Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü 3'üncü sınıf öğrencisi Azra Gülendam Haytaoğlu, 28 Temmuz'da evden çıktıktan sonra kendisinden haber alınamadı. Telefonu da kapalı olan Haytaoğlu'na ulaşılamayınca Adana'dan gelen babası Mustafa Haytaoğlu kızını aramaya başladı, polise kayıp başvurusu yaptı. Sosyal medyadan da Azra'nın bulunması için çağrılar yapıldı.
Antalya Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, Azra'nın cep telefonundan en son inşaat mühendisi ve emlak ofisi sahibi Mustafa Murat Ayhan ile görüştüğünü tespit etti. Cinayet masası ekipleri, Ayhan'ı çapraz sorguya aldı. Ayhan, sorguda cinayeti işlediğini itiraf etti. Ayhan, Varsak'taki ormanlık alanda Azra Gülendam Haytaoğlu'nu gömdüğü yeri ekiplere gösterdi. Cesedin parçalarını bulan ekipler, otopsi için Antalya Adli Tıp Kurumu morguna gönderdi. Haytaoğlu'nun kafatası tüm aramalara rağmen bulunamadı. Mustafa Murat Ayhan ise tutuklandı.
Soruşturmayı yürüten Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı Cinayet Suçları Soruşturma Bürosu, olayla ilgili iddianameyi hazırladı. Antalya 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen iddianamede cinayetin detaylarına yer verildi. İşlediği vahşi cinayeti ayrıntılarıyla anlatan Mustafa Murat Ayhan, garsonluk yapan genç kızla bir kafede tanıştığını ve iş vaadiyle birbirlerine telefonlarını verdiklerini söyledi. Bir süre sonra genç kızın koronavirüse yakalandığını öğrendiğini belirten Ayhan, şöyle konuştu:
“Bana yan odadaki ablasının kendisi ile ilgilenmediğini, 5 gündür bir şey yemediğini, ilaçlarını alamadığını ve ölmek istediğini söyledi. Her yerinin ağrıdığını ağlamaklı bir sesle mesaj attı. Ben de kendisini aradım ve yardımcı olacağımı söyledim. Azra'yı Kültür Mahallesi'ndeki petrol istasyonundan aldım. Önce yemek yedik. Sonra ilaçlarını aldım. Şehirde otomobille tur attık. 29 Temmuz gecesi saat 00.40'ta Azra yanında kalmak için bir arkadaşını aradı. Ancak arkadaşı sanırım uyuduğu için telefona cevap vermedi. Onu evine bırakmak istedim ama ablası ile kalmak istemediğini söyledi. Ben de evimizin 3+1 olduğunu ve bende kalabileceğini teklif ettim. Bana 'Rahatsızlık vermezsem, sende kalırım' dedi. 01.30 sıralarında evime gittik. Azra'ya oğlumun odasında kalmasını teklif ettim ama o covid olduğu için salonda yatmayı tercih etti. Ben de odama geçip alkol aldım. 08.30'da personelim geldi. Ona apartmanın girişinde iş yeri anahtarını verdim ve sonra tekrar odama geçtim. Saat 13.00 sıralarında odamdan çıktım. Azra'ya baktığımda üzerinin açık olduğunu gördüm. Örtmek için yanına oturdum. Üzerini örttüğüm esnada elim kalçasına değdi. Panikle uyanıp 'Sen ne yapıyorsun?' diyerek bağırdı ve yüzümün sol tarafını tırmaladı. Panikledim. O anda 'Sus ne bağırıyorsun?' diyerek iki elimle Azra'nın boğazını sıkmaya başladım. Ta ki Azra'nın hareketsiz kaldığı ana kadar boğazını sıktım. Azra'nın nefes almadığını, nabzının atmadığını fark edince öldüğünü anladım."
Azra'nın cep telefonunu, bir çift terliği ve içki şişelerini küçük boy çekmeli el valizine koyarak deniz kenarına gittiğini aktaran Mustafa Murat Ayhan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Telefonu parçalayarak Boğaçayı'na attım. Terliği ve alkol şişelerini de çöp konteynerine koydum. Sonra eve gittim. Azra'nın cesedinden nasıl kurtulacağımı düşündüm. Sitede kamera olduğu için cesedi parçalayıp, valizle çıkarmaya karar verdim. Alışveriş merkezine giderek, ağaç kesiminde kullanılan testere aldım. Cesedi banyodaki küvete taşıdım. Mutfaktaki et kesmede kullandığım bıçağı alarak Azra'nın başını gövdesinden ayırdım. Kestiğim başı çöp poşetine koydum. Akan kanı ise küvetteki suyu açarak gitmesini sağladım. Sonra askılıklı spor çantasının içine koyduğum Azra'nın başı ile Kepez üstündeki seyir terasına çıktım. Çantayı sırtıma takıp ormanın iç kısımlarına doğru gittim ve uçurum gibi yüksek yerden, çantadan çıkardığım Azra'nın başını attım."
Daha sonra evine geldiğini, gece boyu alkol aldığını aktaran Ayhan, şöyle devam etti:
"Ertesi sabah hava aydınlandığında uyandım. Azra'nın banyo küvetindeki cesedini parçalamaya başladım. Önce kollarını el, dirsek ve omuzdaki eklem yerlerinden 6 parçaya ayırdım. Sonra ayaklarını diz kapağına kadar, diz kapağından kalçaya kadar olan kısımlarını yine eklem yerlerinden 4 parçaya ayırdım. Kestiğim her vücut parçasını ayrı ayrı poşetlere koydum. Geriye sadece Azra'nın gövdesi kalmıştı. Gövdeyi o şekilde küvet içerisinde bıraktım. Parçalama işlemini yaparken kıyafetlerini keserek üzerinden çıkarıyordum. Sonra kan lekesi dikkat çekmesin diye kıyafetleri çamaşır suyu ile doldurduğum kova içerisine bastım. Bu işlemin ardından poşetlere koyduğum el, kol ve bacak parçalarını evimde bulunan askılı spor çantaya koyup Varsak Kirişçiler köyündeki ormanlık alana gittim. Her bir ceset parçasını ayrı ayrı bir çalının içerisine attıktan sonra tekrar aracımla evime döndüm. Azra'nın kalan gövde kısmını da tek parça halinde çantaya sığdıramayacağımı anlayınca belinden itibaren bıçakla ikiye böldüm. Böldüğüm ceset parçasını ayrı ayrı çöp poşetine koydum. Bu poşetleri de aynı çantanın içerisine koyup aynı alana götürüp attım. Kovaya bastığım Azra'ya ait siyah renkli şort, pembe ya da açık kırmızı renkli tişört, külot ile sütyenini kanlardan tamamen temizledikten sonra, Azra'yı parçalamada kullandığım bıçağı ve olayda hiç kullanmadığım testereyi çöp poşetine koyup evden çıktım. Testere ve bıçağı Boğaçay'ına, kıyafetleri de askılı çanta ile birlikte çöp konteynerine attım. Olaydan dolayı pişmanım."
Cumhuriyet Savcısı Haki Çeliker, olayın hukuki nitelendirme ve değerlendirme kısmında, cinayetin emniyet mensuplarının titiz çalışması sonucu tüm ayrıntıları ile ortaya çıktığını belirterek, şu ifadelere yer verdi:
“Şüpheli maktul üzerinde cinsel arzularını tatmin etmek istemiştir. Ancak maktulün direnmesi üzerine cinsel tatmin eğilimini zorla gerçekleştirerek maktule tecavüz etmiştir. Maktulün bağırıp çağırması üzerine olayın açığa çıkmasını engellemek amacı ile maktulü elleri ile boğarak öldürmüştür. Cesetten kurtulmaya karar veren şüpheli, her anlamda herhangi bir takibata uğramamak için cesedi parçalara bölüp ormanlık alana atmıştır. Şüphelinin maktulü öldürmesini gerektirecek aralarında herhangi bir husumet bulunmamaktadır. Aksine, şüpheli maktulü ağına düşürmek için kendisini iş vaadiyle ikna edip evine götürmüştür. Cinsel tatmini zorla gerçekleştirmiştir. Direnen ve kendisini şikayet edeceği korkusuyla maktulü öldürmüştür. Şüpheli böylece üzerine atılı 'nitelikli kasten öldürme', 'nitelikli cinsel saldırı', 'kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma' ve 'hırsızlık' suçlarını işlediği anlaşılmıştır. Şüphelinin bu suçlardan tek tek sorumlu tutulması gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır" dedi.
Mustafa Murat Ayhan'ın ağırlaştırılmış ömür boyu hapis talebiyle yargılanacağı davanın görülmesine önümüzdeki günlerde başlanacak.
DHA