Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Habertürk'ten Çetiner Çetin'e özel bir röportaj verdi. Ermenistan'ın işgal etttiği topraklardan çekilmesi gerektiğini belirten Aliyev, Türkiye olmaksızın bu sorunun çözülmeyeceğini vurguladı.
Öte yandan Aliyev askeri harekata devam ettiklerini açıkladı.
Aliyev'in açıklamalarından satır başları:
Cephe hattında ordumuz bir kaç köyü işgalden kurtarma operasyonları hayırlısıyla devam ediyor. Ermenistan’ın bu kalleş saldırısının sebebi odur ki, sivillere saldırarak bizi onlara karşı cevap vermeye tahrik ediyorlar. Bizim hedefimiz siviller değil, askeri hedeflerdir. Operasyonun başından beri bizim nokta atışlarımız onların silahlı birliklerine yapılmıştır.
Ermenistan’ın bu çirkin siyaseti anlaşılandır, çünkü onlar her zaman savaş meydanında yenilince böyle çirkin işlere el atıyorlar. Sivil ve savunmasız insanlara karşı acımasız olmak onlar için sıradan bir şey. Bunu Hocalı soykırımı örneğinde görmüştük.
Ermeni ordusuna büyük darbe vuruldu. 200 tank, 2 S-300 füze sistemi imha edildi, 33 tank ele geçirildi ve birçok askeri araç imha edildi veya ele geçirildi.
Ama görünüyor ki, Ermenistan'ın planları tam başkadır. Onlar zannediyorlar bu ateşkesle askeri yenilgilerini kapatır ve zaman kazanarak yeni askeri takviyeleri artırarak Azerbaycan'a karşı saldırıları devam ettirebilirler.
Ama onlar yanıldılar. Ben demiştim eğer Ermenistan olumlu tavır göstermese pişman olacak diye ve haklıydım. Hayır, takvim verilmemişti, biz de çok ısrar etmemiştik, çünkü Moskova antlaşmasındaki maddeler bizi tatmin etti.
Moskova görüşmesinin bu kadar uzun sürmesinin sebebi bizi tatmin etmeyecek maddelerin anlaşmadan çıkarılmasıydı. Bizim Dışişleri Bakanımız oraya giderken ona teklifler sunuldu, tabii olarak benimle irtibat kuruldu ve bizim şartlarımızı demiştim. Ve o şartların dışında her hangi bir şey imkansızdı. O yüzden durumu dikkate alarak tutumumuzu bir az hafiflettik.
Madrid anlaşması bu toprakların Azerbaycan‘a geri verilmesini onaylıyor. İkili görüşmeler aynen kalmalıdır. Yani, Ermenistan ve Azerbaycan görüşmeler yapacak. Herhangi bir sözde Karabağ delegesinin bu görüşmelere katılması söz konusu değil.
Artık Azerbaycan halkının sabrı tükenmiş. Ancak Ermenistan‘ın bu anlaşmayı ihlal etmesi gösteriyorki onlar zaman kazanmak ve Azerbaycan‘a saldırılarını devam ettirmek istiyor.
Öncelikle şunu şöyleyim Ermenistan‘nın bu çabalar yersizdir. Hiçbir dünya ülkesi Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını tanımayacak. Azerbaycan‘ın toprak bütünlüğü bütün dünya tarafından tanınıyor. Minsk Grubu Eşbaşkanı ülkeler bizim toprak bütünlüğümüzü tanıyor. Avrupa Birliği arasında imzalanan belgelerde yine Azerbaycan‘nın toprak bütünlüğü tanınıyor.
Ben inanmıyorum hiçbir devlet Karabağ’ın bağımsızlığını tanımaz. Çünkü biz o ülkeyle hemen bütün diplomatik ilişkilerimizi keseriz. Ermenistan'ın bu çabaları sadece iç kamuoyuna yöneliktir. Binaenaleyh bizim barıştan sonra tutumumuzda herhangi bir değişiklik yok. Ve bizim tutumumuz uluslararası kurallara dayanıyor.
İlk aşamada Ermenistan ordusu işgal ettikleri arazilerden çıksın, öncelikle 5 ilçe, sonra da 2 ilçe boşaltılsın. Dağlık Karabağ’ı Şuşa ve diğer önceden Azerbaycanlıların yaşadığı bölgelere geri dönmeler başlasın ve Karabağ görüşmeleri devam etsin. Karabağ’da yaşayan Ermenilerle bizim bir sorunumuz yok, Azerbaycan çok milletli devlettir.
Ermenistan bununla kaos ve korku yaratmak istiyor. Onlar şimdiki Azerbaycan'ı 90'lı yılların Azerbaycan'ı zannediyorlar. O Azerbaycan yok artık. Tarihte kaldı. Bugün bambaşka bir ülke. Yeni nesil yetişiyor. Yeni bağımsızlık koşulları ışığında güçlü, manevi ve vatansever insanlar yetişiyor. Aynı zamanda yaşlı nesil de bambaşka bir dünya görüşüne sahip. 1992 yılı Sovyetler Birliği'nin dağılmasının bir ertesi yıl. Aynı zamanlarda insanların idrakları farklıydı. Bugün ise Azerbaycan laik bir ülke.
Diğer meseleye gelince; Minsk grubunun çalışmaları ile ilgili ben bir kaç defa söylemişimdir ki, Minsk grubu, 1992 yılında oluşturuldu. O zaman hangı esaslar buna neden oldu – biz, bunu bilmiyoruz. Orada öyle ülkeler bulunuyor ki, bu bölge ile ilgilenmiyorlar. Bu bölgede onların herhangi bir çıkarları da yok. Etkisi de yok. Eğer biz bu çatışmanın çözülmesini istiyorsak; ki, istiyoruz. Minsk grubu'nda öyle ülkeler olmalı ki, onlar geçek hayatta bu barışın sağlanmasına hizmet etsinler
Öyle ülkeler olmalı ki, onlar geçek hayatta bu barışın sağlanmasına hizmet etsinler. Ve tabii ki, kardeş Türkiye'yi bu sürecin içerisinde görüyoruz. Biz bunu alkışlıyoruz. Biz, anlıyoruz ki, Misnk grubu, AGİT tarafından kurulmuş. AGİT'in kendi kuralları var. Bu grubun terkibinin değiştirilmesi için yasal süreçler var. Biz bu derinliğe gitmek istemiyoruz. İşte o sebepten ben söylemişim ki, farketmiyor; “de yure” veya “de fakto”. Esas olan şu ki; Türkiye bu masada olsun. Ve zaten var. Çünkü Karabağ konusuna ilişkin aziz kardeşim saygılı Recep Tayyip Erdoğan, ve sayın Putin'le defalarca görüştük, konuştuk. Artık uzun yıllardır, 10 seneden fazladır, Türkiye-Rusya gündeminde dayanan bir mesele. Benim de bundan haberim vardı. Hem Türkiye Cumhurbaşkanı, hem Rusya Cumhurbaşkanı konuya ilişkin bana söylemişler. İşte, zaten Türkiye var. Şimdiyse daha çok var. Daha büyük hacimde, daha büyük ölçekte. Ve bugün Türkiye Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu, sayın Lavrov'la görüşüyor. Türkiye Savunma Bakanı sayın Rus Savunma Bakanı Şoygu ile görüşüyor, konuşuyorlar. Kim diyebilir ki, Türkiye yok. Türkiye yoksa, ne için konuşuyorsunuz? Türkiye var ve biz de elemizden geleni yapacağız ki, bundan sonra da olsun.
Türkiye olmazsa, bu mesele çözülemez. Bunu herkes anlamalı. Konunun formal tarafına gelince; Minsk grubu da kalabilir. Zaten, 30 sene boyunca 1 sonuca varamadı. Olabilir. Ancak ne kadar çabuk bu mesele çözülürse, o kadar çabuk Minsk grubuna gerek kalmayacak.
Türk F-16'larına ilişkin konuya ben artık söyleşi yaptım. Türk F16'ları buradalar. Uçaklar tadkikat zamanı gelmişlerdi. Onun sonrasındakı ermeni saldırılarından sonra burada kaldılar. Ama onlar yerde duruyorlar. Havada değil. Ve onlardan hiç birisi bu savaşa katılmamış. Türkiye'den hiçbir insan bu savaşa katılmamış. Yabancı insanlar konusu da yalan. Bu bize atılmış çamur. İftiradır. Bir tek bile kanıt gösteremiyorlar. Sadece olarak Fransa ve Rusya'dan benzeri açıklamalar yapıldı. Delil yok. Bizim istihbarata hiçbir bilgi verilmiyor. Ben size diyebilirim ki, bizim istihbaratımız bize itham yağdırılan ülkelerle iletişimde olmuşlar. Somut delil istedik, veremediler. Basında kim yazarsa yazsın. O bizi ilgilendirmez. Zaten, Batı medyası her zaman Ermenistan tarafını tutuyor. Ve bize bundan önceki dönemlerde de çok olumsuz münasebet göstermişler. Ve aynı iftiralara biz alışmışızdır. Ancak resmi kişilerin açıklamaları kabul edilemez! Ya bunu ispat etsinler, ya da kendi sözlerini geri çeksinler. Öyle bir şey yok. Buna gerek yok. Azerbaycan, yeteri kadar güçlü orduya sahip bu konuları kendi başına halletsin.
Yabancı vatandaşların iştirakına geldiler ise; baksınlar, Ermenistan'a. Orada ne kadar yabancı terörist var. PKK'lıların kampları var orada. Aynı şekilde Dağlık Karabağ'da PKK'lıların kampları var. Artık biz aynı bölgeyi işgalcilerden arındırdıktan sonra kamplarını da yıkıma uğratacağız, mahvedeceğiz. Ne kadar yabancı bugün bize karşı bu savaşlarda iştirak ediyor. Orada öldürülen teröristler sırasında Kanada pasaportuna sahip kişiler var. Lübnan pasaportlular var. Onlar Ermeni asıllı mı, ya öyle değil. Bu başka mesele. Bir başka ülkenin paralı vatandaşı gelip de burada savaş ediyor.
İddialar var ki, Türkiye Azerbaycan'a askeri yardım yapmış. Biliyorsunuz; Türkiye, bizim kardeşimiz ve bizim bu ilişkilerimiz büyük denemelerden yüzünün akı ile çıkmış. Biz Türkiye'den askeri teknik alıyoruz. Ancak biz diğer ülkelerden de alıyoruz; Rusya, İsrail, İran, Ukrayna, Doğu Avrupa ülkelerinden. Türkiye'nin gelişmiş askeri sanayi kompleksi var. Neden almayalım? Şimdi bakın; Ermenistan, ne yapıyor? Biz para verip alıyoruz. Bende tam liste var. Sonrasında yayınlanacak. Son iki hafta boyunca 200'den fazla tank imha edildi. 33 tank ganimet götürüldü. 2 tane S 300 imha edildi. Bundan sonra hava saldırısından savunma sistemleri; 35 imha. Kargo arabaları. Tanksavar. İmha edilen ve ganimet götürülenleri fiyatlarsak, 2 milyar dolar değerinde bunlar.
Soru şu ki, fakir Ermenistan, aynı parayı nereden buldu? Sen bunu parayla mı aldın? Hayır! Sana verdiler. Kim verirse bunu herkes biliyor. Ve yine de veriyorlar, vermeye de devam ediyorlar. Ve Tovuz bölgesindeki temmuz çatışmalarından sonra 16 Temmuz'da çatışmalar durdu. Ertesi gün her gün kargo uçakları Ermenistan'a silahlar taşımaya başladı. Bakın görün. Ermenistan'ın devlet bütçesinde bu paralar var mı? Yok. Ermenistan'ın döviz rezervi 1 buçuk milyar dolar. Bitti. Başka da parası yok. Ülkenin dış borcu 8 milyar dolar. Eğer savaş devam ederse biz onların tüm ordusunu mahvedeceğiz. O sebepten de ne kadar çabuk bunları durdururlarsa aynı tankları ve obüsleri savunabilirler. Rusya'nın Ermenistan'da askeri üssü var. 5 bin askeri var orada. Türkiye'nin askeri üssü var mı? Yok. Ermenistan sınırını Rusya ve İran sınır mahafızları koruyor. Azerbaycan sınırında Türkiye sınır muhafızları yok ama. Bizi hiç kimse itham etmesin. Yoksa biz, “açarız sandığı, dökeriz pamuğu”. Böyle bir atasözü.
Bizde bununla ilgili istihbarat var (PKK kamplarının Dağlık Karabağda bulunduğu yerler). Detaylı bir şeyler açıklamak istemiyorum. Daha çok dağlık bölgesindeler. Çünkü işgal edilmiş toprakların bir kısmı dağlık yerler. Bir kısmı ise düzlük. Onlar daha çok ormanlarda ve dağlık arazilerde. Bu konuyla ilgili biz defalarca kendi sözümüzü demişiz. Ve hatta ben önceki dönemde, Avrupa Parlamentosu'nun temsilciler heyetinin başkanıydım. Orada da ben konuyu gündeme getirmişimdir. Avrupalı millet vekillerinin Ermenistan'a yaptırım etmeleri için konuya dikkat çekmiştim. Ermenistan, terörist ihraç eden bir ülke. Ona göre de, böyle bir istihbaratlar var. Aynı zamanda, Rusya Ermenistan'a yaptırım etmeleri için konunun dış istihbarat idaresinin açıklamasında da, belirtilmiş. Ama nedense aynı açıklama hiçbir basında yer almadı. Orada belirtiliyordu ki, yabancılar savaşıyor. Açıklamada “PKK burada olamaz” ifadeleri yer almıştı. Neden Batı basınında bunlar yok? Örtbas yapmak istiyorlar. Ama tüm topraklarımızda Azerbaycan bayrağı dalgalandıktan sonra bir tane bile terörist orada sağ salim kalamaz.
Onlar bir o kadar endişeliler. Ama Sovyet yasalarını göz önünde bulunduruyoruz. Çünkü Ermenistan boru hattına yaklaşmak ve oraları kontrol altına almak istiyorlardı. Zaten bu nedenden dolayı, onlar bizim topraklarımıza girmişler. Yeni toprakları işgal etmek istiyorlar. Ancak bunun acı sonuçlarını yaşadılar. Boru hatlarına yönelik tüm meselelerle ilgili 2006 yılından beri bir istisna olmakla, bir tane bile Azerbaycan arazisinde sorun olmamış.
Azerbaycan arazisinde bizim yeteri kadar savunma sistemimiz var. Gözetim ve denetimler yapılıyor. Fiziki savunma ve elektron hatların derinlerde yerleşmesi bunu havadan da belli düzeyde muhafıza ediyor.
Eğer Ermenistan, bu gibi boru hatlarını sıradan çıkarmak planlarını hayata geçirmek isterse; yanıtı çok ağır olacak. Biz, konuyla ilgili uyarımızı yapmışızdır. 2021 yılında TANAP üzerinden gaz almaya başlayacak Avrupa ülkeleri de, Ermenistan'ı uyarmalılar. Çünkü TANAP yalnızca bizim projemiz değil. TANAP'ın başka paydaşları var. TAP'ın Avrupalı paydaşları var. Ve Avrupa'nın enerji güvenliği için müstesna önem arz eden bir proje. İşte bu nedenden dolayı hepimiz bu projeye herhangi zarar değmemesi için ilgili olmalıyız.
Bununula ilgili bize herhangi bir telefon açılmamış. Talep, mesaj gönderilmemiş. Vatanını yöneten her bir lider, yönetici belli deneyim sahibi olmalı. Yönetim tecrübesi. Bazı ülkelerde iktidara gelmiş olan insanların hiçbir tecrübesi yok. O hiç bir küçücük kolkoza bile başkanlık yapmamış. Hiçbir ufacık firmaya, dükkana bile. 5 tane bile işçisi olmamış belki. Sen nasıl ülke idere edebilirsin?
Ülke yönetmek zor bir mesele. Özellikle, bizim bölgemizde. Oturmuş Avrupa ülkelerinde bu zor mesele değil. Aynı ülkeler ki, onlar bilmez kendi başkanları kim. Kendi hayatlarını yaşıyorlar. Oturmuş bir sistemleri var. Her şey sistem altında. Ama bizim bölgemizde çok şeyler ülkeyi yöneten insana bağlı. İnsanların yaşamları, güvenliği, uluslararası imajı.