VİYANA (İHA) - Avusturya'da hükümetinin, parlamentonun dünkü oturumunda sunduğu, "Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği için referandum yapılmasına ilişkin partiler arası ittifak" önerisi muhalefet partileri tarafından reddedildi.
Toplantının başında söz alan Başbakan Wolfgang Schüssel, 17 Aralık'ta yapılan AB Zirvesi'nde gelecekteki katılımlar için hazırlık çalışmalarının yapıldığını, bu bağlamda Türkiye'nin de en önemli konu olduğunu belirtti. Türkiye'ye ilişkin olarak iki önemli noktanın da gündeme geldiğini söyleyen Schüssel, bunlardan birinin Kıbrıs olduğunu, Avusturyalıların Kıbrıs'ın Türkiye tarafından tanınma arzusunu desteklediğini açıkladı. Kıbrıs'ın haklı olarak Türkiye tarafından tanınmayı beklediğini, çünkü bir Birliğe katılmak isteyen bir ülkenin o Birliğe üye olan her ülkeyi tanımak zorunda olmasının çok doğal olduğunu söyleyen Schüssel, bu prensibin Kıbrıs gibi küçük bir ülke için bile geçerli olduğunu vurguladı. "AB için 600 bin Kıbrıslının 70 milyon Türk'ten daha önemli olduğu argümanını keşke hiç duymasaydım" diyen Schüssel, AB için küçük olsun büyük olsun her ülkenin eş değerde olduğunun altını çizdi. Schüssel Avusturya açısından ikinci önemli konunun müzakerelerin ucunun açık bırakılması olduğuna işaret etti. Schüssel bu bağlamda Avusturya'nın, Türkiye için uzun ve özel bir müzakere sürecinin söz konusu olması, müzakerelerin en erken 2014 yılında sona ermesi, müzakerelerin sonunun açık bırakılması ve tam üyelik için bir garanti verilmemesi gibi bazı maddelerin zirvenin sonuç bildirgesine eklenmesi konusunda da büyük çaba harcadığını, ayrıca Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmesine, öncelikle de AB'nin katılımı kaldıracak güçte olmasına özen gösterilmesinin sağlandığını belirtti. Öte yandan Türkiye'ye bir Avrupa perspektifi verilmesinin, hem Avusturya'nın hem de Avrupa'nın çıkarına olduğuna da değinen Başbakan, Türkiye'ye giriş müzakereleri konusunda olumsuz cevap vermenin yanlış olacağını düşündüğünü açıkladı. Schüssel Avrupa'da devlet ve hükümet başkanlarının ülkeye önceden vaatte bulunduklarını da hatırlattı. Ancak Türkiye'nin büyük bir kısmı Avrupa toprakları üzerinde olmadığından ve ülke AB'nin katılım kapasitesini zorladığından özel bir durum teşkil ettiğini de sözlerine ekleyen Schüssel, Avusturya'nın "bir durdurma düğmesinin monte edilmesini" sağladığını söyledi ve giriş müzakerelerinde koruyucu hükümlere de yer verilmesinin önemine işaret etti. Schüssel ayrıca katılımın otomatik olarak gerçekleşmeyeceğini, üye ülkelere kontrol ve söz hakkı tanınacağını ve örneğin iş piyasasının güvenceye alınması için gerekli bazı düzenlemelere yer verildiğini söyledi. Schüssel müzakerelerin olumlu sonuçlanmasından sonra, katılımın söz konusu olması halinde, Avusturya halkına da bu konuda söz hakkı tanımak amacıyla, halk oylamasına gidilmesinden yana olduğunu ifade etti. Başbakan, Avusturya halkının doğrudan oy kullanma hakkının bundan sonraki hükümetlerin görev sürelerinde de garanti altına alınması için, Parlamento'daki dört partinin birleşerek bir pakt imzalamalarını önerdi. Schüssel bunun bir taktik değil, halka verilen bir söz olarak algılanması gerektiğini vurguladı.
SPÖ: "AB, ÖNCE NASIL BİR BİRLİK OLMAK İSTEDİĞİNİ BELİRLEMELİ"
Ancak koalisyon hükümetinin önerisi muhalefet tarafından reddedildi. Ana muhalefet konumundaki Sosyal Demokrat Parti (SPÖ), Türkiye konusunda bir halk oylamasına ilişkin karar önergesini onaylamayacağını bildirdi. Başbakanın ucu açık müzakereler ve Kopenhag kriterleri gibi doğal olan şeyleri kendi başarısı gibi gösterdiğini söyleyen SPÖ Parlamento Grubu Başkanı Cap, AB'nin önce nasıl bir Birlik olmak istediğini belirlemesi gerektiğine işaret etti. Cap, AB Komisyonunun Türkiye'ye ilişkin raporuna da değinerek, raporda insan hakları, azınlık hakları ve kadın erkek eşitliği konularında herşeyin olumlu olmadığını hatırlattı. Cap, SPÖ'nün hükümetin aksine giriş müzakerelerinin tamamlanmasından önce halkın oyuna başvurulmasından yana olduğunu vurguladı.
YEŞİLLER AB GENELİNDE REFERANDUM İSTİYOR
Yeşillerin Başkanı Van der Bellen de, koalisyon hükümetinin büyük ortağı Hıristiyan demokrat eğilimli Halk Partisi (ÖVP) tarafından önerilen partiler arası paktı reddetti ve katılımdan 10-15 yıl önce böyle bir paktın yapılmasının siyasi açıdan güven verici bir davranış olmayacağını ileri sürdü. Van der Bellen, bu konunun yalnız Avusturya değil tüm AB halkını ilgilendirdiğini, bu yüzden zamanı gelince AB halkının oyunun alınması gerektiğini söyledi. Van der Bellen ayrıca SPÖ'nün 10-15 yıla kadar Parlamento'da istediği oyu kullanabileceğini, halkın iradesinin ardına saklanmasına gerek olmadığını da ifade etti.
İktidar ortağı Özgürlükçüler Partisi (FPÖ) Parlamento Grubu Başkanı Herbert Scheibner ise Avusturya'nın katılım konusunda birçok ülkenin cesaret edemediği şeyi gerçekleştirdiğini ve tek başına eleştirici bir tavır ortaya koyduğunu belirtti. Türkiye'nin önemli bir ülke olduğunu ve asıl bu yüzden 10-15 yıla kadar belki de gerçekleşmeyecek bir katılım konusunda onunla müzakerelerde bulunmanın yanlış olduğunu söyleyen Scheibner, FPÖ'nün bu yüzden bir ortaklıktan yana olduğunu yineledi. Bu bağlamda Türkiye'de gerçekleştirilen reformların ne dereceye kadar kalıcı olduğunu da sorgulayan Scheibner, Türkiye'nin Birlik üzerindeki etkisinin Birliğe katılımı halinde daha da artacağının altını çizdi. Scheibner, "Eğer AB üyesi Kıbrıs'ın tanınması bile bir sorun teşkil ediyorsa, giriş müzakerelerinin ne anlamı kalır?" diye sordu. Katılım halinde bundan en çok etkilenecek olan halk olduğuna göre, öncelikle halkın bu konudaki fikrinin alınması gerektiğini vurgulayan Scheibner, FPÖ'nün 10-15 yıla kadar hala iktidarda olması halinde, Türkiye'nin AB'ye katılımına karşı olan tutumunu sürdüreceğini ve bunu engelleyeceğini yineledi. Scheibner, FPÖ'nün Schüssel'in halk oylamasına ilişkin pakt kurma önerisini desteklediğini açıkladı.