Oğulları Çınar'ın bir yıllık gideri karşılığında bu parayı talep eden Atalay'a Beşiktaşlı futbolcunun yanıtı sert oldu. Erkin, hem oğullarının velayetini almak için dava açacağını söyledi hem de eski eşini ihanetle suçladı. Atalay, o ağır ithamlar sonrası "Magazin D" programından Mert Doğan'a konuştu.
En sevdiğin futbolcu?
- Lider futbolcuydu, Alex...
Beşiktaş'ta beğendiğin futbolcu var mı hiç, şu dönemde?
- Hiç tanımam ki... Futbolla hiç alakam yoktur!
Parayı sever misin?
- Hiçbir zaman paraya bağlı, parayı çok seven biri olmadım. Gerektiği kadar hayatımızda oluyor, gidiyor.
Ama icra takibi haberleri nedeniyle şu an fazlasıyla para seven biri gibi gözüküyorsun. Bu seni rahatsız etmiyor mu?
- Özel hayatımla ya da hakkımda çıkan haberlerle alakalı konuşmamayı tercih ediyorum. Çok küçük bir hayatım var; eşim dostum, ailem... Mutluyuz. Ben çok genç yaşta evlenip bir şekilde bu dünyaya dahil oldum. Bu durumda ister istemez de insanlar sizin hakkınızda söz sahibi oluyor. Herkes çıkıp hakkınızda bir şeyler konuşuyor. Bense "Hayatım beni ilgilendirir" diyorum. Çıkıp açıklama yapma zorunluluğunda hissetmiyorum kendimi. Vicdanım çok rahat. Tekrar ediyorum; parayı sevmiyorum. O kadar netim. Kendim için hiçbir isteğim yok. Zaten bunlar olması gereken şeyler.
En çok neye gülersin?
- Kendime... Bir de oğlum Çınar'a çok gülerim. Aşırı komik bir çocuk. Bazen konuşmadan bile gülebiliyoruz. Göz göze geldiğimiz an, iki sevgili gibi birbirimize bakıp kopuyoruz.
Onun meslek seçimiyle ilgili bir planın var mı?
- Oyuncu falan olsun istemiyorum açıkçası. Futbolcu olmasını da istemem. Tabii Çınar ne istiyor, önemli olan o... Ama ben yurtdışında olması taraftarıyım. Yurtdışında eğitim alsın. İlkokul bitsin, gideceğiz inşallah.
Peki bir erkekte aradığın üç şey?
- Terbiye, sözünün eri olmak, kararlılık... Yani maço... Onun da sınırı olması gerek ama... Hani hem seveceksin hem korkacaksın tatlı tatlı.
Unutamadığın aşkın var mı?
- Unutamamaktan ziyade vazgeçip geçmemeye bakarım. Vazgeçmediğim bir aşkım var evet... Ama, bu onu unutamayacağım anlamına gelmiyor. Hayatımda olsa da olmasa da onu sevmeye devam edebilirim. Onu özlediğim zamanlarda da aslında onun yanındaki kendimi özlüyorum. Böylelikle içsel zenginliklerimi başkalarına bağlamamış oluyorum.
Biz tanımıyoruz sanırım beyefendiyi?
- Tanımıyorsunuz. Ünlü değil. Biliyor musun, ben erkek olsam sürekli aşık olurdum.
Nasıl yani?
- Asla vazgeçmeyen bir aşık olurdum. Çapkın biri olmaktansa, bir kadına aşık olup ondan vazgeçmemek daha erkeksi. Haysiyetli, şerefli bir adam olurdum.
Asena olarak nasıl bir aşıksın?
- Aşk kadınıyım. Aşk dedin mi ben resmen kör.
Bekarlık mı yoksa evlilik mi desem?
- Ben 19'umda evlendim. Şu anda 26 yaşındayım ama 36 sanıyorlar. Çünkü annesin, evlenmişsin, boşanmışsın falan... O nedenle şu an "bekarlık" diyorum. Ama doğru adamla, aşık olduğum adamla ileride bir evlilik neden olmasın?
Erken evlendiğine pişman mısın?
- Yok hiç pişman değilim. Hiçbir şey için pişman değilim ki...
Oğlunun velayetini almaya çalışsalar ne yaparsın?
- Geçiniz.
Herhalde öyle bir şeye izin vermezsin, en azından onu söyle...
- Geçiniz. Hem özel hayatım olduğu hem de ortada bir dava olduğu için konuşmuyorum. Benim tarzım bu... Hoşlanmıyorum çok.
Finali şöyle yapalım. Hayatının bu döneminde affedeceğin birileri var mı?
- Hep vardır mutlaka. Beni de affedecek bir sürü insan vardır. Affedip, affedilip devam etmek lazım.