Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu'nda Anayasa Mahkemesi'nin yeni üyesi Yılmaz Akçil'in yemin töreninde konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un da katıldığı törende AYM Başkanı Arslan'ın sözleri dikkat çekti.
AYM Başkanı Arslan, "AYM kararları 153'ncü maddeye göre kesin olup gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Kararların uygulanması her şeyden evvel Anayasa'nın hepimizi bağlayan bir toplum sözleşmesi olmasının zorunlu bir sonucudur" ifadelerini kullandı.
Konuşma yapan AYM Başkanı Arslan, AYM üyeliğine Danıştay kontenjanından seçilen Yılmaz Akçil'i tebrik ettiğini belirterek, üzerlerinde bulunan cübbelerin topluma, adalete güveninin sembolü olduğunu söyledi. Arslan, "Bireysel başvuru, yargı tarihinin en büyük reformların biridir. Türk hukukunun en büyük kazanımlarından biridir. Bireysel başvurunun kabul edilmesindeki amaç, bireylerin sahip oldukları temel hak ve özgürlüklerin daha iyi korunmasını sağlamak ve bu suretle sorunu, ülke sınırları içinde çözerek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılan başvuru sayısını azaltmaktır. Anayasa Mahkemesi, yaşama hakkından ifade özgürlüğüne, mülkiyet hakkından örgütlenme özgürlüğüne kadar bireysel başvuru kapsamındaki tüm hak ve özgürlüklerle ilgili olarak yüz binlerce karar vermiş, bunu yaparken de başvurucunun kimliğine hiçbir zaman bakmamıştır. Bu bağlamda aralarında ağır cezalara mahkum edilmiş ve cezaları kesinleşmiş olanların da bulunduğu hemen hemen her siyasi görüşten milletvekilinin ve siyasetçinin hak ihlali iddiaları incelenmiş, bunların bir kısmında ihlale hükmedilmiştir" dedi.
Arslan, bireysel başvuru sürecinden önce temyiz mercileri dahil tüm mahkemelerin Anayasa'yı yorumlayabileceğini; ancak Anayasa'nın 148'inci maddesine göre bireysel başvurunun olağan kanun yolları tüketildikten sonra temyiz aşamasından geçip, AYM'nin önüne geldiğini vurguladı. Arslan, şöyle dedi:
"Kesinleşen bir karara karşı bireysel başvuru yapıldığında da artık Anayasa'yı yorumlamak ve uygulamak konusunda nihai karar, AYM'ye verilmiştir. Bu bağlamda temyizden geçerek kesinleşmiş yargı kararlarından sonra AYM'nin verdiği karar ve yaptığı yorumdan sonra, görüş farklılıklarının, yorum farklılıklarının bulunduğu gerekçesiyle AYM'nin kararlarına uyulmamasının hiçbir anayasal ve yasal zemini yoktur, temeli yoktur. Bireysel başvurunun etkili olabilmesi, ihlalin giderilmesine ve sonuçların ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Bu sebeple AYM, ihlalin tespiti yanında bu ihlalin nasıl giderilebileceği ve ihlalin sonuçlarının nasıl ortadan kaldırılacağını da göstermek zorundadır. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması da kural olarak ihlal öncesi hale getirmeyi gerektiriyor. Bunun yolu da ihlal şayet yargı kararından kaynaklanıyorsa; bu yargı kararının ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir. Elbette AYM'nin kararlarını ve Anayasa hükümlerini beğenmeyebilir, bunları katılmayabilirsiniz; ancak bir hukuk devletinde katılsak da katılmasak da bu kararlara uyulması anayasal bir sorumluluktur. Nitekim Anayasa'mızın 153'üncü maddesine göre; AYM kararları kesin olup; yasama, yürütme ve yargı organları, irade makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Esasen Anayasa'da 153'üncü madde olmasaydı da sonuç değişmeyecekti. Zira ihlal kararlarının icrası sadece Anayasa'nın 153'üncü maddesinin bir gereği değildir. Kararların uygulanması aynı zamanda ve her şeyden evvel Anayasa'nın hepimizi bağlayan ve kullandığımız yetkilerin meşruiyetini sağlayan bir toplum sözleşmesi olmasının bu sözleşmeye sadakat yükümlülüğünün ve ahde vefa ilkesinin zorunlu bir konusudur."
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkan Vekili ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan'ın, "AYM kararları 153'ncü maddeye göre kesin olup gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Kararların uygulanması her şeyden evvel Anayasa'nın hepimizi bağlayan bir toplum sözleşmesi olmasının zorunlu bir sonucudur" açıklamasına yanıt verdi.
Uçum şunları kaydetti:
"Anayasa'nın 153'üncü maddesi hükmü bireysel başvuru ihlal kararlarını kapsamaz. Ayrıca usul hukukumuzda 'yeniden yargılama' bağımsız bir kurum değildir. Yargılamanın yenilenmesi/iadesi kararına bağlı yargılama faaliyetine yeniden yargılama denir. Yargılamanın yenilenmesi/iadesi kararı verme yetkisi karar yeri mahkemelerine aittir."
Avukat Can Atalay, Gezi Parkı davasından 18 yıl hapis cezası alarak 25 Nisan 2022’de tutuklandı. Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde kalan Atalay, 14 Mayıs 2023 Genel Seçimleri’nde TİP’in Hatay milletvekili seçildi. Milletvekili seçilmesinin ardından avukatları aracılığıyla mazbatasını alan ancak tutukluluğu nedeniyle milletvekili yeminini edemeyen Atalay ile ilgili Yargıtay’a yapılan tahliye talepli başvuru reddedildi.
Can Atalay talebi reddedilince “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği” gerekçesiyle AYM’ye başvurdu.
Milletvekilliği düşürülen tutuklu TİP'li Can Atalay hakkında AYM iki kez ihlal kararı vermiş, Yargıtay ise karara uymamıştı.