Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Dink davasında Yargıtay'ın hem hukuki, hem de vicdani bir karar vermesi konusunda beklentilerimizin olduğunu söylemeliyiz.'' dedi.
Bursa Polisevi'nde düzenlenen basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevaplayan Arınç, “Hrant Dink cinayetiyle ilgili mahkemenin verdiği kararın vicdanları tatmin etmediğini ve hangi eksiklikleri bulduğunu daha önce ifade etmiştim. Şimdi o mahkemenin hakimi konuşuyor, savcısı konuşuyor ve birbirleriyle çelişiyorlar. Yine o dava ile ilgili sanık avukatları ve müdahil avukatları konuşuyorlar, çelişkili beyanda bulunuyorlar." dedi.
Arınç, bütün bu konuşulanlara bakıldığı zaman, davayla ilgili verilen kararın eksik ve hatalı olduğunun göze çarptığını kaydetti. Arınç, "Şimdi temyiz aşamasına odaklanmalıyız ve temyizde Yargıtay'ın bu konulara da dikkat ederek, bu dava hakkında hem hukuki, hem de vicdani bir karar vermesi konusunda beklentilerimizin olduğunu söylemeliyiz. Yoksa o böyle söyledi bu böyle söyledi, bunları tartışacak bir noktada olmayalım.” şeklinde konuştu.
Bülent Arınç, şöyle devam etti: "Ama konuşulanlara bakılırsa bir örgüt suçu veya örgütün fiili ve hukuki yönlendirmesiyle veyahut da azmettirmesiyle işlenmiş bir suç olduğu daha ağır basan bir kanaat haline geliyor. Bunlar kimlerdir? Bu suçtaki katkıları ne kadardır? Bunları bir yargının, bir mahkemenin mutlaka değerlendirmesi gerekecek. Ağır cezadan çıktığına göre bütün bu beklentilerimiz şimdi Yargıtay'ın 1. Ceza Dairesi'nin vereceği karardadır. Umarım, Türkiye'ye örnek bir karar olur. Her haliyle yeniden bir yargılama gerekiyorsa o yapılır ve eksikler tamamlanır. Yok başka açıdan bir karar verilecekse onu da hukuki olarak hepimiz takip edeceğiz.”
“ULUDERE’DE TAZMİNATI ALSINLAR”
Başbakan Yardımcısı, Uludere’de uçaklarla bombalama sonrasında hayatını kaybedenlerin yakınlarının, 150 bin liralık tazminatı almayacakları yönündeki ifadelerin hatırlatılması üzerine şunları söyledi: “Hükümet adına yaptığım açıklamalarda kanunen vermek durumunda olduğumuz tazminat miktarının artabileceğini söylemiştim. Geçtiğimiz pazartesi günüde bu konuda açılmış tazminat davaları ve mahkeme karalarına bakarak tazminat miktarını belirleyeceğimizi ifade etmiştim. Bu tazminat miktarlarının genelde 100 bin lira olduğu biliniyor. Bu rakam doğru olabilir ama net rakam mıdır bilmiyorum. Çünkü İçişileri Bakanı ve Başbakanı Yardımcımız Beşir Atalay Bey bu konu üzerinde çalışıyor. Olabilir. 100 bini aşacağını biliyorum ama 150 olacak mı tam bilmiyorum.”
Olayın herkesi üzdüğünü anlatan Arınç, “Bu tazminat kanunen verilen bir tazminat ve ölenlerin birinci derece yakınlarının bunu almasında hiç bir beis yoktur. Devletimiz aynı durumda olanların yakınlarını böyle bir tazminat veriyor. Ayıp değil günah değil, Üzüntülerini gidermek ve öleni geri getirmek mümkün değil ama maddi tazminatta işin bir boyutudur. Hükümetimizi bütçe imkanları ile kendilerine vereceği bu tazminattan ailelerinin istifada etmesini ben şahsen düşünürüm. ‘Ben tazminat istemiyorum, ben suçluların bulunmasını istiyorum’ sözü ise alkışlanacak sözdür. Ama bunun tam tersini söylemek de mümkün. ‘Hem tazminatı alacağım hem de suçluların bulunmasını istiyorum.’ Çünkü olması gereken de budur. Birinci vazifemiz suçluları tespit edip bunun karşılığını vermektir, ikinci vazifemizde bunun yaralarını sarmaktır.” dedi.
Bu düşüncenin çok asilce olduğunu anlatan Bülent Arınç, şunları kaydetti: “En azından bugün başka olaylarda olduğu gibi kazıldıkça içinden insan cesetleri çıkan bir takım yerlerde ‘keşke kemiğini bulsam da bir yere gömsem' ve 'benim burada eşim çocuğum vardı' diyen insanların yanındayız. Geçmişte yaşanan acı olaylar, faili meçhuller bugün tek tek ortaya çıkarılıyor ve Türkiye bu olayların aydınlandığı bir dönem yaşıyor. Uludere’de hayatını kaybeden 30’dan fazla yurttaşımızın ailelerine tekrar sabır ve başsağlığı dinliyorum. Soruşturmalar devam ediyor ve sonuçlarını kamuoyu ile paylaşacağız.”
BASIN MENSUPLARININ CEZASINA ERTELEME
Basın mensupları ile ilgili kanun hazırlığı yaptıklarını anlatan Bülent Arınç, “Yargının hızlandırılması ile ilgili 100 maddelik bir paket çalışması içindeyiz. Bunun ceza kanunu ve basın kanunu ile ilgili 5-6 maddesi var. Basın emekçilerinin ceza tehdidi altında bulundukları maddelerde iyileştirmeler yapıyoruz. Tecil kapsamına alıyoruz en azından 5 yıla kadar olacak hapis cezalarına bir kereye mahsus erteleme getiriyoruz.” şeklinde bilgi verdi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 12 Eylül ile ilgili davanın hatırlatılması üzerine şunları söyledi: “12 Eyül darbesini yapanlarla ilgili bir yargı süreci başladı, iddianame hazırlandı, mahkeme iddianameyi kabul etti ve Nisan ayının başında bu dava görülmeye başlanacak. Milli Güvenlik Konseyi'nin 5 üyesinden 3’ü vefat etmiş durumda, iki tanesi hayatta. Bir numaralı sanık Tahsin Şahinkaya, iki numaralı sanık ise Kenan Evren’dir. İddianame hukuki açıdan da son dönemi tahlil eden bir analiz bakımından da çok önemli. Keşke basın o iddianameyi tamamı ile yazıp çizebilse.”
DARBE HEVESLİLERİ ARTIK ESKİSİ KADAR CESUR OLMAZ
Türkiye’nin 12 Eylül 2010’da yapılan referandum ile darbecileri yargılama yolunu açtığını anlatan Arınç, "Anayasanın geçici 15. maddesi tamamen yürürlükten kalktığı için 12 Eylül'ü yapanlarla bugün yüzleşiyoruz. Bu sembolik anlamda da çok önemli, Türkiye’nin gerçek bir hukuk devleti olmasını göstermesi açısından da önemlidir. Darbecilere bundan sonra yapılacak işleri göstermesi bakımından da önemlidir. Çünkü eskiden derlerdi ki ‘darbeci işinde muvaffak olursa kahraman olur, cumhurbaşkanı olur, muvaffak olamazsa darağacına gider. Talat Aydemir ve Osman Gürcanlar’ın akıbetinde olduğu gibi. Ama 27 Mayıs'takiler darbede başarılı oldu, cumhurbaşkanı oldular. 12 Eylül'dekiler darbede başarılı oldu, cumhurbaşkanı oldular. Bundan sonra öyle değil. Buna kim niyetleniyorsa kim gönlünden geçiriyorsa kim bu lafı ediyor ve bu yola bu niyetle çıkmak istiyorsa ‘bak sonunda bu iş var arkadaş aklını başına topla’ diyecek bir döneme girdik. Bundan sonra 70 milyon insanımızın ne kadar mutlu olduğunu tahmin edebiliyoruz.” dedi.
Türkiye’de 30 sene sonra darbecileri suçlayan bir davanın başlıyor olmasının bir kısmı hariç bütün Türkiye’yi mutlu ettiğini anlatan Bülent Arınç, “Yargılamanın sonucunu göreceğiz. Burada bir kısım gazetelerimizin ise biraz da sansasyon katmak amacıyla o dönemde valilik yapan, bürokratlık yapan şunlar, şunlar da vardı onlar da yargılansın dediğini görüyoruz. Hukukta ‘illiyet bağı’ denen bir şey vardır. Darbe yapmayı düşünen, muvaffak olan emir komuta zinciri içinde bunu gerçekleştirenler darbenin asli failleridir. O tarihte görevde bulunan insanlara ‘bu darbeye karşı sen görevinden ayrılsaydın’ denecek hukukta bir imkan var mı onu ben bilemiyorum. Sanki 367’nin ortaya çıkması ve üzerinde konuşulmasına benziyor bun ama artık 367’yi savunan adamlar sokağa çıkıp konuşamıyorlar. Çünkü Türkiye’de her şeyin aslı bir şekilde ortaya çıkmış oldu.” şeklinde konuştu.
“KENAN EVREN’İN İNTİHAR ETMESİNİ İSTEMEM”
'Kenan Evren’in intihar edeceği' yönündeki bilgilerin hatırlatılması üzerine Arınç, şu değerlendirmeyi yaptı: “İntihar etmesini de arzu etmem. Ben olaya insani açıdan bakarım. Yunanistan, şu kadar yıldan beri darbecileri içeride hala muhafaza ediyor, tutuyor bütün dünyaya örnek oluyor. Albaylar cuntasından, bir başka cuntaya kadar demokratik ülkelerde Güney Amerika’da Avrupa’da bir başka yerde kim diktatörlük yapmışsa, darbe yapmışsa yaşı ne olursa olsun yargılanıyor ve cezasını görüyor. Bundan sonrası yargının işidir. İnşallah yargı sonucu Türkiye için örnek bir karar olur.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz