Aysel Gürel, 90. doğumgününde Google tarafından unutulmadı ve doodle oldu. Türk müziğinin unutulmaz ve çılgın söz yazarı Aysel Gürel, aramızdan ayrıldığı 2008 yılına kadar başta Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Tarkan, Sertab Erener ve Nilüfer gibi önemli sanatçılara şarkı sözü yazmaya devam etti. Aynı zamanda Müjde Ar'ın annesi de olan Aysel Gürel, hayata bakışı ile yakın çevresinde "Deli Aysel" olarak bilinirdi. Firuze, Ünzile, Yalnızca Sitem, 1945, Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam, Değer mi?, Sır, Yolun Başı, Sarıl Bana, Zor Kadın, Aşk, Yanarım, Vur Yüreğim gibi akla ilk gelen yüzlerce şarkının söz yazarlığını yapan Aysel Gürel, tam 90 yıl önce bugün, 7 Şubat 1928'de doğdu. Peki Aysel Gürel kimdir?
Aysel Gürel, Türk müzik tarihinin en önemli söz yazarlarından biri, aynı zamanda Türkolog ve tiyatro oyuncusudur. Özellikle Sezen Aksu‘nun seslendirdiği birçok şarkının güftesine imza atmış olan Aysel Gürel’in en çok bilinen şarkıları, Firuze, Ünzile, Yalnızca Sitem, 1945, Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam, Değer mi?, Sır, Yolun Başı, Sarıl Bana, Zor Kadın, Aşk, Yanarım, Vur Yüreğim, Abone, Zorba Aşk, Dönmeyeceğim, Ayrıldık İşte, Son Dua, Gençlik Başımda Duman (Ateş Böceğim), Bilmem Hatırladın Mı?, Deli Balım, Yörük Yaylası, Arabesk‘tir. “Şiir Şimdi” ve “Senin İçin Sana Değil” isimli iki de kitabı bulunan Aysel Gürel, Meyhane Köşeleri, Tek Kollu Canavar, Yurda Dönüş, Mıstık, Gümüş Gerdanlık, Silemezler Gönlümden, Hop Dedik Kazım, Öyle Olsun, Tantana Kardeşler, Kaybolan Saadet, Arzu, Yansın Bu Dünya, Fosforlu Cevriye isimli filmlerde de rol almıştır. Büyük sanatçı Aysel Gürel, ardında sayısız unutulmaz eser bırakarak hayata gözlerini yummuş, ölümü büyük üzüntü yaratmıştır.
Aysel Gürel, 7 Şubat 1928’de Denizli‘de dünyaya geldi. Babası Ali Rıza Gürel, savcıydı ve dönemin saygın isimlerinden biriydi. Çocukluğu Cumhuriyet‘in ilk yıllarında dört katlı bir Rum konağında geçen Aysel Gürel’in ailesi kültüre ve sanata büyük önem veriyordu. Gürel çifti Cumhuriyet balolarının da vazgeçilmez isimlerindendi. Babasının görevi dolayısıyla daha sonra Trabzon‘a taşındılar. Aysel Gürel sanat dünyasına ilk adımını henüz 15 yaşındayken Trabzon Halk Evi’nde attı. Daha sonra kendisiyle yapılacak olan bir röportajda konuyla ilgili olarak şunları söyleyecekti:
Lise yıllarında da oyunculuk tutkusu devam eden Aysel Gürel, klasik tiyatro eserlerinin sahne uyarlamalarında rol aldı. Bir oyununda İsmet İnönü de izleyicilerden biriydi. Zaman içinde oyunculuk sevgisi yerini edebiyata ve şiire bıraktı. Ahmet Hamdi Tanpınar, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Haşim, Pablo Neruda‘dan etkilenen Aysel Gürel, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi bölümünü kazandı. Mezuniyetinin ardından edebiyat öğretmeni olarak görev yapmaya başladı. Bir süre sonra gazeteci Vedat Ebrem‘le hayatını birleştirdi. 21 Haziran 1954‘te ilk çocukları Müjde Ar, gerçek adıyla Kâmile Suat Ebrem dünyaya geldi. 1957 yılında Aysel Gürel ikinci çocuğuna yedi aylık hamileyken eşinden boşandı. Mehtap Ar‘ın doğmasıyla birlikte iki kızıyla birlikte kendisini zorlu bir yaşam mücadelesinin ortasında bulan Aysel Gürel, bilinen marjnal tavırlarının aksine oldukça disiplinli bir anneydi.
İki kızını tüm zor koşullara rağmen başarılı bireyler olarak yetiştiren, bu dönemde hayatına hiç erkek almayan, oldukça mazbut bir hayat süren Aysel Gürel, yemek parasını denkleştirmekte zorluk çekiyor ancak çocuklarına da edebiyat sevgisini aşılamak için çaba gösteriyordu. Çünkü kızlarının kitap okuması, doğru ve yeterli beslenmeleri kadar önemliydi sanatçı için.
Aysel Gürel; Sezen Aksu, Sertab Erener ve Nilüfer gibi Türk pop müziğinin en önemli isimlerinin seslendirdiği birçok şarkıya söz yazarı olarak imza attı. Gürel, iki aydır boğuştuğu akciğer kanseri nedeniyle tedavi gördüğü Metropolitan Florence Nightingale Hastanesi’nde hayata gözlerini yumdu. 80 yaşında hayatını kaybeden sanatçı ardında bıraktığı eserleriyle ölümsüzdür.
KENDİ AĞZINDAN AYSEL GÜREL
Aysel Gürel, bir röportajında kendini, hayatını ve şarkılarını şöyle anlatıyor...
– Dışardan bakıldığında özgür, çılgın, hafif delişmen bir kadın portresi çiziyorsunuz. Oysaki şarkılarınızda daha içsel, daha olgun, çok da duygusal bir kadın portresi var. Nedir iki Aysel’in arasındaki o ince ayrım.
İki ayrı Aysel Gürel var. Biri perukasını takar, makyajını yapıp delimtrak hareketlerle ilgi çeker ve lafı patlatır. Sabah kalktığında kapıyı çekip Amerika’ya gidebilecek bir Aysel. Bağsız, özgür bir kadın. Diğeri de öğretmen kimliğinde, kültürlü; bunu çekinmeden söylüyorum çünkü kültür Türkiye’de tamamen dibe vurdu. Alfabeyi okuyana, internetin başına oturup yazan çizene kültürlü diyorlar. Kültür sonsuza kadar okumaktan geçer. Maalesef bizim sektör bu konuda çok zayıf insanlarla dolu. Müzik, Türkiye’de geri kalmışlığın sembolü oldu. Televizyon kanalları da buna çanak tutuyor. Hani “halk istiyor” gibi klişeler var ya, güya onlara uyuluyor. Oysa yok böyle bir şey. Türkiye’de şarkının, müziğin yerini bacak ve kalça aldı. Bunlar kötü demiyorum, bunlar çok güzel, cici, eğlendirici kızlar. Şarkı söylediklerini zannediyorlar, bu da bir gayrettir, söyleye söyleye otuz sene sonra belki öğrenirler. Halkın hoşuna gidiyor deniliyor, onlara kaset yapılıyor. Diğer taraftan, çok değerli müzisyenler revaçta değil.
– Ahmet Hamdi Tanpınar desem…
O benim hocamdır. Onlar yüz senede bir gelen insanlar. “Su, mermer ve yeşil ve ölümsüz ilkbahar” hocamın şiiriydi, ya da ben etkilenip yazmışım, hatırlamıyorum. Benzerlikler şair için yararlıdır. İlk şiir modellerini okuduğu zaman ona benzer şeyler yazar. Ama kendi üslubunu bulmamış bir şaire, şair diyemeyiz. Ben de çok bocaladım, kimi zaman Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Haşim, Pablo Neruda oldum. Ta ki kendi şiirimi bulana kadar. Çünkü şiir duvarı çok geç ve güç örülüyor. Bir şarkıyı dinlediklerinde bu Aysel Gürel’in sözleri diyebiliyorlar, bu benim için çok önemli. Şarkılarımdan çok bu üslubu oturtmak bana gurur verir. Ama ticari şarkılar yapmıyor muyuz? Yapıyoruz. Sanatçı öyle bir şey istiyorsa yapıyorsun. Bu da işin işportası.
– Şarkılarınızda vurgun sözcüğünü çok sık kullanıyorsunuz. Nedir bu vurgunun hikayesi?
Ben yüzücüyüm. Karadeniz’de büyüdüm. Bir anlamda denizkızıyım. Karadeniz, bir adım attıktan sonra üç insan boyu olur. Sekiz kere boğuldum, suni teneffüsle hayata döndürdüler. Ağzımdan kanlı köpükler, kumlar gelerek… Boğulma anındaki o renkleri ve resmi unutamıyorum. Önce çok güzel filizi bir yeşil beliriyor, sonra o yeşil neftileşiyor, derken siyaha dönüşüyor. Karadeniz’de lamboz dediğimiz anaforlar var. Ayağının başparmağını oraya kaptırdığın zaman helezon halinde dibe kadar gidersin. Çoğu arkadaşım daha on dört, on beş yaşlarındayken o şekilde boğuldu. Muhafazakar bir yerdi, denize mayoyla girilmiyordu. Ben hariç tabii. Gece ay ışığında elbiseyle denize girerlerdi. O elbiseler su içinde şişip kabarırdı. O kızlar deniz perileri gibi el ele tutuşup giderlerdi. İçlerinden birisinin ayağı lamboza takıldı mı, zincirleme hepsi peşinden giderdi. O nedenle sabahları vurgun yemiş gibi uyanırdım. “Gitti Kebire gittii, Semiha gittii” çığlıklarıyla, tahta teneşirlerin üzerinde upuzun saçları arkadan sarkmış yıkanırken seyrettim bir çok arkadaşımı. Geceleri hep hesaplarım; şimdi Kebire kaç yaşında olacaktı diye… Hepsi bakire olarak, öylece gittiler.
– Yalnızlık desem size?
Dört yatak odası, çok büyük bir salonu ve çok büyük bir mutfağı olan üç yüz metre kare bir evde yalnız yaşıyorum. Bu bir tercih. Sevgilim de var, ama o herhangi bir ziyaretçi gibi, takım elbiselerini giymeden kravatını takmadan gelemez, on beş dakikadan fazla da oturamaz. Yatağıma giremez, burada bir bardak kahve içtiği zaman o bardağı yıkamadan gidemez. Bir simit bile yedirmem. Şimdi bu yalnızlık benim tercihim. Ve bu yalnızlığın çok büyük bir lüks olduğunu biliyorum. O masallardaki Rapunzel şatoda tek başına oturuyor, oğlan da saçına tutunup yukarı çıkıyor. Benimkiler de asansöre çıkıp bana ulaşıyor. Yalnızlık donanımsız insan için çok korkunç bir şey. El becerileri olan için biraz daha ehven. Ben hiç yalnızlık hissetmiyorum. Aslında tek başıma çok kalabalığım. (Deniz Durukan’ın Aysel Gürel’le gerçekleştirdiği röportajtan alıntı yapılmıştır)
Söz yazarlığını yaptığı şarkıları bulunduran albümler
Ajda Pekkan - Sevdim Seni (1981)
Ajda Pekkan - Ajda 90 (1990)
Ajda Pekkan - Ajda 93 (1993)
Asya - Asya (1994)
Asya - Asya (1996)
Nilüfer - Bir Selam Yeter (1985)
Nilüfer - Esmer Günler (1988)
Nilüfer - Yine Yeni Yeniden (1992)
Nilüfer - Ne Masal Ne Rüya (1994)
Nilüfer - Nilüfer'le (1997)
Burcu Güneş - Tılsım (2001)
Sezen Aksu - Firuze (1982)
Sezen Aksu - Sen Ağlama (1984)
Sezen Aksu - Git (1986)
Sezen Aksu - Sezen Aksu'88 (1988)
Sezen Aksu - Sezen Aksu Söylüyor (1989)
Sezen Aksu - Deliveren (2000) ve Şarkı Söylemek Lazım (2002)
Sezen Aksu - Gülümse (1991)
Zerrin Özer - Kırmızı (1986)
Zerrin Özer - Dayanamıyorum
Zerrin Özer - Dünya Tatlısı (1989)
Zerrin Özer - İşte Ben (1990)
Zerrin Özer - Bir Zerrin Özer Arşivi (2000)
Gökben - Severken Yoruldum (1989)
Hakan Peker - İlla Ki (2000)
Hakan Peker - Camdan Cama (1989)
Hakan Peker - Amma Velakin (1994)
Yonca Evcimik - Abone/Dansçı (1990)
Tayfun - Hadi Yine İyisin (1992)
Sertab Erener - Yolun Başı
Sertab Erener - Sakin Ol (1992)
Sertab Erener - Sertab (1999)
Sertab Erener - Turuncu (2002)
Aşkın Nur Yengi - Hesap Ver (1992)
Muazzez Ersoy - Nostalji 7-8-9 (1999)
Coşkun Sabah - Ağlamak İstiyorum / Anılar (1989)
Coşkun Sabah - Benimsin (1987)
Coşkun Sabah - Hatıram Olsun
Sinan Özen - Kar Tanesi (1991)
İzel Çelik Ercan - Özledim (1992)
Nalan - Of Aman (1994)
Selda Bağcan - Ziller Ve İpler - Akdeniz Şarkıları (1992)
Bülent Ersoy - Suskun Dünyam (1985)
Harun Kolçak - Beni Affet (1991)
Sibel Can - Bir Güneş Batışında (1991)
Nükhet Duru - Sevda (1986)
Tarkan - Sevdanın Son Vuruşu (2010)
Tarkan - 10 (2017)
Sezen Aksu - Sarışın
Jale - Son Geceler (1993)
Jale - Beni Hatırlarsın (1996)
Jale - Yüreğimin Şarkıları (1999)
Mazhar Fuat Özkan AGU (2006)
Kitapları[değiştir | kaynağı değiştir]
Şiir ... Şimdi (Kaplan Kozanoğlu ile birlikte)
Filmleri
Yurda Dönüş (1952)
Tek Kollu Canavar (1954)
Meyhane Köşeleri (1954)
Üvey Ana (1971) Aysel
Mıstık (1971)
Gümüş Gerdanlık (1972)
Silemezler Gönlümden (1974)
Hop Dedik Kazım (1974)
Öyle Olsun (1976) Ayşen’in Annesi
Tantana Kardeşler (1976)
Kaybolan Saadet (1976)
Arzu (1976)
Yansın Bu Dünya (1977) Hacer
Vur Gözünün Üstüne (1977)
Enayiler Kralı (1977)
Bir Tanem (1977)
Aşk Dönemeci (1977)
Kan (1977)
Beyaz Kuş (1977)
Kupa Kızı (1986)
Ağır Roman (1997) Puma Zehra
Fosforlu Cevriye (2000)
Şarkıcı (2001)
Bendeniz Aysel (2005)