Büyük Veba Salgını diğer adlarıyla Kara Ölüm ve Kara Veba, Asya'nın güneyinden başlayarak tüm Avrupa'ya yayılarak büyük bir kıyıma yol açmıştı. Okyanuslar ve çöller yüzünden başka kıtalara bulaşmayan salgın Avrrupa sokaklarını ceset torbalarıyla doldurmuştu.
Cengiz Han'ın ölümünden yaklaşık yüz yıl sonra günümüz Kırgızistan'ı Cengiz Han İmparatorluğunun en önemli şehirlerinden olan Issyk Kul'da salgının başladığı düşünülüyor. Asya'nın en önemli merkezlerinden olan şehir özellikle ticaret anlamında oldukça gelişmiş ağlara sahipti. Bu bölgede veba hastalığına yakalanıp ölen ilk kişi 'Kutluk' adında hristiyan bir adamdı...
Kutluk'un ölümünden sonra doktorlar ne olduğuna dair pek bir tanı ortaya koyamıyor. Ancak daha sonra buna benzer ölümler yavaş yavaş bölgelere yayılmaya başlıyor. Bu yayılmada en önemli etken ticaret ağıydı. Bakteri sessiz bir katil gibi ticaret ağlarında dolaşıp tüccarları öldürüyordu. Bu bakteri günümüzde; Yersinia Pestis olarak biliniyor.
Bakteri önce dolaşım sistemini dolaşıyor, bağışıklık sistemini çökerterek vücutta çok hızlı şekilde yayılmaya başlıyordu. Ardından salgı bezleri şişiyor ve insan vücudunda büyük kabarcıklar çıkmaya başlıyordu.
Veba insanlara gözle göremeyeceği çok basit bir canlıdan yani pirelerden bulaşıyordu. En temel besini kan olan pireler insanları ısırdığında bakteriyi direkt olarak insan vücuduna aktarmış oluyordu. 1337'de Issyk Kul şehrinde bu yüzden sadece 4 kişi ölmüştü. Ancak iki sene sonra bu sayı yüze yükseldi.
Veba taşıyan bakterili pireler hastalığı sadece insanlara bulaştırmıyordu. Tüylü ve pislik içinde olan sıçanlar onlar için daha güzel bir ev oluyordu. Sıçanlar özellikle Asya'da var olan hayvan türü olmasına rağmen özellikle Roma döneminde Avrupa'da yayıldı. Veba zamanı sokaklarda ve evlerde sıçanlar fır dönüyordu. Tahmini olarak her sıçanda 9 hastalıklı pire bulunuyordu. Yani kısaca evde dolaşan bir sıçan koca bir aileyi vebadan öldürebilirdi.
(Görseldeki resim; Toggenburg İncili'nde Kara Ölüm'ün temsili)
Bir nevi tarihteki ilk biyolojik savaş olarak anılması gerektirecek bu olay Kefe'de gerçekleşiyor. Altınordu Devleti'nin son hükümdarı ve Moğol hanedanlığından Cani Bey, bugün Kırım topraklarının en güneyinde bulunan Feodasya ya da Caffa adıyla bilinen Kefe'yi kuşatma altına alıyor. O dönem Cenevizliler'in elinde bulunan şehir sağlam bir savunma yapıyor. Bunun yanında Cani Bey'in acımasız ordusunun yarısı vebadan ölünce kuşatma bir türlü sonuç vermiyor. Ardından aklına başka bir fikir gelen Cani Bey, vebadan ölen askerlerini mancılıkla surların diğer tarafına yani Kefe şehrine yolluyor. Çok kısa zamanda etkisini gösteren hastalık Cenevizliler'in Avrupa'ya kaçmasına neden oluyor. Cani Bey istediğini almıştı fakat başka bir katil, savaştan kaçan insanlarla birlikte Avrupa'ya doğru emin adımlarla ilerliyordu...
Öyle ya da böyle sonuç olarak Veba artık Avrupa'ya varmıştı. Skolastik Avrupa Medeniyeti ve Feodal yönetim yanında Derebeylikler ve başka kötü yönetimler... Kilisenin etkisinde kalan ve ırkçılıktan geçilmeyen Avrupa'nın karanlık yıllarında bir de veba başlarına bela olmuştu. Dönemin Avrupa'sı vebanın bulaşması için müsait bir ortamdı. Kalabalık şehirler ve mekanlar, lağımlar, pislik içinde yaşam veba için uygun bir ortamdı. Kısa zamanda yayılan bakteri artık sıçanlar değil hava yoluyla bile insanlara bulaşabiliyordu. Kısa zaman %75'lik ölüm oranı bir anda %100'e çıkmıştı.
Veba bazen öyle tehlikeli olabiliyorduki bulaştığı kişiyi çok kısa sürede bazen saatler içinde öldürebiliyordu. Kilise başta tanrının cezası olduğunu gösterse de insanlar artık buna inanmıyordu. Ancak bu kez başka bir çözüm bulan kilise halkı Musevilere yönlendiriyordu. Halk salgının sebebi olarak cadılar ve Musevileri gösteriyordu. Dönemin papası VI. Clement'e tanrıyla anlaşma yapması için insanlar varını yoğunu veriyordu. Birçok prenslik ve krallıktan önemli kişiler ölüyor halk artık umursamıyordu.
Dönemin Fransa Kralı VI. Philippe, Paris Üniversitesi’den salgının nedenler hakkında bilgi istedi. Ancak üniversitedeki doktorlar bırakın nedenleri hastalığın bile belirtilerini tam bilmiyorlardı. Gece gündüz süren çalışmaların tartışmaların sonucunda Satürn, Jüpiter ve Mars’ın 20 Mart 1345'de kova takımyıldızı ile 45 derece ters açı yapmasına bağlarken bazı kesimler havadaki bu kötü kokuyu ve hastalıkları yakın zamanda gerçekleşen depreme ve çatlaklardan çıkan gizemli hastalıklara bağlıyorlardı.
4 yılda Avrupa'nın yarısını öldüren ve Asya'yı baz alırsak 15 yılda 75 milyon kişiyi öldüren hastalığa kimse çare bulamadı. Hastalığın bitişi yine hastalıktan oldu. Veba o kadar çok ilerlemişti ki artık bulaştığı insanı 1 dakikadan kısa bir sürede öldürüyordu. Ancak hastalık öldürdüğü kişiyle birlikte öldüğü için kimseye bulaşamıyordu. Arada geçen sürede hastalık yavaş yavaş yok olmaya başladı.
Bu büyük salgının ardından Avrupa'da az da olsa kiliseye olan güven sarsıldı ve yavaş yavaş tıp alanında gelişmeler kaydedilmeye başlandı. Elbette Rönesans'a kadar Avrupa'da tam bir gelişme olduğunu söylemek imkansız. Ancak tohumlar vebadan sonra yavaş yavaş atılmaya başladı dersek yanlış olmaz.