BRÜKSEL (İHA) - Avrupa Birliği Konvansiyonu Başkanı ve Fransa eski Cumhurbaşkanı Valery Giscard d'Estaing, bir Avrupa Anayasası taslağı açıkladı. Konvansiyon, bu tasarı temelinde önümüzdeki yıl yaz aylarına kadar öneriler hazırlayıp, üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının onayına sunacak. Avrupa Birliği'ne, 'Avrupa Birleşik Devletleri' isminin de önerildiği söz konusu tasarıda, uzun vadede nasıl bir Avrupa Birliği istendiği sorusunun ise cevabı yok.
Siyasi gözlemciler, Avrupa Birliği içinde uzun süre bir anayasaya gerek olup olmadığının bile tartışma konusu olduğunu hatırlatarak, Alman siyasetçilerin bunu yıllardan beri talep ettiğini ve ellerinde iyi kozlar da olduğunu belirtiyor. Çünkü her yeni anlaşmayla, Avrupa hukukunun giderek içinden çıkılmaz bir hal aldığını ve burada daha fazla saydamlığa acilen gerek olduğunu savunan gözlemciler, bu projeyi eleştirenlerin ise, böyle bir anayasayı, 'süper devlet Avrupa' yolunda atılan ilk adım olarak gördüğüne dikkat çekiyor.
Avrupa Anayasası taslağının her köşesinde de, daha çok kaynaşmış bir Avrupa yanlılarıyla, gevşek bir devletler birliği yanlıları arasındaki çatışmanın belirgin şekilde görüldüğünü ifade eden siyasi gözlemciler, yeni anayasayla, Avrupa Birliği'nin yetkilerinin azalmayacağını, fakat hangi muhtemel ortak politikaların Anayasa'ya alınacağının daha birçok çetin tartışmaya yol açacağını kaydediyor.
DÖNEM BAŞKANI TARAFSIZ OLAMIYOR Gözlemcilere göre, temel anlaşmazlık, sembolik gibi görünen bir konuda da ortaya çıkıyor: 'Avrupa'nın tepesinde kim olacak? Avrupa'nın çehresini kim belirleyecek?'. Dönüşümlü başkanlık sisteminin gelecekte işe yaramayacağını ileri süren siyasi gözlemciler, ulusal hükümetlerin, özellikle de seçim arifesinde, AB'nin geleceğini belirlemelerine izin verilemeyeceğini - 6 aylığına bile olsa-, bunun en iyi örneğini de, iki yıl önce genişleme için hayati önem taşılan Nice Zirvesi'ni hazırlayan, fakat yine o dönemde genel seçimler arifesinde bulunan Fransa Dönem Başkanlığı'nın verdiğini bildiriyor.
Sonucun, kötü hazırlanmış bir zirve maratonu ve oy sayıları ve meclis sandalyeleri üzerinde yürüyen acılı bir pazarlık olduğunu öne süren gözlemciler, seçmenlerinin eğilimlerini de göz önünde bulundurmak zorunda kalan Fransa Dönem Başkanlığı'nın ise tarafsız ve uzlaştırıcı olamadığını vurguluyor. Siyasi gözlemciler, bu örneğin, birkaç yıl süreyle görev yapacak bir Avrupa Başkanı seçilmesi düşüncesi için iyi bir gerekçe olduğunu kaydediyor.
Avrupa Parlamentosu ve ulusal parlamentoların üyelerinden oluşması planlanan bir 'Halklar Kongresi'ne gerek olmadığını savunan gözlemciler, "Avrupa Parlamentosu neden yetmesin? Daha bugünden, vatandaşların demokratik şekilde seçtiği tek Avrupa kurumu o. Ve şu anda en az sözü geçen de o. Eğer Avrupa Birliği'ndeki demokrasi eksikliği ciddi şekilde giderilmek isteniyorsa, iktidar kavgasına eklenecek yeni bir kurum oluşturmak yerine, nihayet Avrupa Parlamentosu'na daha güçlü bir rol biçilmeli" görüşünde birleşiyorlar.