Uzmanlar, bu şekilde 'bilinçli şekilde yapılan ayrımcılığın' şirketlerde önleneceğine inanıyor.
Almanya Dünya Kupası’nda sahaya sürdüğü çok kültürlü milli takımından büyük keyif aldı. Ancak, ülkede deneme aşamasında olan radikal işe alım projesinin sponsorlarına göre, aynı şeyi iş piyasasında söylemek mümkün değil.
Bu senenin sonlarına doğru, Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya’daki büyük şirketler, iş arayanların iş performansıyla bağlantısı bulunmayan etnik geçmişleri veya diğer kişisel bilgilerine yönelik referansları ayıklayan “kör” başvuruları denemeye başlayacak.
Öne sürülen teoriye göre, sizi işe alacak şirket için isminizin Dieter veya Murat olmasının bir önemi olmayacak. Beş büyük şirket, bu kapsamda dürüst bir şekilde değerlendirilme yapmak için incelemeye alacağı CV’leri adsız kabul edecek.
Bu yılın sonlarında, aralarında tüketici devi şirketler Protector and Gamble ve kozmetik devi L’Oreal’in bulunduğu şirketlerin yanı sıra, küçük şirketler, başvuru yapacaklara sadece yeteneklerini içeren CV’ler sunmalarını isteyecek.
Yeni başvuru programını destekleyen Almanya Ayrımcılık Karşıtı Kurumu direktörü Christine Lueders, şirketlerin deneyecekleri yeni sistem sayesinde önyargılarından kurtulacağına inanıyor.
ETNİK KÖKEN BAŞVURULARI ETKİLİYOR
Lueders, “Bu program gerekli. Çünkü yaptığımız gözlemlerde iş başvurusu yapan Türk kökenli kişilerin etnik kökenlerinden dolayı mülakatlara yüzde 14 daha az çağrıldığını tespit ettik” dedi.
Lueders ayrıca, Fransa, İsviçre, Hollanda ve İsveç’te de denenen programın sadece göçmenler için değil, sakat ve küçük çocuk anneleri için de fayda sağlayacağını belirtti.
2010 Dünya Kupası’nda yer alan Alman milli futbol takımının 23 oyuncusundan 11’i etnik kökenleri farklı oyunculardı. Almanya, çeşitliliğin arttığı takımlarıyla Dünya Üçüncülüğü unvanını kazanmaktan gurur duydu.
Ancak her ne kadar iş sektöründe kişilere yönelik yargıların önüne geçilmeye çalışılsa da, 2010’da Bonn merkezli özel bir araştırma enstitüsü tarafından yapılan çalışma, işe alımlarda taraf tutmanın arttığını ortaya koydu.
Elde edilen sonuçlara göre, ayrımcılığın küçük ölçekli şirketlerde daha fazla olduğu, çalışan sayısının 50’nin altında olduğu işletmelerde işe Dennis veya Tobias adıyla başvuranların, Fatih veya Serkan ismiyle başvuranlara oranla yüzde 24 daha şanslı olduğu ortaya çıktı.
Araştırmacılar, 528 adet sınıflandırılmış staj başvurusuna iki farklı şekilde başvurdu: Her başvuruda aynı yetenekler belirtildi, ancak bir tanesinde Alman, diğerinde Türk ismi kullanıldı.
Almanya’daki iş başvuruları genelde bir fotoğraf ve diğer ülkelerde çalışanlar için tabu olarak kabul edilen doğum tarihi, evlilik durumu ve milliyet gibi bilgiler içeriyor. Ancak yetenekli çalışanların azalması ve yaşlanan nüfus nedeniyle Almanya artık kendisine en iyileri seçebileceği imkânlar bulamıyor.
BİLİNÇSİZ AYRIMCILIK ÖNLENECEK
Leuders, yeni sistemle büyük şirketlerin işe alımlar için yeni kurallar çıkaracağına olumlu örnekler sunabileceğini belirtti.
Procter and Gamble, birkaç yıldan bu yana Avrupa’dan yönetici adayları seçerken ağırlıklı olarak “adsız” işe alma uygulamaları kullandı. Bugün ise, şirket sistemini Berlin’deki bir fabrikada denemeyi düşünüyor. Bu fabrika’da ağırlığı Türk kökenli 1,300 işçi çalışıyor.
Şirketin Almanca konuşulan ülkelerdeki faaliyetlerinin sözcülüğünü yapan Joerg Uhl, “Bu sistemin gelişim sağlayabileceği alanlar olup olmadığını göreceğiz” açıklamasında bulundu.
L’Oreal’in Avrupa’daki personel müdürü Oliver Sonntag ise, şirketin amacının, “ön işe alımlarda bilinçsizce yapılacak her türlü ayrımcılığın önüne geçmek” olarak belirtti ve sadece Almanya’daki şubelerinde 33 ayrı milletten insan çalıştığına dikkat çekti.
Almanya’daki en son araştırmalara dayanan rakamlara göre, ülke nüfusunun yüzde 20’si yabancı kökene ait. Ülkede bulunan en büyük etnik azınlık ise yaklaşık üç milyon nüfusa sahip olan Türkler. Bugün Almanya’da yaşayan Türklerin birçoğu, 1960 ve 70’lerde “misafir işçi” olarak ülkeye gelen Türk göçmenlerin çocukları.