyal yarar, mahkemelerimizin iş yükünü hafifletmekten çok daha büyük, çok daha değerlidir."
- "Tercihimizi kolaylaştırmaktan yana koyuyoruz"
Bir kahvenin kırk yıl hatırını gözeten kültüre sahip olarak, ihtilafları dostane bir zeminde hal yoluna koymayı önemsediklerini ifade eden Gül, "Bu yaklaşım, pratik düşünen, hızlı ve çözüm odaklı hareket eden iş dünyası için daha da anlamlıdır. Ekonominin belirsizliğe tahammülü yoktur. İhtilafları derinleştirme, çözümsüz biçimde sürdürme lüksü de yoktur. Hukuki belirsizlik, ekonomik belirsizliği doğurur. Bir ülkede hukuk ne kadar güçlüyse ekonomi o kadar güçlüdür. Hukuk ve ekonomi birbirini tamamlayan ve birbirine destek olan çok değerli unsurlardır. Hukukun güvence fonksiyonu işte bu noktada anlam kazanır." dedi.
Sonuçları öngörülebilir bir hukuk düzeninin, kalkınmanın, ekonomik refahın ve istikrar içinde büyüme hedefinin temel şartı olduğunu belirten Gül, şöyle devam etti:
"İş yapma potansiyelini büyütme hedefiyle sorun çözme kabiliyetini geliştirme zarureti arasındaki ilişki de gayet açıktır. Ekonomik refahın temeli, üretimdir, istihdamdır, ticari faaliyetlerdir. Hukuk ise bu faaliyetleri kısıtlayan veya kolaylaştıran bir işlev görebilir. Ya zorlaştırır ya kolaylaştırır. Bu ülkede birçok yatırımın önünün yargı kararlarıyla nasıl engellendiğini, yargının zorlaştıran yönüyle kötü örneklerle hatırlayabiliriz. Biz tercihimizi, kolaylaştırmaktan yana koyuyoruz. İşleyen sanayi, üretim ve ticaret çarkının daha hızlı işlemesi temel hedefimizdir. Hukuk, sanayi çarkının daha hızlı işlemesi için araç olmalıdır. Bu yönde TOBB ile önemli çalışmalar yaptık. 'İş ve Yatırım Ortamının İyileştirilmesi'ne yönelik çalışmalar sonrasında Dünya Bankası raporuna göre ülkemiz, 60. sıradan Ekim 2018 itibarıyla 43. sıraya yükseldi."
- "Arabuluculuğu diğer uyuşmazlıklarda da yaygınlaştıracağız"
Ticari uyuşmazlıkların ilk derece mahkemelerinde ortalama görülme süresinin yaklaşık 541 gün olduğunu anımsatan Gül, "Bu süre, istinaf ve temyiz kanun yollarıyla birlikte bin günü aşmaktadır. Oysa arabuluculukta bu bazen bir kaç saat, bazen bir kaç haftada sonuçlanabilmektedir. Harç olmak üzere, yargılama giderlerinde de tasarruf sağlamaktadır. Ancak en önemlisi, tarafların egemenliğindeki bir süreç olarak yürüyüp sonuçlanmasıdır. Sürecin gizliliği, ticari sırların korunması amacına da doğrudan hizmet etmektedir." ifadesini kullandı.
İşçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıklarda getirilen arabuluculuk uygulamasının birinci yılında, yaklaşık 355 bin uyuşmazlığın yüzde 70'inin arabulucular önünde çözüme kavuştuğunu aktaran Gül, şunları kaydetti:
"Anlaşmayla sonuçlanan ihtilaf sayısı 238 bin civarındadır. Bu, kabaca, 238 mahkemenin iş yüküne denktir. Sistemin başarısı, iş mahkemelerine açılan dava sayılarından da görülmektedir. Burada dikkatinize sunmak isterim; 2017'de iş mahkemelerine açılan dava sayısı 210 bin civarındayken, 2018'de bu rakam da 92 bine gerilemiştir. Mahkemelerin iş sayılarındaki bu azalış, bizim için ikincil önemdedir. Bu başarıyı gördükten sonra şimdi benzer bir başarıyı ticari uyuşmazlıklarda yakalamayı hedefliyoruz. 2018 yılı verilerine göre, yaklaşık 130 bin civarında ticari dava var. Yargısal adaletin yollarını açık ve hazır tutmak kadar, sulh ve anlaşma yollarını teşvik etmenin önemine inanıyoruz. 'Geciken adalet, adalet değildir' inancıyla amacımız, uyuşmazlıklara süratle ve adaletle yanıt vermektir. Arabuluculuk bu çerçevede etkili bir kurum olduğunu ortaya koymuştur. Arabuluculuğu diğer uyuşmazlıklarda da yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Aile ve tüketici uyuşmazlıklarının da arabuluculuk sistemi içerisinde mahkeme öncesi bir evre olması için çalışmamızı sürdürüyoruz."