Sosyal medyanın özellikle günümüzde sık ve aktif şekilde kullanılmasının ardından insanlarımız fikirlerini daha rahat ve önyargılarını kullanarak yorum yapmaya daha meyilli hale geldiler. Sosyal Medya'da birçok ırkçı, nefret söylemi ve 'ama'larla devam eden cümlelerle insanlıktan soğumamız olası. Bu tür söylemlerin yanında insanların birlik olamadığı, kutuplaştığı ve insanlıktan nefret eden bir sürü insanın ortaya çıkıvermesi de ortamı biraz daha sertleştiriyor.
Belki aranızdan umudunu kaybetmiş olanlar olabilir, belki başarı ve mutluluk gibi sonuçlarda birleşemiyor olabiliriz ancak size bir sır verelim: Dünya'da acı var olduğu sürece din dil ırk gözetmeksizin birlik olabilecek bir sürü insan hala var. Hem de örnekleriyle. Düşünün acının ve savaşın bizi birleştirdiği dünyada neden daha güzel şeyler yapamayalım?
Celtic taraftarının İsrail'i protesto etmesi
Acının birleştirici bir unsur olduğunun en önemli örneklerinden birini Celtic taraftarı gösterdi.
Sputnik'de yer alan habere göre İsrail takımıyla oynanan maçta Filistin bayrakları açan ve Filistin'e destek bildirileri dağıtan İskoçya'daki Celtic takımının taraftarları, beklenen UEFA cezası sebebiyle para topladı.
2014 yılında aynı sebeple takıma belirli bir para cezası kesildiği için yine aynı meblağda bir para cezası geleceğini kestiren taraftar grubu kendi arasında para toplamaya başladı. Ancak 24 saat içinde beklenilen meblağ aşıldı ve kısa sürede toplanılması gerekilen paranın iki katına ulaşıldı.
UEFA cezasının üzerindeki miktarın, Beytüllahim'de bulunan Filistinli sığınmacı çocuklara gönderileceği de açıklandı.
Dünya'nın bambaşka bir ucunda kendi dinlerinden olmayan ancak acı çeken bir halk karşısında kayıtsız kalmayan bir taraftar grubu da konumuzun en büyük örneklerinden gösterilebilir.
Orlando katliamı sonrası
Yakın zamanda ABD'nin Florida eyaletindeki Orlando şehrinde eşcinsellerin gittiği bir gece kulübüne düzenlenen silahlı saldırıda 53 kişi yaralandı, en az 49 kişi hayatını kaybetti. Bu saldırı sonrası insanın sadece insan olduğu için sevilmesi gerektiği yeniden hatırlandı ve dünyanın birçok yerinde saldırı kınanarak ölenler anıldı.
Brüksel'de gerçekleştirilen intihar saldırısı
Son zamanlarda yaptığı katliamlarla dünyayı kana bulayan IŞİD, geçen sene Belçika'nın başkenti Brüksel'i de kana bulamıştı. Bu acı olayların ardından sosyal medyada yayılan bu görsel çocukların bile olayların din, dil, ırk fark etmeden nasıl kenetlenebileceğini gösterdi. Büyük ihtimal ya Ortadoğuda bir ülkeden ya da mülteci kampında çekilen ilk görselde 'Brüksel için üzgünüm' yazılı bir pankart var. Hemen aşağısındayda 'Biz de sana yaptıklarımız için üzgünüz' yazılı pankartı tutan Belçikalı çocuk var. Birbirini hayatında hiç görmemiş neredeyse iki farklı dünyada yaşayan iki çocuk, gönül isterdi ki başka şekilde birleşebilsin ancak bunu başarabilen maalesef kanlı bir katliam oldu.
Berkin Elvan - Alexis
İsmini duyunca yüreklerimizi burkan yutkunamamıza sebep olan Berkin Elvan , Gezi Parkı olaylarında polisin gaz fişeği kapsülünün başına gelmesiyle komaya girdi ve neredeyse bir yıl sonra komadan çıkamayarak hayatını kaybetti.
Yunanistan’ın başkenti Atina’da 16 yaşındaki Aleksis Grigoropulos’un polis memuru Epaminontas Korkoneas’ın tabancasından çıkan kurşunla ölümünün 8. yılı yaşanırken protestolar sırasında Yunanlılar ve Türkler Berkin ve Aleksis'in görsellerini pankarta koyarak altına 'Kardeşimsin Berkin - Kardeşimsin Aleksis' yazdılar.
Hepimiz Hrant'ız
Acılarımız saymakla bitmez ancak Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink, 19 Ocak 2007'de gündüz vakti sokak ortasında kafasından vurularak hayatını kaybetti. 'Ortaya çıkan' video kaydı ise, ırkçı saldırıyı ve katili destekleyen polis memurlarının da afişe olmasıyla, ülkemizde ırkçılığın nasıl ciddi bir tehlikeye dönüştüğünün üzücü kanıdı olarak tarihe kazındı. Cenazesinden sonra yüzbinler bir olup DİSK tarafından hazırlanan Türkçe, Ermenice ve Kürtçe "Hepimiz Hrant Dink'ız, hepimiz Ermeniyiz!" yazılı dövizler taşıdı.
Aslında çoğumuz bunca kötülüğün olmasına rağmen duyarlı, iyi insanlarız. İyi insanlar olduğumuzu, insanı sadece insan olduğu için sevmemiz gerektiğini, sadece canımız yanarak dürtüklendiğimizde kavrayabiliyoruz. Bizler yeri geliyor Aleksis oluyoruz, yeri geliyor Ortadoğuda mülteci bir çocuk... Peki bu kadar çok birbirimizi sevip farklılıklarımıza rağmen kenetlenebiliyorsak, bunu sık sık yapmak için neden canımızın yanmasını bekliyoruz?