Astım, eski Mısır ve Yahudi yazıtlarında da geniş olarak yer alan dünyanın bilinen en eski hastalıklarından biridir. Eski Yunanca'da sıkıntılı solunum veya açık ağızla nefes alıp verme anlamında bir kelimedir ve yüzyıllar boyunca her türlü nefes darlığı astım olarak isimlendirilmiştir. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, Mynet okurları için yazdı.
Tıbbın babası sayılan Hipokrat, astımın insan mizacındaki bir dengesizlikten kaynaklandığını ve hipofizden salgılanan balgamın burun ve akciğerlere geçmesiyle ortaya çıktığını yazmıştır. Kapodakyalı Aretaios da, o zamana kadar sadece bir 'semptom' olarak tanınan astımın spesifik bir hastalık olduğunu iddia etmiş ve kuru öksürük, hışıltılı solunum ve sırtüstü uyuyamama şeklinde bir tanımlama yapmıştır. Evdeki hava yetersiz kaldığı için hastaların açık havaya çıktıklarını, ayakta durarak nefes aldıklarını ve alabilecekleri kadar havayı solumak için ağızlarını çok fazla açtıklarını belirmiştir. Kendisi de astımlı olan Floyer 1698' de, astımı bronş kasılması ile "nöbetler halinde gelen nefes darlığı" olarak tanımlamıştır.
Günümüzde ise, körlerin fil tarifi gibi herkesin kendine göre bir astım tanımı vardır, fakat hastalığın kesin ve tam, herkes tarafından kabul edilen bir tanımı yoktur. Çünkü, astım esasında tek bir hastalık değil, farklı nedenleri, oluşum mekaniz-maları ve ortak semptomları olan bir hastalıklar grubudur. "Hastalık yoktur, hasta vardır" aforizmasına en iyi örneklerden biri astımdır.
Astım kelimesinin Türkçe bir karşılığı da yoktur. Yelpik, akciğer yelpiği... gibi isimler önerilmiş, ancak hiçbiri tutma-mıştır. Astım, astma şeklinde de söylenip yazıl-maktadır, ama astım demek daha doğrudur, çün-kü halk arasındaki yaygın söylenişi ve kulağa hoş gelen şekli astımdır. Astım için Türkçe literatürde alerjik bronşit, bronşiyal astım, astmatiform bronşit, spastik bronşit... gibi pek çok başka terim de kullanılmaktadır. Bunun nedeni de, halk arasında kötü bir üne sahip olan, ömür boyu iyileşmeyecek bir hastalık olarak kabul edilen astım teriminden kaçmak olsa gerekir.
Astım, akciğerlerimiz içindeki hava yollarının, yani bronşlarımızın çeşitli uyaranların etkisiyle yaygın olarak daralması ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu daralma, ilaçlarla veya bazen de kendiliğinden tamamen düzelebilir. Ayrıca, astımın ağırlığı ve doğal gidişi de hastalar arasında çok farklıdır. Hatta, hastalık her hastada bile değişkenlik gösterir. Bir dönem çok sık krizlere giren hasta, yıllarca hiç ilaç almadan çok rahat da olabilir.
Bronşlardaki daralmanın pek çok nedeni vardır:
Astımlıların bronşlarındaki bu değişikliklerin en önemlisi, özellikle T- lenfositleri ve eozinofil hücrelerin hakim olduğu bir iltihaptır. Bu allerjik iltihap hastalığın iyileşme dönemlerinde bile sürekli olarak vardır. Astımlıların bronşları, işte bu allerjik iltihap nedeniyle, hem allerjik ve hem de allerjik olmayan uyaranlara (soğuk hava,egzersiz, duman, koku...) karşı aşırı bir duyarlılık gösterir. Buna tıp dilinde bronş hiperreaktivitesi ismini veriyoruz. Keskin bir kokunun, sigara dumanının astımlı hastalarda öksürük, hırıltı ve nefes darlığına yol açması bu bronş hiperreaktivitesi nedeniyledir.
Bu bilgilere göre, astımın üç temel özelliği olduğunu söyleyebiliriz:
Bronş aşırı duyarlılığı