Doğu Cephesi’ndeki başarılarıyla tarihe geçen Kâzım Karabekir, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Günlükler”inde, Atatürk’ün cenaze töreninde İstiklal Harbi’ne katkısı bulunan isimlerin hatırlanmamasını eleştiriyor, “Yapılan merasimde tarih değil hal düşünülmüştür” diyor.
[**
**](https://www.mynet.com/ataturkun-cenaze-toreni-2689626-myvideo)
Milli Mücadele sırasında Doğu Cephesi’ndeki başarılarıyla tarihe geçen Kâzım Karabekir’in, 1906-1948 yılları arasında kaleme aldığı ve o döneme ışık tutan “Günlükler”i Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı. Günlükler’de Kurtuluş Savaşı’nı hazırlayan gergin günlerden, cumhuriyet dönemindeki çarpıcı anılara kadar birçok tarihi tanıklığa yer veriliyor.
Karabekir’in günlüklerindeki sayfalar, Atatürk’ün cenaze töreniyle ilgili kırgınlıklar yaşadığını da ortaya koyuyor. Karabekir’in o günlerde günlüğüne düştüğü notlar şunlar:
**14 Kasım 1938 Pazartesi**
Rauf Bey merasime birlikte köprüden iştirak etmeyi teklif etti. Çağrılmadıkça gitmeyi mahzurlu buluyorum dedim ve gitmedim. Programda mütekaitlere bile yer bırakılmamış!
**19 Kasım 1938 Cumartesi**
Atatürk’ün cenaze merasiminde malul gaziler ve emekli zabitler ve hatta generallerin adı anılmadı. Halbuki Erzurum ve Sivas kongreleri azaları dahi levhalarla ve mevcutlarıyla görünerek, İstiklâl Harbi tarihi canlandırılmalı idi. Yapılan merasimde tarih değil hal düşünülmüştür.
**19 Mayıs sonrası**
Karabekir, Mustafa Kemal’in Samsun’a geçişinden 12 gün sonra Anadolu’daki tabloyu şöyle özetliyor:
**31 Mayıs 1919 Cumartesi**
29/5/35 tarihli 9. Ordu Müfettişi Kemal Paşa’nın tamimi: İtilaf devletimizi idama mahkûm etti. İzmir ve Manisa’yı Yunan işgal, İtalyanlar Antalya ve Konya’yı işgal. Tevessüleri (Yayılma) vahim olacak. Samsun ve Trabzon gibi Bahr-ı Siyah sahillerimizin de aynı akıbete uğratılması tedarükatına başladıkları anlaşılıyor. Ermenistan hülyası saha-i hakikate iktiran ile hakk-ı hayat-ı millimize darbe-i idamın indirilmesi baîd (uzak) değildir. Vilayat-ı şarkiyenin işgalini iki tarzda tasavvur ediyorum: Ya Karadeniz sahilindeki Rum ahali isyan ederek cumhuriyet ilan ve bir taraftan da kuvvetli dahili ve bilhassa harici çeteleri vilayatımızı tarac (talan) edecektir. Veyahut böyle bir isyanla müteradif (tabi) olsun olmasın sahile ufak veya büyük ecnebi kuvvetleri çıkacak ve belki dahile de sarkacaktır. Bunlar hakkında tedbirlerden de bahistir, ki gerilla harbi tavsiyesidir!”
**Türkçe hutbe eleştirisi**
Karabekir, camilerde Türkçe hutbe okunmasının karar verildiği 1927’de ise, günlüğüne şu notu düşüyor:
**31 Aralık 1927 Cumartesi**
1928’de Türkçe hutbeler başlayacakmış. Gazeteler birkaç gün evvel ikisinin suretlerini neşretti! Hutbeleri Türkçe fakat kelâm-ı kadim (Kuran-ı Kerim) tercümesiyle hükümetin meşgul olmamasını meşrutiyet ilanından beri söylediğim gibi, salahiyettar (yetkili) olarak 1338 ve 39’da (1920 ve 1921) anlatmaya uğraşmıştım. Altı sene menfi tecrübelerden sonra karar verilmiş.
Milliyet