LONDRA (İHA) - İngiliz gazetelerinde, Brüksel'deki Avrupa Birliği zirvesinin ilk gününe damgasını vuran tartışmalar öne çıktı.
Times gazetesinde; "Yeni Avrupalılar, eski Avrupa'ya karşı Blair'in yanında yer aldı" başlığı dikkat çekti.
Haberde, İngiltere ile Fransa ve Almanya liderleri arasında, Avrupa Anayasası ve Avrupa Komisyonu'nun yeni başkanının kim olacağı konularında öfkeli bir tartışma yaşandığı anlatıldı. Gazete, şöyle devam etti:
"Avrupa Komisyonu Başkanlığı için, Komisyon'un dış ilişkilerden sorumlu yetkilisi Chris Patten'ın ismi, merkezin sağında yer alan Avrupalı liderler tarafından son anda ortaya atıldı.
Ancak bu makam için, Almanya gibi, Belçika Başbakanı Guy Verhofstad'ta ısrar eden Fransa, öneriye karşı çıktı. Gerekçesi, yeni başkanın, ortak para birimi euro'ya katılmayan İngiltere'den çıkamayacağıydı.
Dönem başkanı İrlanda Başbakanı Bertie Ahern'ün sunduğu Anayasa taslağında, İngiltere'ye yönelik imtiyazlara da karşı çıktı Almanya-Fransa ikilisi.
Mösyö Chirac ve Herr Schroeder, Blair'i yatıştırmak isteyen İrlanda Başbakanı'nın çok ileri gittiğini söyleyerek, söz konusu imtiyazların çöpe atılması gerektiğini söyledi"
Daily Telegraph'ın kaynak gösterdiği İngiliz yetkililer'e göre, Tony Blair, kırmızı çizgi olarak tanımladığı, vergi ve sosyal güvenlik başlıklarındaki bu imtiyazlardan geri adım atmamakta kararlı.
Times'ın deyimiyle eski ve yeni Avrupa arasındaki bu bölünmeyi başyazısında konu eden Independent ise, şöyle dedi:
"İngiltere, Avrupa Komisyonu başkanlığı için Belçika Başbakanı Guy Verhofstad ismine karşı çıktı. Gerekçe, Verhofstad'ın, Irak'ın işgaline yüksek perdeden karşı çıkması.
Irak'ın gölgesi, Avrupa'nın üzerinden hala kalkmış değil. Özellikle İngiltere'nin, Almanya ve Fransa ile ilişkileri söz konusu olduğunda.
Gölgesi Avrupa üzerinde duran bir başka sorun da, İngiltere'nin, Anayasayı referanduma götürme konusunda söz vererek kendini bağlamış olması.
Bu, Irak konusundaki güçlü Amerikan yanlısı tutumu nedeniyle zaten yalnızlaşmış olan İngiltere'yi, Avrupa Anayasası konusunda da, mümkün olduğunca kavgacı ve milliyetçi bir tavır takınmaya itti.
TONY BLAIR ARADA KALDI Bir yanda, İngiltere'de giderek büyüyen Avrupa karşıtlığı, diğer yanda Avrupalı meslektaşlarının talepleri ve Avrupa politikasının merkezine tekrar yerleşme hevesi.
Blair şimdi umutsuzca, iki rolü birden oynamaya çalışıyor. Ancak Anayasa imzalanıp, referandum için hazırlıklar başladığında bu rolü daha fazla uzatamayacağını anlayacak"
İngiliz gazetelerinde öne çıkan bir başka başlık da, Saddam Hüseyin-El Kaide ilişkisi.
11 Eylül olaylarını araştıran komisyonun böyle bir ilişkiye yönelik "Delil yok" demesine rağmen George Bush, aksini iddia etmekte ısrarlı. Konuyu başyazısına taşıyan Guardian, Bush'un bu tavrını şu sözlerle eleştirdi;
"Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, halkını Saddam Hüseyin-El Kaide bağlantısına inandırmaya çabalamakta haklı. Zira, Irak'taki Amerikan askerlerinin bir çoğu, ikiz kulelere saldıran düşman ile savaştığına inandı.
Iraklı esirlere yönelik işkence ve kötü muamele olayları da bununla açıklanabilir. Bush'un düşünemediği şey ise şu: Terörün kökünü kazıyayım derken, terörü besleyecek yeni bir ortam oluşturdu.
Irak'ta, her gün bir yenisinin gerçekleştiği ve artık Saddam destekçilerine yüklenemeyecek bombalı saldırılar bunun en iyi kanıtı.
Şubat ayında, Irak'taki Amerikalı sivil yönetici Paul Bremer, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'i, "profesyonel terörizmin" tırmanışı konusunda uyardı.
Saldırıların bazıları, Bush'un, Irak-El Kaide bağlantısının en iyi kanıtı dediği Ürdünlü militan Ebu Musab ez Zarkavi'ye yüklendi.
Ancak büyük çoğunluğunun, işgalin radikalleştirdiği genç Iraklı intihar bombacıları tarafından gerçekleştirildiği ortada. Gerçek hangisi olursa olsun, savaşın tetiklediği terörü, dönüp savaşı meşrulaştırmak için kullanmak hiç mantıklı değil"
YENİ IRAK HÜKÜMETİNDEN SIKI YÖNETİM Financial Times gazetesinde, "Yeni Irak hükümetinden sıkıyönetim tehdidi" başlığı dikkat çekiyor. Haberde, dün 41 kişinin ölümüyle sonuçlanan intihar saldırısının ardından, yeni Irak geçici hükümetinin, sıkıyönetim ilanını düşündüğü şu sözlerle duyuruldu.
"Financial Times'a bilgi veren, geçici Irak yönetiminin ulusal güvenlik danışmanı Muvaffak Rubai, Iraklı bakanların, sıkıyönetim ilanını ciddi olarak düşündüğünü doğruladı.
Rubai'nin verdiği bilgiye göre, kabine henüz fikir aşamasında ve konu Amerikalı yetkililerle detaylı olarak görüşülmüş değil.
Ulusal güvenlik danışmanı, bunun için yeni bir yasa çıkarılması gerektiğini, zira, Mart ayında çıkarılan geçici anayasada böyle bir madde bulunmadığını söyledi ve ekledi.
"Yeni yasa, sıkıyönetim için belli bir zaman ve mekan sınırlaması öngörmeli. Ancak teröristler her gün bir sürü insan öldürdü.
Bu nedenle de biraz sert olmalıyız. Önümüzdeki günlerde, elimizdeki tüm gücü sahaya süreceğiz. Bu savaşı ev ev, sokak sokak vermeye başlayacağız"
Financial Times, başyazısında, Avrupa Birliği ve Irak gibi başlıkların yanında biraz gözden kaçan bir konuya işaret etti. "Tehlikeli oyun" başlıklı yazıda, Çin ve Rusya'nın, Orta Asya'daki çıkarlarını canlandırdığı anlatıldı.
İki ülkenin, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan'dan oluşan Şangay İşbirliği Örgütü adlı platformu tekrar hayata geçirdiğini; liderlerin, dün Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te biraraya geldiğini hatırlatan gazete şöyle devam etti:
"Orta Asya genelde kriz dönemleri dışında pek hatırlanmaz. Amerika Birleşik Devletleri, 11 Eylül saldırılarının ardından bu bölgeye ilgi göstermişti. Zira, Afganistan savaşında, bu ülkenin komşularının desteğine ihtiyacı vardı.
Şimdi Rusya ve Çin, bu kez diplomatik anlamda sahaya iniyor bu bölgede. Amaç, buradaki Amerikan varlığının önüne geçmek değil sadece. Çin ve Rusya'nın zaten mevcut başka çıkarları var bölgede.
İkisi de bölgede giderek artan İslami radikalizmden rahatsız. İkisi de bölgedeki petrole ilgi duyuyor. Orta Asyalılar kendilerine patronluk taslanmasından pek hoşlanmazlar.
Özbekistan Devlet başkanı İslam Kerimov, insan hakları sicilini gerekçe göstererek, verdiği kredileri donduran Avrupa Yeniden Yapılandırma ve Gelişim Bankası'nın yıllık toplantısına katılmamıştı.
Kerimov şimdi, Çin ve Rusya'nın bu konuları dile getirmemesinden hoşnuttur herhalde. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı da, teröre karşı savaşı öne çıkararak, bu cofrafyadaki liderlerin insan hakları uygulamalarını gözardı etti.
Peki Amerika, Çin ve Rusya liderlerinin tavrı, bölgeye ekonomik büyüme ve siyasi istikrar kazandırır mı? Orta Doğu ve Afrika'da deneyimlere bakıldığında, orada işlemeyen bu metodun Orta Asya'da işlemesi için hiçbir neden göründü.