HABER

Asırlardır sönmeyen Yanartaş’ın gizemi çözüldü

İçerik devam ediyor
İçerik devam ediyor

Antalya Çıralı'da yüzyıllardır sönmeyen Yanartaş'ın Doğu Akdeniz'deki doğalgaz yataklarıyla bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Çıralı'nın güneyinde Akdeniz'in dibinde de doğalgaz çıkışları tespit edildi. Bölgede incelemeler yapan Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yağmurlu, Kendiliğinden yanan ateşin doğalgaz sızıntısı sonucu meydana geldiğini belirtti.

Antalya'nın Kemer İlçesi'ne bağlı tatil cenneti Çıralı, sahile çok yakın bir bölgede kayalıklar arasından sızan metan gazının yüzeyde hiç sönmeden yüzyıllardır yanmasıyla da meşhur. Her yıl yerli ve yabancı binlerce ziyaretçinin akınına uğrayan ve yeraltından sızan gazın birçok noktada yüzeyde alev alev yandığı Yanartaş'ın, Chimera olarak adlandırılan mitolojik bir canavarın ağzından çıkan alevler olduğu da hikaye ediliyor. Asırlardır sönmeyen bu ateşin sırrını çözmek için hem yurtiçi hem yurtdışından bilim insanları bölgede araştırma ve inceleme çalışmalarını sürdürüyor.

ÇOK ÖNEMLİ BİR DOĞALGAZ SIZINTISI

Bölgede incelemeler yapan Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fuzuli Yağmurlu, Chimera'nın kendiliğinden yanan ateş anlamında antik dönemlerden beri bilinen bir bölge olduğunu ve kutsal kabul edildiğini söyledi. Kendiliğinden yanan ateşin doğalgaz sızıntısı sonucu meydana geldiğini belirten Prof. Dr. Yağmurlu, “Bu bölgede doğalgaz emaresi varmış ve antik dönemlerde yıldırımların, şimşeklerin etkisiyle belki o dönemlerdeki insanların etkisiyle yanmaya başlamış. Tabi bu ateş bu bölgede çok önemli bir doğalgaz sızıntısının olduğunu gösteriyor. Bu, büyük olasılıkla yer altındaki bir doğalgaz yatağından yeryüzüne sızan gazın oluşturduğu bir sızıntı. Yer altındaki doğalgaz, basınçlı halde yatağından kayaların çatlakları boyunca sızarak yüzeye kadar ulaşıyor. Bu şekilde ateş olarak görebiliyoruz" diye konuştu.


DOĞU AKDENİZ DOĞALGAZ YATAKLARIYLA BAĞLANTILI

Bu bölgedeki doğalgazın tek bir noktadan çıkmadığına işaret eden Prof. Dr. Yağmurlu, bulduğu bütün zayıf yüzeylerden çıktığını ve Çıralı bölgesinde 15-20 tane buna benzer sürekli kendiliğinden yanan doğalgaz çıkışları olduğunu söyledi. Doğalgaz çıkışlarının jeolojik olarak çok önemli olduğuna işaret eden Prof. Dr. Yağmurlu, şöyle konuştu:

“Doğu Akdeniz'in jeolojik yapısı içindeki konumu da çok önemli. Çünkü Doğu Akdeniz'de Kıbrıs'ın güneyinde İsrail, Levante havzası olarak isimlendirdiğimiz havza içerisinde son yıllarda doğalgaz yatakları buldu. Bu doğalgaz yatakları bulunduktan sonra tabi Doğu Akdeniz bölgesinin önemi doğalgaz ve petrol açısından daha da arttı. Çıralı bölgesindeki doğalgazı da bu açıdan ele almaya çalıştık. Çünkü Finike- Kaş Kasaba Havzası olarak bildiğimiz Çıralı havzasındaki doğalgaz, Ters Yer Havzası ile bağlantılı. Çıralı yöresindeki doğalgazın kökeninin, Kaş Kasaba Finike Havzası'nı dolduran Ters Yer Havzası'nın tortuları olduğunu düşünüyoruz. Çünkü buradaki Antalya ofiyolitleri (yeşil kaya topluluğu), Finike-Kaş Kasaba Havzası'ndaki Ters Yer Havzası tortuları üzerinde bindirilmiş olarak bulunuyor. Bu doğalgaz da ofiyolitin içerisinden çıkıyor."

ÇIRALI'NIN GÜNEYİNDE DENİZDE DE DOĞALGAZ VAR

Çıralı'nın güneyindeki bölgelerde çamur volkanları olduğunu da anlatan Prof. Dr. Yağmurlu, “Bunun oluşu da Çıralı'dakine benzer doğalgaz çıkışlarının, Çıralı'nın güneyinde Akdeniz'in dibinde çıktığını da gösteriyor. Yani deniz tabanında da doğalgaz çıkışları var. Bunu da bu bölgedeki doğalgaz çıkışının varlığını simgeleyen önemli veriler olarak değerlendirmek mümkün. Kaş'ın ve Finike'nin güneyinde ayrıntılı jeoloji ve jeofizik çalışmaları yapmak önemli. Bundan sonra daha da büyük önem kazanıyor. Hem karada hem denizde doğalgaz aramalarına ağırlık vermemiz gerekiyor. Türkiye'nin enerji ihtiyacını hızlı biçimde karşılayabilmek ve doğalgaz açısından dışa bağımlılığını azaltmak için bu çalışmalara yoğunluk vermek son derece yararlı. Karada ve denizde çalışmalar yapıldı. Böyle bir çalışmada biz de elimizden geleni yapabiliriz" diye konuştu.

İTALYANLAR DA ÇOK ÖNEMLİ BULGULAR ELDE ETTİ

Diğer yandan, durmaksızın yanan ve 'Olimpos'un Ateşi' olarak da bilinen bu ateşin sırrını çözmek için Roma'da bulunan Ulusal Jeofizik ve Volkanoloji Enstitüsü'nden Giuseppe Etiope de Romanya'nın Cluj-Napoca kentindeki Babes-Bolyai Üniversitesi'nden Artur Ionescu ile birlikte bir çalışma yaptı. Kayalıklar arasında birçok noktada yanan gazın metan olduğu, ancak bu metanın nereden geldiğinin bilinmediğine ilişkin bilimsel çalışmaya dair yurtdışında bir makale de yayımlandı.

Geofluids dergisinde yayımlanan makalede, Yanartaş'ta yüzeyin hemen altında bulunan ve çok nadir bulunan elementlerden olan rutenyumun metan için bir katalizör etkiye sahip olduğu anlatıldı. Yanartaş'taki sıcaklıkların rutenyum katalizörlüğündeki metanın oluşabilmesi için yeterli olduğu belirtilen makalede, işlenmemiş rutenyumun böyle bir katalizör etkisi gösterebileceğinin de ilk defa doğrulandığı, bunun da dünyanın herhangi bir yerinde ciddi miktarda abiyotik metan olabileceği anlamına geldiği kaydedildi. Etiope makalesinde, “Yeni bir hidrokarbon kaynağının önünü açmış olabiliriz" dedi.

TÜRKLER İLGİ GÖSTERMİYOR

Doğa Koruma ve Milli Parklar Antalya Şube Müdürlüğü'ne bağlı Yanartaş'ın girişini 5 yıldır işleten Ahmet Coşkun ise Fethiye'den başlayıp Antalya'ya kadar süren tarihi Likya Yolu üzerindeki Yanartaş'la ilgili bölgede bilim adamlarının sürekli inceleme ve ölçüm yaptığını anlattı.

İlk olimpiyat ateşi denilerek geçen yıl Soçi'de düzenlenen olimpiyatlara buradan sembolik ateş götürüldüğünü de belirten Coşkun, “Türkler pek bilmiyor ama yabancılar geliyor. İtalyan, İngiliz, Alman, Rus çok sayıda ülkeden ziyaretçi var" dedi. (DHA)

En Çok Aranan Haberler