Astral seyahat, spiritüalizm, okültizm ve teozofi üçgeninin odak noktasında yer alan parapsikolojik bir kavram olmakla birlikte günlük yaşantımızda sohbetlerimize konu olabiliyor. Konuyla ilgili en çok merak edilen şey de astral seyahatin nasıl yapılacağı. İşte astral seyahate dair tüm detaylar...
Astral seyahat, uygun şartlar altındaki kişinin ruhunun bedeninden ayrılarak belirlediği rotada gezmesini açıklayan bir kavram. Bu beden dışı deneyimin detayları hakkında bilgi sahibi olunması önemli. Konuyla ilgili tüm uyarılar bu noktada toplanıyor.
Astral seyahat ile ilgili bilinmesi gereken noktalardan biri, sürecin bir hazırlık aşamasının olduğudur. Bu hazırlık aşamasında uygun şartları yakalayan kişi astral seyahat için bir adım atmış olur. Sürecin sağlıklı işlemesi için kuralların olduğunu ileri süren konunun kanaat önderleri bu kurallara harfiyen uyulmasını tembihliyorlar.
Önce sessizlik içinde olan bir mekan gerekiyor. Kişinin rahatlaması ve odaklanması için bu ön şart mutlaka sağlanmalı. Kişi, kendini rahatsız eden herhangi bir aksesuarı çıkarmalı. Bu bir saat olabilir, kolye olabilir. Bedeni rahatsız eden ya da ettiği düşünülen tüm aksesuarlardan kurtulmak süreci başlatmak için gerekli önlemlerden biri. Mekanın, karanlık olması astral seyahat deneyiminin başlatılması için gerekli koşullardan bir diğeri. Konunun ileri gelenlerine göre kişi kafasını kuzey tarafında tutacak şekilde sırtüstü yatmalı. Vücut ısısının olağan seviyelerde kalması şartıyla kıyafetler çıkarılmalı. Kişi, bu aşamada son olarak dudaklarını aralayarak olağan düzeyde nefes alıp vermeli.
Süreci deneyimlemek isteyen kişi, ayakları ile alnı arasındaki vücut bölümünü tek bir nokta olarak görmeli. Zihinsel gücün aktif rol üstlendiği bu deneyimin gerçekleşmesi için bedenin bulunduğu alandan yaklaşık 1 metre kadar yukarıda asılı olduğu düşünülmeli. Bu düşünceyi takip edecek şekilde alın kısmından yukarı doğu kalkarak ayakların üstünde durduğunun düşünülmesi astral seyahati başlatan hamle.
Kişi, kuzeye doğru yatış şeklini güneye doğru yatmış gibi düşünerek beyni kandırabilir. Bu sırada da beyin bu durumun aksini kanıtlamak isteyeceğinden kişinin yükselmeye odaklanması kolaylaşır. Yükselmede yaşanabilecek olası bir zorlanmanın çözülmesi için önerilen yöntem ise nefes alış verişlerinin hafifletilmesi ve yine bunun yapıldığı sırada vücudunun havalandığının düşünülmesi.
Konuyla ilgili deneyimleri olduğunu iddia eden isimlerin belirttiği ortak kanı, yükselmenin başlamasıyla ilk saniyelerde birtakım görüntülere ve uğultular oluştuğu belirtiliyor.
Hipnoz – etki yöntemi, bunların başında geliyor. Astral seyahat için bilinen en etkili yol olarak tarif edilen bu yöntem, kendi içinde bazı tehlikeleri de barındırıyor. Söz gelimi, hipnoz sırasında bilinçaltı ortaya çıkacağı için sonucun astral seyahat mi yoksa beynin bir oyunu mu olduğu bilinemiyor. Dolayısıyla bu yöntem etkili denilse de pek güven verdiği söylenemez.
Bir diğer yöntem ise su altı adı verilen yöntem. Buradaki temel nokta, konsantrasyonun oluşmasına karşın ruhun bedenden ayrılmaması halinde kişi kendini su altında hissedebilir. Bu durum da nefesin tükendiği algısını yaratacağından yüzeye çıkmak isteyen kişi, bedeninden daha kolay ayrılma şansı elde edecek.
Astral seyahat sırasında ruhun bedenden ayrılması sırasında vücudun genelinde bir uyuşma halinin oluştuğu ifade ediliyor. Kulakta uğuldama ve vücutta meydana karıncalanma da cabası. Ayrıca baş dönmesi ve vücudun spiral bir şekilde döndüğü hissi de yine aktarılan deneyimler arasında yer alıyor.
Kişi, lucid rüyayı kendi zihninde yarattığı bir dünyada yaşıyor. Ancak astral seyahatte durum daha farklıdır ve başka ülkeler, kıtalar hatta boyutlar gezilebiliyor. İki kavram arasındaki bir diğer fark da lucid rüyanın varlığı bilimsel temellere oturtulabiliyor. Buna karşılık astral seyahatin bilim dünyasında kabul edilmediği gerçeği karşımızda duruyor.
Ruhunun bedenden ayrılması gerçekleştiğinde görülen görüntü ve duyulan sesler kişide korkuya yol açabilir. Bu korku hali henüz yeni başlamış seyahatin biteceği anlamını taşıyor. Dolayısıyla korkulardan arınmak ve cesur bir şekilde yola devam etmek gerekiyor.
Ayrıca yine deneyimleri olduğunu iddia edenlerin anlattıklarına göre başka boyutlarda gezilmesi sırasında farklı varlıklarla karşılaşılması an meselesi. Herhangi bir fiziksel zarar yaratamayacaklarsa da bu varlıkların kişilerin psikolojileri üzerinde olumsuz etkileri olduğu ileri sürülüyor. O halde korkunun yeri astral seyahat değil.
Bu kavramın tarihsel kökenine inmek için Eski Mısır’ın konuya dahil olması kaçınılmaz duruyor. Burada ilk olarak 5.000 önceye tarihlenen bazı bulguların varlığı tartışılıyor.
Mısırlı rahipler, astral bedenin varlığına inandıklarını gösterircesine Kha adıyla kavramı isimlendirdiler. Bununla birlikte birçok tapınak ve yapının kaya duvarlarında bulunan yazıt ve çizimler sayesinde durumun algılama biçimi ve ciddiyeti netleşiyor. Antik Yunan’da ise Eleus Tapınağı’nda , Plato, Clazomene, Herodotus Hermotimus filozoflarının yazılarında ve tarihçi Plutarch of Queroneia’nın bazı belgelerinde astral seyahat ile ilgili bilgilere denk gelmek mümkün. İsveçli filozof Emmanuel Swedenborg, Fransız yazar Honore de Balzac ve vatandaşı Allan Karde gibi...