ANKARA (İHA) - "İhaleye fesat karıştırmak" suçundan cezaevinde tutuklu bulunan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın'ın fişlediği ve bir dönem en yakınındaki isimlerden biri olan Doç. Dr. Şaban Şimşek, "Seçilmesi için gece-gündüz çalıştım. Makamına baskın oldu. Kapısında silahımla ve fiziki destekte bulundum. Beni de, 'DYP'li, ülkücü ve milli görüş toplantılarına katılırdı' diye fişlemiş" dedi.
Rektör Aşkın tarafından fişlendiğini öğrendiğinde kendisinin adeta 'yaralandığını' ifade eden Doç. Dr. Şimşek, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde 9 yıl öğretim üyeliği yaptığını ve bu dönemde Rektör Aşkın'a destek olan öğretim görevlileri arasında yer aldığını söyledi. Fişlendiğini öğrenince şaşkına dönen ve üzüldüğünü kaydeden Şimşek, "Seçilmesi için gece-gündüz çalıştım. Makamına baskın oldu. Kapısında silahımla ve fiziki destekte bulundum. Beni de, 'DYP'li, ülkücü ve milli görüş toplantılarına katılırdı' diye fişlemiş" dedi.
Hükümetle YÖK arasında ateşten çemberin oluştuğu, gerilimlerin arttığı dönemde YÖK Kanun Taslağı'nın hazırlandığı mutfağın da başında yer alıp YÖK taslağının 'mimarı' olarak tanındıktan sonra, Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki müsteşar yardımcılığı görevinden istifa ederek ayrılan Doç. Dr. Şaban Şimşek, cezaevinde tutuklu bulunan Rektör Aşkın'ın işbaşına geldiği ilk günlerde rektörün kendisi ve arkadaşlarıyla ilgili duyduğu güveni anlatmak için söylediği şu sözleri aktardı:
"Rektör Aşkın odasında bize 'Arkadaşlar bu memlekette hala namuslu insanlar var. Bunları sizde görüyorum. Bizim solcular da namus kalmadı' demişti. Dün gibi bu sözleri hatırlıyorum."
Şimşek, bu sözleri duyan 5 ve 6 şahidinin olduğunu vurguladı.
Şimşek, fişleme olaylarının doğruluğunun ispatlanması halinde bu durumun 'çok ayıp' ve kanunen 'suç' olduğunu ifade ederek, "Kanunlarımızda da bu suçtur" dedi. Türk Ceza Kanunu'nun 135. maddesini hatırlatan Şimşek, "Hiçbir kimsenin 'siyasi, dini felsefi düşüncelerine, ırki kökenlerine, dinsel hayatlarına; hatta sağlık durumlarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydedilemez, suç sayılır ve 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırmayı öngörüyor 135 madde. Ayrıca 2547 sayılı YÖK Kanunu'nun 13. maddesinde rektörlerin görevlerini düzenliyor, 'denetim ve gözetim' ibareleri bulunuyor; ancak bunlar çalışanları fişlemeyi içermiyor, 'Her düzeydeki personel üzerine denetim ve gözetim görevini yapmak' cümlesi ise bütün hukukçuların ortak görüşü olduğu üzere rektörlere insanları fişleme hakkı vermez" diye konuştu.
"YÖK ÜYELERİ DE SUÇ İŞLEMİŞ OLUR" Doç. Dr. Şaban Şimşek, Rektör Aşkın ile ilgili dosyanın Cumhuriyet Savcılığı'nca YÖK'e gönderilmesi sonrasında YÖK'ün dosyayı sümen altı etmesi halinde YÖK'ün de suç ortağı olmuş olacağını iddia ederek, YÖK başkanı ve üyeleri hakkında dava açacağını açıkladı. Şimşek, "Kanaatimce sadece töhmet altına girmekle kalmaz aynı zamanda kararı verecek olan YÖK üyeleri de suç işlemiş olur. Bu durumda bizimde fişlenenler olarak bu suçu örtbas edenlere dava açma hakkımız doğar diye düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Kendisini çok sevdiğini, çok temiz bir yüzü ve kişiliği olduğuna inandığı ve kendisine zaman zaman içinden 'amca' diye hitap etmek geldiğini anlatan Şimşek, YÖK Başkanı Erdoğan Teziç ile olağanüstü toplanan Rektörler Komitesi toplantısında yayınlanan bildiri sonrasında yüz yüze YÖK'te Rektör Aşkın ile ilgili olarak görüştüklerini açıkladı. Doç. Dr. Şimşek, YÖK Başkanı Teziç'e "Sayın Hocam bakınız, Ben de YÖK başkanı olsam bir açıklama yapardım. Elbette ki bir rektörümüzün alışılmadık şekilde resmi konutu kendisi olmadığı bir tarihte aranıyor, bu eleştirilebilir. Ancak milletin gözündeki şudur dedi. Birincisi, birtakım paraların yok olduğundan bahsediliyor. Vardır demiyorum. Ama millet buna inanmış, millet bunu söylüyor; yani millet bir hırsızlık olayı var gibi düşünüyor. İkincisi mahzendeki şaraplar. Ben bunun olup olmadığını bilmiyorum. Yani millet sarhoşluk olayından da bahsediyor. Yine vardır demiyorum. Üçüncüsü, kaçak eserler var. Millet aynı zamanda kaçakçılık olduğunu düşünüyor. Siz şimdi bunu savunurken, sarhoş, kaçakçı ve de hırsız bir insanı sanki savunuyormuş gibi oluyorsunuz dedim. Bunu bu şekilde yapmaya hakkınız yok dedim. Çünkü bunu siz savunurken bütün yükseköğretim camiası savunuyormuş gibi oluyor dedim" şeklinde aralarında geçen telefon görüşmesini anlattı.
Şimşek, bu görüşmede sunduğu fikirlerine yönelik Teziç'in kendisine kesinlikle bunun bu şekilde algılanmaması gerektiğini söylediğini kaydetti. Teziç'in samimiyetine inandığının altını çizen Şimşek, Teziç'e "Sizin söylediğiniz ve ne algıladığınız önemli değil, milletin ne algıladığı önemli" dediğini söyleyerek, kendisisine Teziç'in teşekkür edip görüşmelerinin sona erdiğini kaydetti.
Öte yandan, Şimşek kendisini en çok 'fişlenen kişiler içinde terör örgütü PKK sempatizanı ve Ermeni yandaşlarının bulunmaması' olduğunu ileri sürdü. "Yoksa PKK ve Ermeni yandaşlığı bu anlayışa göre mubah bir şey midir?" diye soran Şimşek, fişlerde misyonerlik faaliyetlerinden söz edilmediğini öne sürerek, "Ermeni diasporasının özel ilgi gösterdiği Van'da hiç mi İslam dini dışında başka dinsel-mezhepsel faaliyet yok?" diye sordu. 1999'daki ilk seçimlerde Aşkın'ın rektör seçilmesi için çalıştığını anlatan Şaban Şimşek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Arkadaşlarla birlikte Aşkın'ın seçilmesi için büyearı fişlemeyi içermiyor, 'Her düzeydeki personel üzerine denük gayret gösterdik. Göreve başlayacağı ilk günlerde eski genel sekreteri, görevden alma yazısını memurlara yazdıramamıştı. Seçimlerde 'ilk yapacağım iş genel sekreteri almak olacak' demişti. Bunun üzerine genel sekreterin işe yerleştirdiği adamlar resmen rektörlüğü basmıştı. Biz de arkadaşlarla kapıda durup silahımızla rektörlüğü ve rektörü korumuştuk."