LONDRA (İHA) - Financial Times, Türkiye özel ekinde, AK Parti hükümetinin ülkeyi siyasi ve ekonomik istikrara kavuşturduğunu söyledi. Türkiye özel ekinin ilk sayfasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın büyük bir fotoğrafına yer verildi ve fotoğraf altına, "Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti, hem siyasete hem de ekonomiye istikrar getirdi" notu düşüldü.
Vincent Boland imzalı giriş yazısında, "Bu yeni ve cesur dönemde, sürdürülebilir bir büyüme yakalanabilir. Ancak ülkenin geleceği, büyük ölçüde Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerinin başlamasına bağlı" denildi.
"Şimdi her şey çok hızlı değişiyor. Hem ekonomide hem de siyasette Türkiye şahlanıyor. Bu çalkantılı ülkede; nihayet ekonomi, siyaset ve finans istikrara kavuştu. Adalet ve Kalkınma Partisi, siyaset sahnesine tamamıyla egemen. Geniş parlamento çoğunluğu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı Avrupa'nın arkası en güçlü lideri yapıyor" analizinin yapıldığı yazıda, "Türkiye, 25 yılı aşkın bir sürenin ardından bir çok Türk'ün birlikte büyüdüğü iki haneli enflasyondan kurtulmak üzere. Ülkenin 1990'lardan bu yana başa gelen ilk istikrarlı hükümeti, şimdi gücünü yerel seçimlerdeki galibiyeti ile pekiştirdi. Siyaset ve ekonomide yakalanan bu ender istikrar, ülkeyi Avrupa Birliği ile mükazerelere başlama konusunda güçlü bir konuma getiriyor" ifadeleri yer aldı.
Yazıda, Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti ile yapılan bir mülakata da yer verilmiş. Serdengeçti, enflasyonla mücadeleyi şöyle değerlendiriyor:
"Şu anda 'Ekonomi tamamıyla istikrara kavuşmuş' denemez. Tek haneli enflasyonu görmek için 1 yıla daha ihtiyacımız var. Dolayısıyla şu anda kutlama için biraz erken. Ancak sürdürülebilir büyüme, ulaşılabilir bir kavram artık"
"ERDOĞAN, SON YILLARIN EN İSTİKRARLI HÜKÜMETİNİN BAŞINDA BULUNUYOR" Financial Times, Türkiye özel ekinin giriş yazısında, ülkenin ekonomik istikrarın yanı sıra siyaset kültüründe de bir dönüşümden geçtiğini şu sözlerle anlatıyor:
"AK Parti, mimarı olduğu bu dönüşümden aynı zamanda en fazla yararlanan parti. Erdoğan, son yılların en istikrarlı hükümetinin başında bulunuyor. Yönetimin koalisyondan ziyade tek başına olması istikrarı getiriyor"
"AK Parti'nin tabanını, laik siyasi partiler tarafından uzun süredir yok sayılan dindar-girişimci sınıflar oluşturuyor. Siyaset yorumcuları, bu durumu orta sınıfın da artık sesini duyurmaya başladığının işareti olarak görüyor. Bu tablo, laik devlet yönetimi ve Milli Güvenlik Kurulu aracılığıyla kullanılan Anayasal rolü azatılmış olsa da, gücünü koruyan orduyu düşündürüyor" görüşünün savunulduğu yazıda, "Ekonomide bu istikrar nasıl yakalandı?" sorusu soruluyor. Cevabı "IMF programına bağlılık" olarak veren Financial Times, Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Soli Özel'in "Hükümet şu anda başarılı. Çünkü önünde IMF'nin çizdiği yol haritası var. Ancak IMF sonrası için bir planları olup olmadığından emin değilim. Program sona erdiğinde, kısa vadeli politik çıkarlara yönelmekten nasıl kaçınacaklar ondan da emin değilim. Hükümet hiç IMF sonrasını düşünüyor mu acaba?" sözleriyle uyarıda bulunmakta gecikmiyor.
Başbakan Erdoğan'ın partililere yerel seçim sonrası yaptığı "Rehavete kapılmayın" çağrısı, Financial Times'ın Türkiye ekindeki bir başka yazıya başlık olmuş.
Türkiye'deki siyasi değişimin neden ve sonuçlarına yer verilen yazıda, Avrupa Birliği'ne üyelik hedefinin önemli bir itici güç olduğu şu sözlerle vurgulanıyor:
"Avrupa Birliği ile müzakere aşamasına gelinmesi, önceki hükümetlerin dokunamadığı bir çok iç sorunu tabu olmaktan çıkardı. İnsan hakları çok canlı bir tartışma konusu artık. Ordunun siyasi hayattaki rolü azalıyor. Ülkenin kaderinin yegane belirleyicisi Milli Güvenlik Kurulu sivilleştirildi. Ve idam cezası kaldırıldı. En önemlisi AK Parti, Kıbrıs gibi uzun soluklu bir dış politika sorununa eğilme kararlılığı gösterdi. Adanın tekrar birleşmesinin askeri ve stratejik bir konudan ziyade siyasi bir konu olduğunda ısrar edilerek, Ankara'da bir uzlaşma meydana getirildi. Ancak Türk kamuoyunda, belli başlı katı milli tutumları yumuşatma iradesi olmasaydı, bu değişimlerin hiçbiri hayata geçemezdi"
İNGİLİZ DİPLOMATLAR, BLAİR-BUSH İTTİFAKINI ELEŞTİRİYOR İngiliz gazetelerinin neredeyse tümünün ilk sayfasında, 52 eski İngiliz diplomatın Tony Blair'e hitaben kaleme aldığı ve Başbakan'ın Amerika Başkanı Bush ile Orta Doğu ve Irak konusundaki ittifakının eleştirildiği mektup var.
Guardian, birçoğu daha önce bölgede görev yapmış diplomatların mektubundaki şu satırları aktarmış:
"Arap-İsrail sorunu ve Irak konusunda, Amerika Birleşik Devletleri ile yakın işbirliği içinde gerçekleştirdiğiniz politikaları derin endişeyle izliyoruz.
Irak'ta, yürütülen görev tanımı ile çelişkili bir biçimde aşırı askeri güç kullanılması, açıklamalarda kışkırtıcı bir ifade seçilmesi, Necef ve Felluce'deki çatışmalar... Tüm bunlar direnişi yok edeceği yerde güçlendirmiştir"
Independent, ilk sayfasının tamamını, altındaki imzalarla birlikte mektuba ayırmış. Gazete, diplomatların Blair'i, Beyaz Saray üzerinde gerçek bir etki kurmaya çağırdığını, eğer bu mümkün değilse, başarısızlığa mahkum olan Amerikan politikalarının daha fazla izlenmemesini istediklerini aktarıyor.
Independent, Birleşmiş Milletler eski büyükelçisi Crispin Tickell imzalı bir mektuba da sayfalarında yer vermiş.
"Diplomasi çevrelerinde, şimdiye kadar hiç bu kadar büyük bir endişe ve umutsuzluk görmemiştim. Konunun aciliyeti nedeniyle, mümkün olduğu kadar çabuk harekete geçme ihtiyacı hissettik. Irak Savaşı yasa dışıydı. Bush ve Blair her ne amaçlıyorsa, bu kötü planlanmış ve kötü uygulanan bir politika" şeklinde görüşlerini ifade eden Tickell, sözlerini şöyle tamamlıyor:
"Birinci Körfez Savaşı sona erdi, çünkü sadece Birleşmiş Milletler kararı Irak ordusunun Kuveyt'ten çıkarılmasına izin veriyordu. Irak'a girip Saddam Hüseyin'i devirmeye değil. Baba Bush da, zaten rejimi değiştirecek bir planı olmadığından orada durdu. Ancak göründüğü kadarıyla yine bir planı olmayan oğlu devam etti ve Blair de onu destekledi".