Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, her yıl Cumhuriyet Bayramlarını büyük bir heyecan ve sevinçle karşılardı. Ancak bu hayattaki son bayram olacak olan 1938 Cumhuriyet Bayramı etkinliklerine çok istemesine rağmen ağırlaşan hastalığı nedeniyle katılamamıştı. Ankara'daki törenlerde Atatürk'ün mesajını Başbakan Celal Bayar okurken, gençler ise Atatürk'ü yalnız bırakmadı. Dolmabahçe önlerine tekneyle gelen gençler Atatürk'ü çok duygulandırdı. Atatürk gençlere son selamını verirken gözlerinde yaşlarla "Bunlar bizim cumhuriyeti emanet ettiğimiz gençlerimiz, ne gür sesleri var" dedi.
Kılıç Ali anılarında 29 Ekim 1938 tarihli yaşananları şöyle anlatmıştı:
"Cumhuriyet Bayramı nedeniyle her yer ışıklarla donanmıştı. Fakat her yerde derin bir sessizlik vardı. Millet içten içe ağlıyordu.
Atılan havai fişekler ve patlayıcı maddeler Atatürk'ü rahatsız etmiş olmalı ki zile basıp sofracısını çağırdı. 'Bu patırtılar nedir?' Zavallı Kamil aklınca Atatürk'ü üzmemek için bir yalan uydurdu.
'Gök gürlüyor Paşam' Atatürk bu çocukça cevabın samimiyetini anladı ve güldü. 'Hadi enayi' Tekrar yatağına uzandı. "
Sabiha Gökçen anılarında, Atatürk'ün 28 Ekim 1938 akşamı kendisine şunları söylediğini nakleder:
"Bugünü halkımla, halkımın içinde kutlamak isterdim. Beni Cumhuriyet Bayramı'nda halkımdan uzak tutan bu hastalığa lanet ediyorum. Gelecek bayram... Eliyle susmamı işaret etti. Bana gelecek bayramdan bahsetme hatta gelecek aydan da. Ekim ayını çıkarabilirsem bile kasım ayını çıkarabileceğimi hiç sanmıyorum."
Cumhuriyet Bayramını Atatürk ile kutlamak isteyen gençler bir tekne ile Dolmabahçe Sarayı'nın önüne gelmiş, tezahüratlarıyla yeri göğü inletiyorlardı.
Atamızı görmek istiyoruz diye haykırmaya başladılar. Atatürk, gençlerin bu heyecanından büyük acılar içinde olmasına rağmen çok etkilenmişti.
29 Ekim sabahı ise Atatürk'ün erkenden kalktığını söyleyen ve kendisini görür görmez "Bugün bayram" dediğini aktaran Gökçen, "Akşama doğru gençler yine vapurları doldurarak tıpkı onun son 30 Ağustos'unda olduğu gibi Dolmabahçe Sarayı'nın önüne gelmişlerdi. Ata'yı görmek istiyorlardı.
Coşmuşlardı. Tezahürattan yer gök inliyordu. Odaya Doktor Neşet Ömer Bey'le Salih Bozok girdi. Atatürk onları yanına çağırdı. 'Duyuyor musunuz, bunlar bizim gençlerimiz, cumhuriyet emanet ettiğimiz gençlerimiz.
Ne gür sesleri var. Öyle bir nesil yetişiyor ki bu neslin heyecanı yurt ve bayrak aşkı köreltilmeyecek olursa dünyanın en mutlu ülkesi biliniz ki Türkiye olacaktır. Bu çocukları görmek istiyorum. Buraya kadar geldiklerine göre onlara hiç olmazsa el sallamalıyım."
Gökçen anılarında Atatürk'ün doktorların itirazlarına rağmen gençlere el sallamak istemesinden sonra pencere önüne gelene kadar çektiği ıstırabı ise şu sözlerle dile getirir:
"Binbir güçlükle elbisesini ve ayakkabısını giydirdiler... O balmumu gibi olan yüzü ıstıraptan mosmor oluyor, alnından ter damlaları halının üzerine sanki yağmur gibi iniyordu. O coşkun gençliğe el sallayacaktı.
Daha hayatta olduğunu, daha onlarla birlikte olduğunu, bu cumhuriyet bayramını onlarla birlikte kutladığını göstermek istiyordu... Pencerenin önüne koltuk yerleştirdiler.
Atatürk bu koltuğa oturdu. İşte o zaman dışarıda kıyamet koptu. Onu gören gençler çılgınca alkışlıyorlar, bayraklarını sallıyorlardı. Atanın gözlerinde yaş vardı.
Ulusunu, gençlerini buradan el ile selamladıktan sonra 'Yoruldum, çok çabuk yoruluyorum. Beni lütfen yatağıma yatırınız. Onları gördüğüm için çok mutluyum" dedi.
Atatürk'ün Ankara'daki cumhuriyet bayramı etkinliklerine katılamaması üzerine mesajını Ankara Hipodromunda yapılan geçit resminden önce Başbakan Celâl Bayar okumuştur:
"Zaferleri ve geçmişi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber uygarlık nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu! Memleketini en buhranlı ve zor anlarda eziyetten, felâketlerden, belâlardan ve düşman işgâlinden nasıl korumuş ve kurtarmış isen cumhuriyetin bugünkü verimli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silâh ve araçları ile donatılmış olduğun halde görevini aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur... Cumhuriyet Bayramı'nın on beşinci yıldönümü hakkınızda kutlu olsun."