17 Haziran 2009'da, 11 yaşında bir çocuk İngiltere'den ABD'ye geri döndü. Beraberinde de istemeden bir şey getirdi. O haftanın sonunda, New York eyaletinin Sullivan kentinde, bir dini eğitime katıldığı sırada, tükürük bezlerinde şişme oluştu. Çocuk bir solunum hastalığı olan, kabakulak geçiriyordu.
Bu arada katıldığı dini eğitim devam etti. 400 çocuk, Hasidik Yahudilerin, chavrusa adını verdikleri bir dini eğitime katılıyordu. Bu eğitim sırasında, saatlerce bir arada yüz yüze temas halindelerdi ve Talmud çalışıyorlardı. Program sonlandığında aralarından 22 çocuk ve 3 yetişkin daha enfekte olmuştu.
Çocuklar evlerine döndüler ve virüs Brooklyn ve Rockland şehirlerinde Hasidik Yahudi toplulukları arasında yayıldı. Bir yıl süren salgın süresince toplamda en az 3 bin 502 kişi hastalık geçirdi.
Bilim insanları, bu salgını incelediklerinde, karşılıklı, yakın mesafeli oturarak yapılan chavrusa adı verilen eğitim modelinin, "kabakulak virüsünün yayılmasında özellikle etkili olduğunu" değerlendirdiler. Daha da ilginç olan ise; süper bulaştırıcı konumundaki çocuğun daha önce kabakulak aşısı olmuş olmasıydı. Büyük ihtimalle, tıpkı aşılanmış diğer çocuklar gibi bir miktar bağışıklığı vardı ve bu nedenle de hastalığı hafif atlattı ancak yine de virüsü diğerlerine bulaştırabildi.
Aslında birçok aşı, bulaşma ve bulaştırma söz konusu olduğunda tamamen koruma sağlamıyor. Bu nedenle, aşı olan insanlar bile farkında olmadan virüs taşıyabilir ve ulaştırabilir. Ve yukarıdaki örnekte olduğu gibi salgın başlatabilir.
Aşı yoluyla iki tür bağışıklık elde edilebilir. Bunlardan birine etkin bağışıklık deniyor. Bu bağışıklık türünde, patojenin (hastalığa neden olan organizma) ciddi bir hastalık üretmesi engellense de, vücuda girmesi ya da kendini kopyalaması önlenemiyor. Sterilize bağışıklıkta ise enfeksiyon tamamen engelleniyor. Bazı durumlarda asemptomatik vakalar bile önleniyor. İkinci bağışıklık türü, aşı ile ilgilenen tüm bilim insanlarının amacı ama sürpriz bir şekilde çok sınırlı şekilde başarılabildi.
Örneğin menenjit hastalığı. Neisseria meningitidis isimli bakterinin neden olduğu türünde etkili olan onlarca aşı bulunuyor. ABD'de, MCV4, MPSV4 ve MenB aşıları vakaların yüzde 85 - 90'unda etkili oluyor. Ancak bazı türlerinde aşıya karşın bakterinin taşındığı tespit edildi.
Bakteri, burunda veya boğazın arkasında saklanabiliyor. Bu bakteriler, aksırma, öksürme, öpüşme ve hatta sigara paylaşımı sırasında bulaştırılabiliyor.
Boğmaca, hepatit B, kabakulak, ve çok yaygın olmasa da grip virüsü için de bu bulaştırma durumu, aşıya karşın görülebiliyor. Buna karşın, tüm bu bağışıklık türlerinden, hastalığın ciddi semptomlar ile oluşması engelleniyor.
Etkin bağışıklık genellikle B ve T adındaki kan hücreleri ile antikorların birlikteliği ile oluşuyor. Sterilize bağışıklıkta ise genellikle antikorlar devrede oluyor. Özellikle de etkisizleştiren antikor türü. Bu tür antikorlar, patojenin dış yüzeyine yapışarak, hedef hücreleri etkilemelerini engelliyor. Burun, boğaz ve ciğerlerdeki hücreler gibi.
Kovid-19'da, etkisizleştiren antikorlar, virüsü, hücrelere girmekte kullandığı yüzey dikenlerinden (bir protein) tanıyor. Sterilize bağışıklık elde etmek için, bu antikor türünden, virüs partiküllerinin vücuda girmesini engelleyecek kadar ortaya çıkarılması gerekiyor.
Nottingham Üniversitesinden epidemolojist Keith Neal bu soruya kısa bir yanıt veriyor: "Bilmiyoruz, çünkü aşılar daha çok yeni kullanıma girdi."
Şu an kullanımda olan aşılar, öncelikli olarak bulaşmayı önleme noktasında değerlendirilmiş değil. Bu şu anda ikinci planda. Birinci sırada, semptom oluşması noktasındaki etkinlikleri geliyor. Londra'daki Imperial College'tan Profesör Danny Altmann, "Bu, hedeflerimizi daha pragmatik olarak belirlediğimiz anlamına geliyor" diyor.
Bilim insanları, bir seneyi aşkın süredir inceledikleri salgında, hastalığı doğal yollardan kapan kişilerin de yeniden hasta olabildiklerini biliyor. İngiltere'de yürütülen bir araştırmaya göre, antikor oluşumunun gözlendiği yüzde 17'lik bir kesimin ikinci kez virüsü kaptığını ortaya koydu. Bu kişilerin yüzde 66'sı hastalık belirtisi göstermedi ama şu anda biliniyor ki, asemptomatik vakalar da virüs taşıyıcısı olabiliyor.
Neyseki olumlu gelişmeler de var.
Aşılarla ilgili erken çalışmalar, tamamen ortadan kaldırmasalar da bulaştırma üzerinde etkili olduğunu ortaya koyuyor.
Aşının büyük kitleler üzerinde uygulandığı İngiltere'de, aşının bulaşıcılık üzerindeki etkisi konusunda araştırmalar yapılmaya başlandı. Bakım evleri gibi salgının çok fazla ölüme neden olduğu yerlerden gelecek veriler bu noktada işaret verebilir.
Ancak Profesör Neal, İngiltere özelinde problemli bir durumun altını çiziyor; "Burada şu anda iki faktör devrede; sınırlamalar ve aşı. Şu anki veriler üzerinde hangisinin etkili olduğunu ayırmak güç." diyor.
Şu anda mevcut aşıların bulaştırmayı durdurma üzerindeki etkisi hakkında bilinenler şunlar. (Ama hemen belirtelim, aşağıdaki bilgilere, söz konusu aşıların semptom önleme veya insanları hastalıktan koruma noktasındaki verileri eklenmedi.)
Temmuz ayında, insanlarla benzer bir ciğer fizyolojisi olan makak maymunları üzerinde yapılan araştırmanın umut veren sonuçları oldu. Aşı, maymunların ciddi hasta olmaları önledi. Ve fakat Kovid 19'u kapmalarını engelleyemedi.
Aşılanmış maymunların da tıpkı aşılanmamış olanlar kadar virüsü kapabildikleri görüldü. Ancak aşı sayesinde ciğerlerinde viral partiküller daha az tespit edildi.
Araştırmanın sonuç yazısını kaleme alan bilim insanları, bulaşıcılığı engelleyemese de, aşının, "hastalığa dönüşme oranını dikkat çekici şekilde azalttığını" açıkladı.
Bu maymunlar üzerinde yapılan deneylerdi.
İnsanlar üzerinde yapılan üçüncü faz çalışmalarına doğru biraz hızlanalım.
Bu aşamada, alışıldık olanın dışında, placebo ve yeni aşı verilen gönüllülerden, asemptomatik vakaların tespiti için her hafta koronavirüs testi de yapmaları istendi.
Ocak ayında açıklanan sonuçlara göre, aşıyı önce yarım doz alan sonra da tam doz alan grupta yüzde 59 oranında enfeksiyonun önlendiği görüldü. Aşıyı iki tam doz alanlarda ise bu oran 4 puan düştü.
1 Şubat tarihinde ön rapor olarak açıklanan araştırmaya göre ise, bir tam doz verilen kişilerde, virüs tespit edilebilir vaka oranı yüzde 67 azaldı. Bunun da bulaştırma üzerinde ciddi etkisi olacağını gösterdiği değerlendirildi.
Pfizer-BioNTech aşısının, insanların koronavirüs kapmasını engelleyip engellemediği üzerinde kesin bir kanıt bulunmuyor. Ama bazı erken işaretler olumlu.
Pfizer CEO'su Albert Bourla, Ocak ayı başında yaptığı açıklamada, maymun deneylerinde virüs transferi noktasında da ciddi bir koruma sağlandığını söyledi. Ancak bu veriler henüz insanlar üzerinde elde edilmiş değil.
İsrail'de sağlık çalışanlarından oluşan 102 kişilik bir grup üzerinde yapılan araştırmaya göre, iki doz aşı yapılanların yalnızca ikisinde düşük antikor tespit edildi. Yüzde 98'lik kesimde, Kovid 19 kapan ve atlatan kişilerden daha fazla antikor gözlendi.
İsrail Sağlık Bakanlığı tarafından, yapılan bir araştırmaya göre, aşılandıktan bir hafta sonra, 715,425 kişiden yalnızca 317'sinin koronavirüs testi pozitif çıktı. Ancak yine de bu veriler konusunda dikkatli olmak gerekiyor; veriler üzerinde sınırlamaların ne denli etkili olduğu bilinmiyor. Bu aşılanmayan bir grup da içeren klinik bir araştırma değildi.
Araştırmayı yayınlayanlar, bu sonucun, taşıyıcılık ve virüs transferi noktasında da BioNTech aşısının önleyici olduğunu ortaya koyduğunu savundu. Ancak bu sonucun, tıp dünyasındaki uzmanlar tarafından değerlendirilmesi önemli.
Moderna aşısının test aşamasında, virüs transferi konusunda değerlendirme yapılmamış olsa da, gönüllülere, birinci ve ikinci aşılar öncesi Kovid 19 enfeksiyon testi yapıldı. Bunun anlamı, gruplar arasında enfeksiyon oranlarının karşılaştırılabileceğiydi. İlk aşıyı olanlar arasında 14 kişinin koronavirüs testi pozitif çıktı, placebo verilenler arasında ise bu rakam 38'di.
Bu verinin, birinci aşı sonrasında asemptomatik vakaların üçte ikisini önleyebildiğini ortaya koyduğu belirtiliyor.
Bu aşıya, henüz dünyanın herhangi bir yerinde kullanım onayı verilmedi. Ve tıpkı diğer aşılar gibi, enfeksiyonu ve virüs transferini önleme noktasında kapsamlı bir veri göstermiş değil.
Ancak geçen yılın Kasım ayında elde edilen bazı veriler, bilim insanlarını heyecanlandırıyor.
Şirket, makak maymunları üzerinde yapılan araştırmalarda, yüksek doz verilmesi durumunda, virüs transferinin tam olarak engellendiği sonucunun elde edildiğini açıkladı.
Bu, Novavax aşısını, pirimatlar arasında, asemptomatik virüs transferini de önleyen elit bir aşı grubu arasına sokuyor. Bu sonuç önemli çünkü, makak maymunları ile insanların benzer bir solunum fizyolojisi bulunuyor.
Bilim insanları, aşının insanlar üzerinde de sterilize bağışıklık etkisi olup olmadığını araştıracak.
Aşılamanın toplum bağışıklığı üzerinde de büyük bir etkisi bulunuyor. Bilim insanları halen toplum bağışıklığı için gerekli olan sınırı tespit etmiş değil. Ancak aşıların tamamen virüs transferini sonlandırmaması halinde, aşının uygulanacağı kişi sayısının artacağı biliniyor.
Toplum bağışıklığı, yeterince insanın bağışıklık kazanması ile oluşan duruma deniyor.
Henüz kesin olmasa da, bir araştırmaya göre virüs transferinin bitmesi ve toplum bağışıklığı kazanılması için nüfusun yüzde 60 ila 72'sinin aşı olması gerekli.
Ancak aşının etkinliği yüzde 80 seviyesinde olursa, bu toplumun yüzde 75 ile 90'ının aşılanması anlamına geliyor.
İngiltere gelecek Eylül ayına kadar, ülke nüfusunun yüzde 75'ine denk gelen, tüm yetişkin nüfusunu aşılamayı amaçlıyor.
Çok sayıda bilim insanı, virüsü tamamen ortadan kaldırmanın değil, insandan insana bulaşmasını azaltma amacının güdülmesi gerektiğini söylüyor.