HABER

ATO, AKP'in 3 yılını değerlendirdi

ATO, AKP'in 3 yılını değerlendirdi

ANKARA (İHA) - Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, AK Parti Hükümeti'nin 3 yıllık icraatlarını, "Ekonomide bazı göstergelerde yalancı bahar yaşanıyor olabilir. Ancak çarşı pazarda hava mevsim normallerinde seyretmiyor. Tüccarın, esnafın kafasına protestolu senet ve karşılıksız çek yağıyor" şeklinde değerlendirdi.
ATO, AK Parti Hükümeti'nin 3 yılını değerlendiren bir rapor hazırladı. "59. Hükümetin 3 Yıllık Karnesi" adını taşıyan raporda, borçlardan, kredi kartlarına, karşılıksız çeklere kadar çok sayıda parametreden yola çıkılarak ekonomide durum değerlendirmesi yapıldı.

Rapora göre, 2002 yılında 130.2 milyar dolar olan dış borç, 2005 yılı Haziran ayı itibariyle 161.8 milyar dolara yükseldi. 2002 yılı sonunda 91.7 milyar dolar olan iç borç stoku ise 2005 yılı Ağustos sonu itibariyle 177 milyar dolar oldu. Buna göre, hükümetin göreve geldiği günden bu yana iç ve dış borç stoku 116.9 milyar dolarlık artış gösterdi. 2002 yılında 3 bin 214 dolar olan kişi başına düşen borç miktarı ise 4 bin 666 dolara çıktı.

2001 yılında 10 milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2002'de yüzde 54, 2003'te yüzde 43, 2004'te ise yüzde 56 artarak 34.4 milyar dolara yükseldi. Rapora göre dış ticaret açığındaki bu artış "Cumhuriyet tarihinin rekoru" oldu. 2004 yılında toplam 97.5 milyar dolar ithalat, 63.1 milyar dolar ihracat yapıldı. Türkiye söz konusu yılda, yaptığı ihracatla dünyada ilk 30'a giremedi ancak ithalatıyla ilk 30 ülke arasında 22. sırada yer aldı. Türkiye'nin 2004 yılında ihracatta yakaladığı yüzde 34'lük artış, dış ticaret açığını kapatmaya yetmediği gibi, yüzde 41'lik ithalat artışı, dış ticaret makasını daha da açtı.

Rapora göre, 2005 yılının ilk dokuz ayında da durum değişmedi. 2004 yılının Ocak-Eylül döneminde 25.4 milyar dolar olan dış ticaret açığı, bu yılın aynı döneminde yüzde 26.4 artarak 32.1 milyar dolara yükseldi. Böylece hükümetin 2005 yılı bütçesinde öngördüğü 20 milyar dolarlık dış ticaret açığı, yıl bitmeden aşılmış oldu. Önceki birçok krizin nedenini oluşturan dış ticaret açığında son iki yıldır çalan tehlike çanları, istikrarlı ekonomi önünde derin çatlaklar açıyor.

KARNEDEKİ EN KIRIK NOT, CARİ AÇIK Cari açık, hükümetin 3 yıllık karnesindeki en kırık notu oluşturuyor. 2002 yılında 1.5 milyar dolar olan cari açık, 2003 yılında 8 milyar dolara, 2004 yılında ise 15.5 milyar dolara, 2005 Ağustos sonu itibariyle de 15.7 milyar dolara çıktı. Ekonominin en kırılgan noktasını oluşturan cari açık, 59. Hükümet döneminde 10.4 kat artmış oldu. Cari açığın yıl sonunda 23 milyar dolara yaklaşması bekleniyor. Bu durumda yıl sonunda cari açığın milli gelire oranı yüzde 7.5 düzeyine ulaşmış olacak. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 4 civarında.

ATO'nun raporunda, Türkiye'ye giren sıcak para miktarının Eylül ayı sonu itibariyle 48 milyar dolara ulaştığının da altı çizildi. Bu büyüklükte sıcak paranın ekonomiden ani çıkışının yol açacağı deprem, uykuları kaçırmaya yetiyor. 2001 yılında 7 milyar doları portföy satışlarından olmak üzere toplam 10 milyarlık sıcak paranın ani çıkışı krize yol açmıştı. Sıcak paranın Türk Lirası'nı yabancı paralar karşısında 'sahte değerli' kılmasının, ithalatı ucuzlatıp, harcamalarda ve milli gelirde artışa neden olduğu belirtilen raporda, sıcak para ile gerçekleşen büyümenin kalıcı olmadığına dikkat çekildi.

Rapora göre, son 3 yılda vergi mükellefi sayılarında ciddi bir azalma oldu. Türkiye tarihinin en ağır krizinin yaşandığı 2001 yılında 1 milyon 768 bin 653 olan gelir vergisi mükellefi sayısı, 2005 yılı Eylül sonu itibariyle 1 milyon 699 bin 862'ye geriledi. KDV mükellefi sayısı da azalma gösterdi. 2001 yılında 2 milyon 870 bin 826 olan KDV mükellefi sayısı yüzde 24.4 gerileyerek 2005 Eylül sonunda 2 milyon 168 bin 925'e düştü. 2001 yılında 808 bin 787 olan basit usule tabii mükellef sayısı ise 2005 Eylül sonunda 797 bin 466 oldu. Vergi mükellefi sayısındaki azalmaya karşın vergi gelirlerinin yükseldiği belirtilen raporda, bu ters denklemin vergi ödeyen kesimin üzerindeki yükü arttığına dikkat çekildi. Raporda, vatandaştan toplanan vergilerin, yatırıma yönlendirilmediği, borç ve faiz ödemelerinde kullanıldığı vurgulandı. Bütçeden yatırıma ayrılan paydaki düşünün de bunun en bariz göstergesi olduğu ifade edilen raporda, 2001 yılında yatırıma ayrılan pay milli gelirin yüzde 2.4'ü olarak gerçekleşirken, 2004 yılında, bu oranın 1.8'e gerilediği yer aldı.

VERGİ TOPLAMA SİSTEMİNDEKİ YAPI Vergi toplama sistemindeki adaletsiz yapıya da dikkat çeken rapor, Türkiye'de genel vergi gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin yüksekliğine vurgu yaptı. Bu oranın yüzde 70 dolayında olduğu ifade edilen raporda, gelişmiş ülkelerde bu dengenin tersine olduğu belirtildi.

Türkiye'de dolaylı vergilerin yüksekliğine en güzel örnek olarak akaryakıt üzerindeki vergi yükünün gösterildiği raporda, Türkiye'de rafineri fiyatı üzerinden yapılan hesaplamaya göre, akaryakıt için ödenen her 100 milyon liranın yaklaşık 65 milyon lirası devlete KDV ve ÖTV olarak ödeniyor.
Protestolu senetler ve karşılıksız çeklerdeki artışların esnaf ve tüccarın durumunu ortaya koymak açısından önemli bir gösterge olduğu belirtilen raporda, 2002 yılında 498 bin 748 adet olan protestolu senetlerin, 2004 yn yıldır çalan tehlike çanları, istikrarlı ekonomılı sonu itibariyle 589 bin 892 adete çıktığı kaydedildi. Geçen yılın ilk dokuz ayında 412 bin 146 olan protestolu senet sayısı, 2005 yılının aynı döneminde yüzde 54 artış göstererek 634 bin 841'e ulaştı. Bu yılın ilk dokuz ayında protestolu senet tutarı ise, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 79 artış göstererek 1 katrilyon 60 trilyondan, 1.9 katrilyona çıktı. Protestolu senet tutarlarının izlediği seyir ise şöyle: 2002 yılında 816.1 trilyon olan protestolu senet tutarı 2003 yılında 907.9 trilyona, 2004 yılında 1 katrilyon 652 trilyona tırmandı. 2005 yılının ilk dokuz ayında ise 1 katrilyon 905 trilyona ulaşarak 2004 yılının toplamını aştı.

Karşılıksız çeklerin durumu da senetlerden farklı olmadığı belirtilen raporda, 2002 yılında 748 bin 493 olan karşılıksız çek sayısının, 2003 yılında 849 bin 642, 2004 yılı sonunda 964 bin 611 adete yükseldiği ifade edildi. Karşılıksız çek adedi 2004 yılında 2002 yılına oranla yüzde 28 artış gösterdi. 2005 yılının ilk dokuz ayında 813 bin 368 olarak gerçekleşen karşılıksız çek sayısı, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 18 artış gösterdi.

KREDİ KARTI KRİZİ KAPIYA DAYANDI Rapora göre, bankaların kullandırdıkları toplam tüketici kredileri de 59. hükümet döneminde artış gösterdi. 2002 yılında 1 milyon 274 bin kişi toplam 3 katrilyon 316 trilyonluk taşıt, konut ve diğer kredileri kullanırken, 2004 yılında kredi kullanan kişi sayısı 3 milyon 396 bine, kredi miktarı da 21 katrilyon 343 trilyona yükseldi. Kredi kullanan tüketici sayısı yüzde 166 artarken, kullanılan kredi miktarı yüzde 543 artış gösterdi. Kullanılan krediler içerisinde konut kredisi miktarı yüzde 951, taşıt kredisi miktarı ise yüzde 605 oranında arttı. 2005 yılının ilk dokuz ayında da durum değişmedi. 2005 yılı Ocak-Eylül döneminde 24.1 katrilyonluk toplam tüketici kredisi kullanılırken, bunun 8.9 katrilyonu konut kredisi, 5.5 katrilyonu da tüketici kredi olarak kullanıldı. 2002 yılında kullanılan kredi kartı sayısı 15.7 milyondan 2005 yılı Ağustos ayı itibariyle 28.9 milyon adete yükselirken, toplam kredi kartı borcu ise yılın ilk 9 ayında 16.6 katrilyona ulaştı. Ödenmeyen borçlar ise Eylül ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 157 artarak 1.2 katrilyon lira oldu. 2001 yılı krizinde borcunu ödeyemeyenlerin sayısı 111 bin kişi iken bu rakam 204 bin kişiyi aştı. Borcunu gecikmeli ödeyenlerin sayısı ise 131 bin oldu. Bankaların kara listesinde yer alan kredi kartı mağdurlarının sayısı ise 685 bine ulaştı. Rapora göre, 59. hükümet döneminde sorunlu kredi karsı sayısı da artış gösterdi. 2002 yılında 183 bin 903 olan sorunlu kredi kartı sayısı, 2003 yılında 246 bin 405'e, 2004 yılında da 368 bin 230'a yükseldi. Bu rakam 2005 yılının ilk sekiz ayında 571.311 sayısına ulaştı. 2002 yılından bu yana sorunlu kredi kartındaki artış yüzde 210 arttı.

Rapora ilişkin bir değerlendirme yapan ATO Başkanı Sinan Aygün, hükümetin bütçe disiplininde, faiz dışı fazlada ve enflasyonda olumlu gelişmeler kaydettiğini, ancak genel durumu ortaya koymak için, ekonominin iklimini gösteren diğer verilere de bakmak gerektiğini vurguladı. Aygün, şunları söyledi:
"Ekonomide bazı göstergelerde yalancı bahar yaşanıyor olabilir. Ancak çarşı pazarda hava mevsim normallerinde seyretmiyor. Tüccarın, esnafın kafasına protestolu senet ve karşılıksız çek yağıyor. AK Parti Hükümeti'nin 3 yıllık icraatı piyasalarda havayı mevsim normallerine çeviremedi. Hala, ekonomik sorunlar hız kulvarında, hala reel sektör sisler bulvarında."

Senedi protesto olanın da, çeki karşılıksız çıkanın da, işyerini kapatanın da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatandaşı olduğunu hatırlatan Aygün, "Sadece vergi mükellefi sayılarının azalması bile tek başına bir gösterge olarak ekonominin gidişatı hakkında fikir veriyor. Ekonomide normalleşmenin olduğunu söyleyebilmek için, borç yükünün azalması, dış ticaret dengesinin ithalat lehine gelişmesi, cari açığın ve reel faizin düşmesi, tüccarın esnafın çek, senet derdinin olmaması gerekir" dedi.
Türkiye'nin yeni bir ekonomik krize tahammülü olmadığını belirten Aygün, hükümetin 3 yıllık icraatının sonunda rehavete kapılmaması gerektiğini kaydetti. Cari açık rakamının hükümetin karnesindeki en kırık not olduğuna dikkat çeken Aygün, Türkiye ekonomisini ortaya koyan bu verilerin "kara bulut"a benzediğini ifade etti. Aygün, "Hükümet ekonomideki meteorolojik verileri doğru değerlendirerek gerekli önlemleri almalıdır" değerlendirmesini yaptı.

En Çok Aranan Haberler