Kimi bir kaç kez görüşütüğü, ortak noktaları olan insanlara “arkadaşım” der, kiminin ise birini “arkadaş” olarak tanımlamak için daha derin bir bağ kurulması gerekir.
Arkadaşlığın herkese göre farklı bir anlamı olduğundan tüm arkadaşlıkların karşılıklı olduğunu söylemek imkansız gibidir. Zira, dünyanın önde gelen üniversitelerinden M.I.T’de (Massachusetts Institue of Technology) işletme yönetimi dersi alan 23-38 yaşları arasında 84 kişi (%40 erkek, %60 kadın) üzerinde yapılan araştırmaya göre arkadaşlarınızın sadece yarısı sizi arkadaş olarak görüyor.
PLOS ONE sitesinde sonuçları yayınlanan makale için araştırmacılar yukarıda belirtilen gruba sınıflarındaki kişileri arkadaşlıklarının yakınlık derecesine göre 0-5 arası bir puan vermelerini istediler.
0: Bu insanı hiç tanımıyorum.
3: Arkadaşım.
5: Çok yakın arkadaşım.
Katılımcıların %94’ü arkadaşlıklarının karşılıklı olduğunu düşündüğünü belirtmiş. Fakat araştırma sonucu ortaya çıkan oran %53. Yani, katılımcılardan sadece %53’ü karşı tarafı arkadaşı olarak görüyormuş.
Araştırmada kullanılan denek sayısı az gibi gözükebilir ama çıkan sonuç geçtiğimiz 10 yıl içinde yapılan benzer araştırmalarla tutarlılık gösteriyor. Bu araştırmalara şu ana kadar toplam 92 bin kişi katılmış ve arkadaşlıkların karşılıklılık oranının genel olarak %34-53 arasında olduğu sonucuna varıldığını yazmış, New York Times gazetesinden Kate Murphy.
İnsanlardaki bu yanılma oranı neden kaynaklanıyor?
Bunun basit bir cevabı ya da tek bir açıklaması yok. Ama başlıca sebeplerden biri, yazının başında belirtildiği gibi, herkes için arkadaşlık tanımının farklı olması.
Çocukken çoğumuz için arkadaşlığı tanımalamak kolaydı: beraber oyun oynadığımız, eğlendiğimiz, yaramazlık yapıp ailelerimizi delirttiğimiz kişiler bizim gerçek arkadaşlarımızdı. Arkadaşlık kuralları da basitti: arkadaşlar birbirine kötü davranmaz, oyunlarda “mızıkçılık” yapmaz, birbirinin oyuncaklarını izinsiz almaz, birbirlerini savunur, ailesine yaramazlıkları “ispitlemez” vs. Çoğu zaman küslükler bile uzun sürmez, aynı gün içinde barışılırdı.
Fakat büyüdükçe bu kavramlar tamamen değişti. Çoğumuz arkadaşlıklarda daha derin bir bağ aramaya başladık. Bu arayışla beraber arkadaşlık tanımı da daha karmaşık bir hal almaya başladı.
Bahsi geçen araştırmayı yapan görevlilerden Alex Pentland için bile arkadaşlığın tanımını yapmak zor. Ama Pentland’e göre arkadaşlıklarımızın hepsinin karşılıklı olduğunu düşünmemizin en büyük sebeplerinde biri de, en basit tabiriyle, kendimizi sevmemiz; “eğer ben birini arkadaş olarak sevdiysem, o da beni sevmiş olmalı.” (Çünkü hepimiz çok sevilesi insanlarız!)
Küçükken birinin bize olan duygularının karşılıklı olup olmadığını anlamak daha kolaydı çünkü genelde yaşıtlarımızı kandırmak veya onları seviyormuş gibi yapmak gibi davranışlardan bihaberdik. Birini sevmediysek ya bunu çat diye söyler ya da o kişiyle hiç muhattap bile olmadan mesajımızı verirdik. Yani, duygularımız karşılıklı değilse bunu anlamak daha kolaydı. “Ben onu sevdim, o da beni sevmeli” gibi megolomanyaklıklarımız yoktu. (Hey gidi günler!)
Büyümek çok bozdu bizi
Ergenlikten erişkinliğe geçerken, hayat bizi alt ettikçe; arkadaşlık tanımımız çocukluğumuzdaki kesin ve saf çizgilerden beklentilere, arkadaşlar ise yararlanacak kişilere dönüştü.
Vassar College’de arkadaşlık edebiyatı dersi veren İngilizce profesörü Ronald Sharp, Kate Murphy’ye verdiği röportajda “arkadaşlara birer yatırım gibi davranmak arkadaşlık kavramını lanetlemektir,” diyor ve ekliyor, “bu birinin sizin için ne yapabileceğiyle ilgili değil, birbirinizin huzurundayken kime ve neye dönüştüğünüzdür.”
Sosyal Medyanın Olumsuz Etkisi
Facebook, Instagram, Twitter gibi modern yaşamın vazgeçilmezi haline gelen sosyal medya kanallarında insanlar artık hiç görüşmedikleri kişilerle bile “arkadaş” olabiliyor.
Bazı insanların Facebook hesaplarında binlerce arkadaşı, Twitter ve Instagram hesaplarında ise belki de on binlerce takipçisi var. Durum böyle olunca daha az (100 ve altı) arkadaşı ve takipçisi olan kişiler kendilerini yetersiz ve asosyal hissedebiliyor. Bu da insanları listelerinde görünen kişi sayısını arttırmak için yüzeysel arkadaşlıklar kurmaya itiyor.
İngiliz antropolog Robin Dunbar tarafından yapılan güncel bir araştırmaya göre bir insan en fazla 150 kişi ile stabil arkadaşlıklar kurabilir ama sadece beş kişi ile yakın arkadaş olabilir.
“İnsanlara sorarsanız beşten fazla yakın arkadaşları olduğunu söyleyebilirler ama emin olabilirsini ki bunlar yüksek kalite arkadaşlıklar değildir,” diyor Dunbar.
Yani aslında sosyal medya hesaplarınızda az arkadaşınız olsa da, binlerce arkadaşınız olsa da gerçek hayatta herkesin çevresi aşağı yukarı aynıdır.
Şimdi, oturup bir düşünün; hangi beş kişi sizin gerçekten en yakın arkadaşınız? :)