ANKARA (İHA) - Ankara Ticaret Odası (ATO) 59. Hükümet'in bin gününü değerlendiren bir rapor hazırladı. "59. Hükümet'in bin günü" adını taşıyan rapor, iç ve dış borçlardan, işsizliğe, kredi kartlarından çok sayıda parametreyi mercek altına aldı.
ATO tarafından konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamada, bütçe disiplini, faiz dışı fazla, enflasyon gibi konularda alınan mesafelere rağmen ekonomideki kırılganlık derinlemesine devam ettiği ve bu kırılganlığın en önemli nedeni olarak da aşırı borç yükü, dış ticaret açığı, cari açık, sıcak para gibi konular gösterildi. Ticaret ve sanayideki göstergelerin de iç açıcı görünmediğinin savunulduğu açıklamada, 2002 yılında 130.2 milyar dolar olan dış borç stokunun , 2005 yılı Mart ayı itibariyle 160 milyar dolara çıktığı kaydedildi. Bunun yanında, 2002 yılı sonunda 91.7 milyar dolar olan iç borç stokunun 2005 yılında 175 milyar dolara yükseldiğine değinilerek, hükümetin göreve geldiği günden bu yana iç ve dış borç stokunda 113 milyar dolarlık bir artışın meydana geldiği ve kişi başına düşen borç miktarının 2002 yılında 3 bin 214 dolardan 4 bin 647 dolara çıktığına işaret edildi.
AK Parti Hükümeti'nin, 2002 Kasım ayında işsizliği yüzde 9.6 olarak devraldığının hatırlatıldığı raporda, en son 2004 yılında yaşanan yüzde 9.9'luk ekonomik büyümenin istihdamda bir iyileşme yaratmadığı öne sürüldü. Bu dönemde, toplam işsiz sayısının 2 milyon 498 bin kişiyi bulduğuna değinilen raporda ayrıca işsizlik oranının da yüzde 10.3 olarak gerçekleştiği bildirildi.
2005 yılının 1. döneminde, Türkiye'nin yüzde 5.3'ik bir ekonomik büyüme gerçekleştirmesine rağmen, aynı dönemde işsiz sayısının 2 milyon 750 bine, işsizlik oranı da yüzde 11.7'ye ulaştığı kaydedildi. Raporda 2002-2004 yılları arasında yüzde 16'lık büyümeye karşılık istihdam artışı yaratılamadığına, bu dönemde Türkiye ekonomisinin çözüm bekleyen en önemli sorunu olarak işsizliğin, oransal olarak yüzde 10 seviyesine sabitlendiğine, adeta kronikleştiğine vurgu yapıldı.
Dış ticaret açığının kontrol altına alınmaması halinde Türkiye ekonomisinin kalp atışlarının düzenli olmasının mümkün olmadığının da savunulduğu raporda, 2004 yılı rakamlarına göre cari işlemler açığının, hem mutlak değer, hem de milli gelire oranla ekonomideki bir başka fay hattını oluşturduğu vurgulandı.
2002 yılında 1.5 milyar dolar düzeyinde olan cari açık, 2003 yılında 8.0 milyar dolara, 2004 yılında ise 15.5 milyar dolara yükseldiğinin ve cari açığın milli gelire oranının da yüzde 5.2'e ulaştığının belirtildiği raporda, Ekonominin yavaşlama beklentisine dönük cari açıkta azalma beklentisinin hayal olmaktan öteye gidemediği, hız kesen büyümeye rağmen cari açığın arttığı öne sürüldü. "Önceki bir çok krizin nedenini oluşturan dış ticaret açığında son iki yıldır çalan tehlike çanları, istikrarlı ekonomi önünde derin çatlaklar açıyor" denilen raporda şu ifadeler yer aldı: "Bu yıl için öngörülen 15.4 milyar dolarlık cari açık hedefi, yılın ilk altı ayında 13.7 milyar doları şimdiden buldu. Bu hedefin yıl sonunda 23 milyar dolara yaklaşarak yeni bir rekora imza atacağı görülüyor. Bu durumda yıl sonunda cari açık milli gelirin yüzde 7.5'ine ulaşmış olacak. Bütün dünyada cari açık için kabul edilebilir oran ise yüzde 4. Buna göre kabul edilebilir eşik ikiye katlanmış olacak. Cari açık bu görüntüsüyle 2005 yılında Türkiye ekonomisinin en önemli kırılganlık noktasını oluşturuyor."
"TÜRKİYE'DE YÜRÜTÜLEN EKONOMİK SİSTEM, ENAYİ EKONOMİSİ" Bankaların toplam tüketici kredilerinin yılın ilk yedi ayında yüzde 61.3 arttığına dikkat çekilen raporda, Tüketici kredilerinin içerisinde konut kredisi oranlarının yüzde 161.8 ile başı çektiği kaydedildi. Batık kapsamına alınan kredilere de değinilen raporda bu kredilerin, yılın ilk 7 ayında yüzde 80.4, son 1 yılda ise yüzde 133.6 oranında artış gösterdiği ve bankaların tasfiye kapsamı altına aldıkları kredi kartları alacaklarının, yılbaşından bu yana yüzde 84.4 oranında arttığı belirtildi. Aralık 2004'te 592 trilyon lira olan batık kredi kartı tutarının, Temmuz ayı sonunda 1 katrilyon 93 trilyon liraya kadar ulaştığına da işaret edilen raporda, kara listedeki kart mağdurları sayısının da 800 bin sınırına dayandığı, bankaların ise tüketiciye yıllık yüzde 100-150'ler seviyesinde faiz uygulamaya devam ettiği belirtilerek, "Bu veriler, gerek tüketicilerin gerekse uzun vadeli konut kredisi açan bankaların risk altında olduğu gerçeğini ortaya koyuyor" denildi.
Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Sinan Aygün, bütçe disiplini, faiz dışı fazla, enflasyon gibi konularda alınan mesafelere rağmen ekonomideki kırılganlığın derinleştiğini belirterek, "Kırılganlık kronik hale geldi. "Bin günde 1001 gece masalları dinledik, bir arpa boyu yol alamadık. Krizin tohumları yine yeşillendi. Araba devrilir mi diye her an yüreğimiz ağzımızda" dedi. Aygün konuya ilişkin yaptığı değerlendirmelerinde şu ifadelere yer verdi:
"Kimse kimseyi kandırmasın. Dış Ticaret Açığı, Cari açık, kur riski, kredi kartları, protestolu senetler, karşılıksız çekler, aşırı borçlanma, aşırı vergi, piyasalardaki durgunluk kabus gibi üzerimizde. Bir tek enflasyondaki düşüşe bakarak ekonominin iyiye gittiğini söylemek gerçekçi değildir. Karşılıksız çekler senetler havada uçuşuyor. Cirolar her geçen gün düşüyor. Sadece bu yılın ilk üç ayında vergi mükelleflerinin sayısında 106 bin azalma oldu. Cari açık C4 patlayıcı gibi kucağımızda. Kısa vadeli borçlar ise tam bir kıskaç. Hükümetin gözlüğü ne kadar pembeyse, ekonomi de o kadar gri. Millet artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyor. Şiir dinlemek değil, şiir okumak istiyoruz."
Türkiye'de yürütülen ekonomik sistemi "Enayi Ekonomisi" olarak nitelendiren Aygün, Türkiye'deki üretim ortamının iyileştirilmesi adına tek bir çivi bile çakılmadığını öne sürerek, "Enflasyon yüzde 8, ticari kredi faizi yüzde 25. Bu faizle kim kredi kullanır, kim yatırım yapar? Türkiye yatırım yapanın, üretim yapanın, kayıtlı kalanın enayi olduğu bir duruma getirildi. Üretme, ithal et, yatırım yapma, sat mantığı genel prensip oldu. Bunun adı enayi ekonomisi" eleştirisinde bulundu.