HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Avukat İnal, kan davalarını araştırdı

ŞANLIURFA (İHA) - Şanlıurfa Barosu'na bağlı olarak Siverek İlçesi'nde görev yapan Avukat Seyhmus İnal, yaklaşık 2 yıldır büyük bir titizlik içersinde kan davasının çıkış nedenleri üzerinde çalışmalar yaptı.

Siverek'te girdiği bütün dava dosyaları üzerinde incelemede bulunan Avukat İnal, Siverek'teki kan davalarının çıkış nedenini 8 ana madde halinde topladı. Avukat Seyhmus İnal, Siverek'te meydana gelen kan davalarının temelinde genellikle arazi anlaşmazlıklarının bulunduğunu, adliyede ilk kan davası kayıtlarına 1856 yılında raslandığını belirtti. İnal, Carci köyünden İzol aşiretine mensup Hüseyin Bin Ahmet'in, Dindar köyünden Zülfikar bin Cuma'yı arazi anlaşmazlığı yüzünden kılıçla yaralaması olayının, kayıtlı ilk kan davası olduğunu söyledi.

Avukat Seyhmus İnal, duruşma salonunda vekili olduğu dava dosyalarını ve kan davalı kişilerle yapmış olduğu tespitlerini şöyle açıkladı: "Siverek'te kan davalarının başta gelen nedeni, bu topraklar üzerinde tarih boyunca empoze edilen savaş kültürü, adaletsizlik ve düzensizlik sonucu ortaya çıkan kültür ve yaşam şeklinin beraberinde getirdiği şiddettir. Geçimin toprağa bağlı olması ve toprak sorunun çözülmemiş olması da önemli etkendir. Genelde bölgede özelde Siverek'te toprak sorunu çözülmemiştir. Bölgede bulunan toprakların çoğu sorunlu, itirazlı ve davalıdır. Bunun en önemli somut örneği, Siverek kadastro mahkemesinde bir asırdan beri devam eden ve yaklaşık 100 civarında olan dava dosyalarıdır. Devletle birbirleriyle davalı olan binlerce insan, on binlerce dönümlük davalı araziler, devam eden ihtilaflar ve yargıdan umudunu kesen çare, çözüm ve sonuç alamayan insanların kendi sorununu ve adaletini kendisinin gerçekleştirmesi istediği, kan davasının en önemli nedenidir".

Bölgede aşiretsel yapı ve feodal yaşam şeklinin, kan davalarının, kavganın ve bölünmenin ortaya çıkmasında önemli etken olduğunu kaydeden İnal, şu açıklamalarda bulundu: "Bölgede toprağa bağlı yaşam ve bu yaşamda ucuz insan gücü ve topraklara sahip (zilyet) olma durumu ile mevcut siyasal yapılanma ve devlet anlayışının aşiretsel yapıyı destekleme ve bu yapının siyasal partilerin yönetiminde etkinliği bulunmaktadır. Genelde biten dağılan tarihsel misyonunu yitiren aşiretsel yapı burada devam etmektedir. Kendi kendini koruma, yakınına sığınma ile bu yaşam şeklinde kendi adaletini gerçekleştirme, devletin seyirci kalıp, adaleti gerçekleştiremediği bu düzende intikam alma, kin, güçsüzü ezme, zorla sahip olma gibi durumlar, kanı ve kan davalarını besleyen yaşatan etkenlerdir. Okul yüzü görmemiş tarih boyunca dilden dile hocadan hocaya öğretilen çoğu yanlış ve dinle alakalı olmayan dogma bilgiler sayesinde 'intikam alma' kutsallaştırılarak yaşamın bir parçası haline getirilmiştir".

Güvencenin olmadığı ortamda sermayenin ve eğitilmiş insanların kalmasının mümkün olmadığını kaydeden İnal, "Sermaye güven ister, aydın ve bilge öncüler ise ortam ve mücadele isterler. Bu imkan ve durumların olmadığı bölgede beyin ve sermaye göç etmektedir. Bölgenin yoksul ve eğitimsiz olması, bilgiden, teknolojiden, yoldan, enerjiden mahrum kalması, her türlü kine davetiye çıkarmaktadır. Can güvenliği, mal güvenliği, korucu vb. adlarla eğitimsiz ve birbirleri ile sorunları olan insanların silahlandırılması ve kendi adaletini gerçekleştirme, devletin bu imkanlarını kendi lehine kullanma durumu karşısında toplumun diğer kalan kesiminin kendi imkanları ile silahlanması bölgeyi silah deposu haline getirmiştir. Herkesin belinde, evinde, arabasında silahların bulunduğu ve bu insanların büyük bir çoğunluğunun eğitimsiz ve birbirleri ile sorunları olması ve bu sorunların devlet tarafından zamanında adil ve eşit bir şekilde çözülmemesiyle, bu ortamda ancak kan olur, kavga olur, birbirine sığınma ve aşiretini güçlendirme durumuna çanak tutulmuş olur" şeklinde konuştu.

Eğitimin önemli sorun olduğunu dile getiren İnal, "Halen 600 civarında kırsal yerleşim yerinde (köy ve mezra) okullaşma Özal döneminde başlamış. Bu yerleşim birimlerinin yüzde 60'ında hala okulun olmayışı, hele kadınların yüzde 70-80'ninin eğitimden yoksun olduğu bu şartlardaki her birey pimi çekilmiş birer bomba durumunda. Eğitimden üretimden yoksun bırakılan, geleneklerin ve törelerin etkisinde şekillenen kadın, kan davasının hem mağdurudur, hem de bu nedenlerden dolayı kan davasının nedenidir. Kadın bazen namustur, uğrunda insanlar öldürülür. Kan davasının nedenidir. Bazen anadır. Kadın, 'Ya intikam alırsın ya da sütümü sana helal etmem. Namusunu temizle' gibi söylemleriyle belirleyicidir. Tetikleyicidir. Ama özünde ve sonunda olayın mağdurlarıdırlar" dedi.

En Çok Aranan Haberler