Yakınları ve dostları, Kemal Burkay onuruna Bakırköy Spor Kulübü Tesisleri'nde yemek düzenledi. 31 yıl sonra ülkesine dönen Burkay, 2 yıldır görmediği kardeşi Sabriye Burkay'la da burada görüşerek hasret giderdi. 2 yıl sonra ağabeyine kavuşmanın sevincini yaşayan Sabriye Burkay, "Çok sevinçliyim, çok mutluyum, rüya zannediyorum. Ağabeyimin geldiğini hep rüyalarımda görüyordum, şimdi gerçek oldu. Ağabeyimi çok iyi gördüm, şimdi yüzü gülüyor" diye konuştu.
31 yıl ayrı kaldığı Türkiye'ye dönmekten büyük mutluluk duyduğunu belirten Kemal Burkay, hep dönmeyi ve bu kadar uzun kalacağını tahmin etmediğini söyledi. "3-4 yıl sürer diye düşünmüştüm, ne yazık ki öyle olmadı" diyen Burkay, şöyle konuştu:
"Cunta geri çekildiği zaman da onun kurduğu çark, kurumlar devam etti. Gelip geçen sivil hükümetler de buna ya dokunamadı, ya da dokunmak istemediler. Aynı çarkı bir bakıma kullandılar. Ama zaman ister istemez herkesi değişim yönünde zorladı ve değişmek istemeyenleri bir yana süpürdü. 2002 seçimleri işte böylesineydi. Yani halk tutuculukta, statükoda ısrar edenleri bir yana attı. 2002'den sonra gelen hükümet, değişim bakımından belki yeterince hazırlıklı değildi ama sık sık söylediğim gibi hayat bazen toplumların önüne belli dönemlerde, belli dönemleri koyar; yani onlar değişimin eşiğine gelirler. İç ve dış koşullar bunu zorlar.
Kanımca Türkiye'de 2000'li yılların başında bu durumdaydı ve bu yüzden AK Parti'nin iktidara gelmesi ve belli değişim çabalarına girmesine şaşırmamak gerekir. Her konuda onun gibi düşünmesek bile olumlu adımları ben hep destekledim, hiçbir kompleks duymadan. Örneğin açılım sürecinin başlatılması, Ergenekon davasının başlatılması, ki bu Türkiye'nin şeffaflaşması için, çetelerden kurtulması için son derece önemliydi."
"RİSKLERİ GÖZE ALARAK DÖNDÜM"
Burkay, Kürt sorununun artık özgürce ve geçmişe oranla çok daha yaygın bir şekilde tartışılmaya başladığını, kendi görüşlerinin de sansür edilmeden Kürtlerin sesine özgürce yansıdığını belirtti. Bu koşullarda dönmeyi düşündüğünü belirten Kemal Burkay, "Sayın Başbakan'ın, İçişleri Bakanı'nın çağrısı oldu. Bunların da elbette etkisi oldu ama sadece bu çağrılarla geri dönmüş değilim. Öyle olsaydı, 1993 yılında o zamanın İçişleri Bakanı İsmet Sezgin davet ettiğinde dönerdim.
O zaman kanımca koşullar dönmeye elverişli değildi. Şimdi daha değişik bir durumda. Kitlelerin baskılara karşı yıllarca süren mücadelesi, demokrasi için, hak ve özgürlükler için mücadelesi, aydınlarımızın ve öteki insanlarımızın ödediği büyük bedeller sonunda ürün vermeye başladı. Şimdi sanıyorum ki benim durumumdaki bir kişinin dönmesine koşullar el verdi" diye konuştu.
Riskleri de göze alarak Türkiye'ye döndüğünü dile getiren Kemal Burkay, "Umarım bundan sonra ülkemde barış için, hak ve özgürlükler için yürütülen mücadeleyi birlikte yürütürüz. Umarım ki ülkemizde çok sürmeden silahlar gerçekten susar, sorunlarımızı karşılıklı konuşarak diyalog yoluyla çözeriz. Ben hayatın bunu dayattığı kanısındayım. Şiddetle bir yere varmadık. Artık bizim ülkemizde barış dönemi başlamalı. Yan yana, kardeşçe ve özgür insanlar olarak yaşayabiliriz, bunun biçimini bulabiliriz. Uygar ülkelerde bunun biçimini nasıl bulmuşlarsa, biz de bulabiliriz" dedi.
Burkay, birçok ülkenin artık sorunlarını barışçıl yollarla çözdüğünü ifade ederek, "Biz de barışçıl bir çözüm bulabiliriz" dedi.
Burkay, konuşmasına şöyle devam etti:
"Önyargılarımızı aşmalıyız. Yani kardeşlerinin, komşularının, komşu halkın özgür olmasını istemeyecek, geçmişten gelen baskı anlayışını sürdürmek isteyen iyi niyetli olmayan insan azdır. Bunu başarabileceğimizi sanıyorum. Ama bunun için önce silahların susmasına ihtiyaç var. Şiddetle bir yere varamadık.
Artık yeni yöntemleri denemek zorundayız. Cumhurbaşkanı Gül de 2 yıl önce bunu dile getirdi ve açılım sürecini başlattı. Bence o zaman statükonun güçlü direnişi nedeniyle durakladı bu süreç. Ama o süreç başlamalı ve devam etmeli. Ben, geçmişe uzun bir politik yaşamı olan, şu anda herhangi bir örgütü yönetmeyen aydın bir insan olarak sihirli bir değneğe sahip değilim, hayal görmüyorum, siyasetin güç dengeleri üzerinde yürüdüğünü biliyorum.
Kürt halkı içerisinde bana dayanışma gösteren insanlar, gerek Kürt halkı içindeki dostlarım benim rolüme belli bir değer biçiyorlarsa bu savunduğum görüşler yüzündendir, yoksa büyük güçlere sahip değilim. Bende barışçıl bir çözümün, özgürlükçü bir toplumun hepimiz için olması için çaba gösteren bunun sözcülerinden biriyim. Ben de bundan böyle katkılarımı sunmaya çalışırım."