HABER

"Aşırı et tüketimi gut hastalığına davetiye çıkarıyor"

Aşırı et tüketiminin tansiyon, kolesterol ve kalp hastalığı gibi bilinen problemlerin yanı sıra, gut hastalığına da davetiye çıkarabildiğini anlatan İç Hastalıkları Uzmanı Dr.

İSTANBUL, (DHA)- Aşırı et tüketiminin tansiyon, kolesterol ve kalp hastalığı gibi bilinen problemlerin yanı sıra, gut hastalığına da davetiye çıkarabildiğini anlatan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Genco Erdem uyardı. Erdem, "Gut hastalığından korunmak için sakatat ve yağlı balık gibi yüksek pürin içeren gıdalardan uzak durmanın yanı sıra; sığır, kuzu, tavuk eti, pişmiş fasulye, bakla, soya fasulyesi, bezelye ve mantar da dikkatli tüketilmeli" dedi.

Yazın sıcak günlerinin yaşanması ve Kurban Bayramı’nın gelmesiyle birlikte et tüketimi doğal olarak arttı. Etin ölçüsüz ve kontrolsüz tüketilmesinin gut hastalığına neden olabileceğini belirten Medical Park Fatih Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Genco Erdem, önemli uyarılarda bulundu. Gutun kandaki ürik asit seviyesinin yüksek olması ve dalgalanmalar göstermesi nedeniyle ortaya çıkan bir eklem iltihabı olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Genco Erdem, ürik asitin pek çok gıdada bulunan pürin maddesinin vücutta kullanılmasının ardından oluşan bir atık ürün olduğunu belirtti. Dr. Öğr. Üyesi Erdem, gutun yeteri kadar ciddiye alınmaması ve tedavi edilmemesi halinde vücutta kalıcı şekil bozukluklarına bile neden olabileceğini söyledi.

AYAK BAŞPARMAĞINDA KIZARIKLIK, ŞİŞME VE AĞRI YAPIYOR

Gut hastalığının belirtileri ile ilgili bilgiler veren Dr. Öğr. Üyesi Erdem, “Kanda uzun süre yüksek kalan veya kan seviyesinde ani dalgalanmalar oluşturan ürik asit, iğne-benzeri kristaller oluşturarak cilt altı dokularda, kemiklerde, kıkırdaklarda ve eklemlerde birikir. Bu durum eklemlerde (özellikle de ayak başparmağında) kızarıklık, şişme ve ağrı ile seyreden bir tablo ortaya çıkartır” dedi.

100 HASTADAN 90’I 30 YAŞ ÜSTÜNDEKİ ERKEKLER

Gut hastalarının yüzde 90’nın 30 yaş üzerindeki erkekler ve menopoz dönemi sonrasındaki kadınlar olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Erdem, kandaki ürik asitin yükselerek guta neden olduğu durumları ise şöyle sıraladı:

“Ürik asit üretimi veya atılımı ile ilgili genetik bir anormallik olması. Ürik asidin böbreklerden verimli şekilde atılamaması (böbrek yetersizliği varsa). Beslenme ve yaşam tarzı nedeniyle et tüketimine bağlı olarak ürik asit üretimi artarsa (Obezite v.s. gibi hastalıklarda). Asetilsalisilik asit veya idrar söktürücü kullanılması. Kişilerde sedef, hipotiroidi ve sarkoidoz hastalıklarının görülmesi. Aşırı alkol tüketilmesi.”

GUT ATAĞI GECELERİ ANİDEN BAŞLAR

Gut atağının genellikle gece aniden başladığına dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Erdem, şöyle devam etti:

“Genellikle ayak başparmağı eklemi kızarır, şişer ve ağrır. Diğer eklemler de örneğin diz, ayak bilekleri hatta omuz da tutulabilir. Eklem çevresi yumuşak dokularda da hassasiyet gelişebilir. Ataklar sırasında ateş 39 dereceye çıkabilir. Atak sırasında tutulan bölgede ciltte soyulma ve kaşıntı ortaya çıkabilir. İlk ataktan yıllar sonra kulaklarda, ayaklarda, dirseklerde hatta ellerde ‘tofus’ adı verilen ürik asit birikimi nedeniyle oluşmuş kabarık lezyonlar görülebilir. Tedavisiz kalan hastalarda, ilk ataktan sonra uzun bir süre hastalık sessiz kalabilir ancak daha sonra eklem iltihabı kronikleşir ve vücutta kalıcı şekil bozukluğuna yol açabilir. Hastaların yüzde 10’una yakınında böbrek taşı mevcut olabilir.”

TANI EKLEMDEN ENJEKTÖRLE ÇEKİLEN SIVIYLA KONUYOR

Hastalığın kesin tanısının iltihaplı eklemden enjektörle çekilen sıvının veya tofüsten (ürik asit kristalleri eklem ve eklemlerin çevresindeki dokularda birikim yaptığı bölge) alınan örneğin mikroskop altında incelenerek monosodyum ürat kristallerinin gösterilmesiyle konduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Erdem, kandaki ürik asit seviyesini düşürerek Guttan korunmanın yollarının beslenme tarzına dikkat etmek, kilo vermek ve reçete edilmiş ise tedaviye uymak olduğunu söyledi.

SAKATATLAR VE YAĞLI BALIKLARDAN UZAK DURUN

Gut hastalığında pürin’den fakir bir diyete uyulması gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Erdem, riskli olabilecek besinleri pürin içeriğine göre 3 grupta sınıflandırdı:

Öncelikle yüksek pürin içeren gıdalardan uzak durulmalı. Sakatatlar; ciğer, böbrek, yürek ve uykuluk, av hayvanı etleri; tavşan, sülün ve geyik eti, yağlı balıklar; hamsi, ringa balığı, uskumru, sardalya, alabalık, deniz ürünleri; özellikle midye, yengeç, karides ve diğer kabuklu deniz hayvanları ile havyar, maya özütleri; bira gibi içinde maya bulunan içkiler. Orta derecede pürin içeren gıdalar ise kontrollü miktarlarda yenilebilir. Bunlar arasında sığır, kuzu, tavuk ve ördek eti; pişmiş fasulye, bakla, soya fasulyesi ve bezelye; mantar, kuşkonmaz, karnabahar ve ıspanak, kepek ve yulaf sayılabilir. Düşük pürinli gıdalar ise aşırıya kaçılmadan tüketilebilir. Süt, peynir, yoğurt ve tereyağı, yumurta, ekmek ve tahıllar (kepekli hariç), makarna ve erişte, meyve ve sebzeler düşük pürinli gıdalardır.”

ÇİLEK, DOMATES VE FISTIK TÜKETİMİNE DİKKAT

Gut hastalığından korunmak için günlük protein alımının 70-120 mg/gün (en iyisi kilo başına 1 mg) olarak sınırlandırılması gerektiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Erdem, ilaç kullanılsa bile gutu tetikleyebileceğinden alkol tüketiminden kesinlikle uzak durulması gerektiğini söyledi. Dr. Öğr. Üyesi Erdem, “Bazı kişilerde, içeriklerinde pürin olmamasına rağmen çilek, portakal, domates ve fıstık tüketimi gut atağını (mekanizması bilinmeksizin) tetikleyebildiğinden bu gıdaların tüketiminden kaçınmak da akıllıca olacaktır. Gazlı içecekler, abur cubur gıdalar, reçeller ve hazır meyve sularında sıklıkla şeker pancarı ve şeker kamışı yerine tatlandırıcı olarak kullanılan maddeler de gut gelişim riskini arttırabilir” diye konuştu.

VİŞNE VE VİŞNE SUYUNUN TEDAVİ EDİCİ ETKİSİ VAR

Gut hastalığının tedavisini iç hastalıkları ya da romatoloji hekiminin yaptığını söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Erdem, günde 500-1500 mg C vitamini almanın ve vişnenin kandaki ürit aist seviyesini düşürmesi nedeniyle tedavide etkili olduğunu vurguladı:

“Vişne ve vişne suyu, yüzyıllardır gut tedavisinde kullanılan doğal ilaçlardır. Günde en az 1.5 litre su içmek böbreklerde ürik asit kristallerinin oluşumunu azaltır. Günde 500-1500 mg C Vitamini almak da kan ürik asit seviyesini düşürebilir; bu olumlu etkiyi ürik asitin böbreklerden atılımına yardımcı olarak gerçekleştirir. Ancak C vitamininin aşırı ve kontrolsüz kullanımı böbrek taşlarına ve ilaç etkileşimlerine neden olabileceğinden doktor kontrolünde kullanmak şarttır."

En Çok Aranan Haberler