LONRDA (İHA) - İngiltere ve Avrupa basının gündemini bugün, Ukrayna devlet başkanlığı seçimleri ile Kuzey İrlanda'da barış anlaşması ihtimali hakkında çıkan haberler oluşturuyor. Times gazetesi, eski Doğu Bloku ülkesinde yaşananları yorum sayfalarına, "Soğuk Savaştan kalma eski kavgaları bu kez Putin'in canlandırdığına" gönderme yaparak taşımış.
Yazar Michael Gove, Batı ile Doğu arasında iktidar savaşının alevlendiğini şu sözlerle anlatmış: "İki yıl önce herhangi birimiz Felluce'den haberdar mıydık? Ya da Srebrenitza'da yaşananlardan? İki hafta önce, kaçımız Viktor Yuşçenko ile Viktor Yanu-koviç'in ilişkisini biliyorduk? Her şeye rağmen, Ukrayna'da yaşananlar, daha fazla ilgiyi hak ediyor. İki Viktor arasındaki çatışma, sadece bölgesel bir iktidar savaşı değil. Bu iki dünya görüşü arasında bir yarış."
Times yazarı, Putin'in iktidar mücadelesini tanımlarken de, Batı değerlerinin tehlike altında olduğuna dikkat çekerek, "Bu eski Sovyet bloğunda sürüp giden bir mesele ve bizi doğrudan ilgilendiriyor. Rusya Cumhurbaşkanı Putin, ülke içinde gizli polis devleti inşa etmenin yollarını ararken dışarıda da liberal ulusal hareketlere karşı kampanya yürütüyor. Her ikisi de Batı değerlerini tehlikeye sokuyor" diyor.
Independent'in yorum sayfalarında da benzer bir görüş hakim: "Acaba Avrupa, Yugoslavya'nın bölünmesinde yaşananlarla bir kez daha mı karşı karşıya; yoksa bu, Rusya'nın ciddi bir toprak kazanma savaşı mı?" University College London'da Ukrayna Çalışmaları bölümünden Andrew Wilson, Ukrayna'nın ikinci bir seçime gidilse, bölünmeden kalıp kalamayacağını sorguluyor: "Ukrayna, ortalık sakinleşip ulusal birlikhükümeti de kurulabildiği takdirde muhalefet lideri Yuşçenko'nun liderliğini kaldırabilir.. Üstelik Ukrayna içine düştüğü krizden çıkabilmesi halinde, çok şey vaat ediyor: Bunda hem Avrupa Birliği standartlarına yaklaşan ekonomisi hem de Rusya'ya örnek teşkil etmesi etkili.. Ülkede bir iki bölünme olması kimsenin işine gelmez. Aslına bakarsanız, iki devlet birbiri ile iyi geçindiği takdirde bu, Batı için bir ödül olacaktır."
Financial Times gazetesi ise, Ukrayna'daki krizin ekonomiye etkisini, ülkenin çelik sanayinde isim yapmış zengin iş adamlarından biri ile yapılan röportajla, Avrupa sayfalarına taşımış. Haberin başlığı ise, "Çelik üreticisi Yanukoviç'e güveniyor" şeklinde. Gazete, ülkenin batısında tarımın gelişmiş, doğusunda ise doğal kaynakların zengin olduğunu da, çeşitli tablolarla okuyucusuna aktarıyor. Alman Sueddeutsche Zeitung ise, Avrupa Birliği'nin Ukrayna'da oluşan umutlara karşılık vermesi gerektiğine değinerek, "Bu, Ukrayna'nın Avrupa Birliği'ne hemen üye olması anlamına gelmiyor, ama Brüksel ile Kiev arasında bir yakınlaşma, her iki tarafın da yararına" diyor. Kuzey İrlanda'da anlaşma ihtimali de öne çıkan gündem konuları arasında.
Independent gazetesi, iktidar paylaşımına dayalı özerk hükümeti yeniden hayata geçirme pazarlıklarını manşete taşımış. Bölgenin, İngiltere'den ayrılmasını savunan Sinn Fein partisi lideri Gerry Adams ile Ulusal Demokratik Birlik partisi lideri İan Paisley'in büyük fotoğrafları, gazetenin kapağında yanyana ve başlık da şöyle: "Acaba bu adamlar, geçmişteki anlaşmalara son verecek bir anlaşmanın eşiğindeler mi?" Gazetenin bu soruyu sormasının nedenini, yine fotoğraf altlarında görüyoruz:
Independent, Ian Paisley için, "78 yaşında, 40 yıldır İngiltere'ye bağlılığı savunan kanadın temsilcisi", Gerry Adams için ise, "56 yaşında, 30 yıldır cumhuriyetçi kanadın öncü ismi..."ifadelerini kullanıyor. Tarafların sadece bir yıl önce, tam tersi açıklamalarda bulunduklarına dikkat çeken Gazete, şöyle devam ediyor: "Bugüne dek öyle anlaşmalar suya düştü ki, kimse, hiçbir şeye kesin gözüyle bakamıyor." Sol eğilimli bir diğer gazete olan Guardian ise daha iyimser: "Kuzey İrlanda'da barış sağlamak için çalışanlar açısından, bu sorun, köhne bir arabayı, tepeyi aşana kadar itmeye benziyor. Taraflar arasında iktidar paylaşımı üzerine bir anlaşmaya varılması, şimdi olmasa da, gelecek yıl, genel seçimlerden sonra mümkün olabilir."
Hem Times hem de Guardian gazetelerinin ön sayfalarında göze çarpan bir diğer konu, İngiltere'deki Müslümanlar. Guardian ile ICM'in 500 kişinin katılımıyla yaptığı ankete göre, İngiltere'deki Müslümanlar, iş saatleri dahilinde dini görevlerini yerine getirebilmeleri için kendilerine zaman tanınmasını istiyorlar. Ayrıca özel hukuk davalarında, İslam yasalarına başvurulması da bir diğer talepleri. Ankete katılanların yüzde 61'i, "verilecek cezalar İngiliz yasalarını ihlale girmediği sürece", şeriat yasalarının geçerli olmasını istiyor. Times gazetesi ise, İngiltere Müslümanlar Birliği'nin yayınladığı bir kitapçığı öne çıkarmış. Kitapçıktaki veriler ilginç: "İngiltere'deki bir buçuk milyondan fazla Müslüman, ailelerinden gelen renkli gelenekleri, ülke kültürüyle bağdaştırarak yeni bir kimlik geliştiriyor. Ayrıca, İngiltere'deki Müslümanlar, sanat, spor, siyaset hatta modaya katkılarını da giderek artırıyorlar."
Avrupa gazetelerine baktığımızda ise Fransa'da iktidardaki Halk Hareketi Birliği partisi UMP'nin başına geçen Nicolas Sarkozy'e ilişkin yorumlar göze çarpıyor. Fransız Le Monde gazetesi, Sarkozy'nin UMP'ye yeni bir renk getireceği görüşünde. "Sarkozy, Sağ görüşü, ideolojik açıdan yeniden güçlendirmek istiyor. Ayrıca komplekslerinden arındırıp bir doktrin kazandırmak." Danimarka'da yayınlanan Jyllands-Posten ise Sarkozy'nin "yeni bir siyasi yıldız" olup olmadığını sorguluyor: "Fransa'nın değişimi güçlü biçimde arzuladığına kimsenin şüphesi yok. İlk bakışta 49 yaşındaki Sarkozy, Sosyalist olmayan bir Fransa'da, 'yeni neslin temsilcisi' gibi görünüyor. Ama tarihi de unutmamak gerek... Fransız siyasetçiler, hükümete geldiklerinde değişikliğe hazırdırlar ama cumhurbaşkanı seçildiklerinde sisteme haddinden fazla destek verirler."
Cumhurbaşkanı Chirac'ın dün Tarım Bakanı Herve Gaymard'ı Sarkozy'nin yerine Ekonomi'nin başına geçirmesi de, Le Figaro ve Liberation da tartışılıyor. Liberation, atamayı şu sözlerle yorumlamış: "44 yaşındaki genç Gaymard'ın ön plana taşınması, Chirac cephesinin yeni yetenekleri olduğunu gösterme çabası." Liberation da atamanın, Sarkozy'e üstü kapalı bir mesaj olduğunu vurguluyor: "Bütün nezakete ve yapmacık gülümseyişlere rağmen, Chirac ile Sarkozy arasındaki düello ortada ve bitecek gibi de görünmüyor."