Açıklanamayan her türlü olayın üstün bir güç ya da güçlerce kontrol edildiği yanılsaması, insanlık tarihi kadar eskidir. Destan, masal ve efsanelerin birçoğunun temeli yaşanmış olaylara dayansa da, abartılarak hızla yayılabilir. Bu, bugün bile gözlemlenebilen bir durumdur.
Öte yandan özellikle Mezopotamya mitolojileri (bütün organize dinlerin bu bölge ve civarında çıkmış olması da ilginç bir rastlantıdır) organize dinlere ait tüm kitaplara kaynak olmuştur. Tevrat, Kur'an ve İncil'de bulunan Babil Kulesi, Nuh Tufanı, Lût Kavmi'nin hazin sonu temalı hikayelerin tamamı bu bölgedeki antik uygarlıkların mitolojilerinden kopyalanmıştır.
Zeus yoksa heykeli nasıl yapılmış? Thor yoksa yıldırım nasıl oluşuyor? Gaia yoksa gök ve yer nasıl oluştu?
Aslında "her şeyin bir yaratıcısı varsa bu muhteşem düzenin de olmalı" argümanına bağlanan her örnek yetersizdir. Bu argümanın en büyük sıkıntısı zaten ateistlerin her şeyin bir yaratıcısı olduğuna inanmamasıdır. Özellikle canlı ve cansızların varolması çeşitli doğa kanunlarına bağlıdır. Bir ateiste göre doğada tekil varolan hiçbir şey bilinçli bir şekilde yaratılmış olamaz çünkü pilot kalem vb. nesneler gibi tek bir amaca hizmet etmez. Aslında bir amacı da yoktur. Canlılar kendi çıkarları doğrultusunda varolan kaynaklardan en verimli biçimde faydalanmaya çalışır. Hatta insan çoğu zaman bu doğal kaynakları olduğu gibi kullanmaz, dönüştürür ve kendine faydalı hale getirir.
İnsan olarak kusursuz algıladığımız şeyler aslında uyumluluktur ve uyumluluk yaşam için vazgeçilmezdir. Bu maddeyle ilgili daha detaylı bilgi almak isterseniz sitemizdeki Mükemmellik Nedir, Doğa Ve Evrene Dair Kusursuzluk Mitinin 5 Sebebi Nelerdir? içeriğini okuyabilirsiniz.
Bilimsel olarak hiçbir şey tesadüf olarak açıklanamaz. Bilimsel düşünce yaşamı ve varolan her şeyi neden-sonuç ilişkisi ile açıklamaya çalışır. Dünyada yaşamı başlatan koşulları sağlayan her bileşen evrende ve doğada varolan kanunlardan ibarettir. Bu durumda dünyada yaşam tesadüfen değil böyle bir olasılığın mevcudiyetinden gerçekleşmiştir.
Ateistler için neden-sonuç ilişkisi mantıklarının temelini oluşturan düşünce biçimlerinden bir tanesidir. Okuduğu kutsal metinlerde çelişki saptayan ve bunu dile getiren ateistlere "insanın aklı tanrının neden-sonuç ilişkisine ermez" vb. argümanlar sunulur. Özellikle hristiyanlıkta "tanrı gizemli bir iradeye sahiptir" şeklinde tercüme edilebilecek "god works in mysterious ways" kalıbı da bu argümana dahil edilebilir. İnsanın aklının almayacağı bir düzenin bilinçli yaratılmış olma fikri bir ateist için mantık hatalarıyla doludur. İnsanlık daha dünyadaki her şeyi algılayabilecek kapasitede değilken "anlayamayacağı bir nedenden dolayı" karmaşa ve sırlarla dolu koskoca evrenin bilinçli yaratılmış olması hipotezi bir ateiste pek anlamlı gelmez.
Bu argüman genellikle "aklını görebiliyor musun" formunda ortaya çıkar. Akıl belki görülemez ama sonuçları gözlemlenebilir. Konuştuğumuz ve yazdığımız dil aklın sonuçlarından biridir. Bundan sonra ise dünya, insan ve yaşamın da tanrının varlığının sonucu olarak gözlemlenebileceği argümanı gelir. Sonuçları dünya, insan ve yaşam olan sebepler de gözlemlenebilir. Varoluşu illa ki üstün bir varlığa bağlamak gerekli değildir.
Tanrı gibi bir kavramın gerçekliğine bilimsel yöntemlerle ulaşmak mümkün değildir. Bir ateiste göre tanrının varlığı kanıtlanamayacağı gibi yokluğu da kanıtlanamaz. Aslında kabul etse de etmese aşağı, yukarı her ateist tanrının bir kavram olarak varlığını kabul eder. Evrenin, dünyanın ve yaşamın varolmasını sağlayan her şeyin toplamına tanrı denilebilir. Fakat bu demek değildir ki bilinçli bir tanrı vardır. Tanrı evren, dünya ve yaşamı yaratan değil, onları yaratan güç ya da güçler toplamı olabilirdi ama böyle bir tasvir neredeyse hiçbir inanç sisteminde yoktur.