DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Büyükçekmece ilçe kongresinde konuştu.
Babacan konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
"İşlerin iyi gittiği dönemde 1970’lerdeki, 1990’lardaki kötü günleri hatırlatıyor. Ama artık bu memlekette bayat ekmek kuyruğu var. Sık sık gelen zamlardan önce depolarını doldurmak isteyenlerin oluşturduğu benzin kuyrukları var. Marketlerde miktar sınırı uyarılarıyla satılan ürünler var. Asmışlar, ‘Bir paketten fazla alamazsın’ diyor. Bolluk ülkesini yokluk ülkesine çevirdiler. Ülkeyi o eski karne günlerine döndürüyorlar. Sayıyla un alıyoruz, zam korkusuyla kuyruklara giriyoruz. 2009’da bizlerin işin içinde olduğu dönemde 1970’leri, 1990’ları hatırlatıp o günün başarılarıyla övünen Sayın Erdoğan, ülkeyi 2009’lardan 1970’lerin 1990’ların ülkesi haline çeviriyor.
15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğu söylenilen, bakanların ve hükûmetin kontrol ettiği medyanın hain diye ilan ettiği, 15 Temmuz’a destek verdi diye itham ettiği bir ülkenin veliaht prensini devlet töreniyle karşıladılar. Ben bir özür duymadım. Birilerinin bu milletten özür dilemesi lazım. Ya o ülkenin yetkilileri ‘Darbeye destek verdik, özür diliyoruz’ diyecek veya ülkemizin cumhurbaşkanı ‘Sizi haksız yere itham etmişiz, kusura bakmayın’ diye özür dileyecek. Böyle bir buluşma için bir ülkenin diğerinden bir şekilde özür dilemesi lazım. Böyle bir yüzsüzlük olabilir mi? Ne oldu da dost oldunuz? 84 milyonluk bir ülke sizin aldatmacalarınıza, kandırmacalarınıza maruz kalmak zorunda değil. Bu ülkeyi ‘hain’, ‘düşman’ diye itham etmeniz mi, yoksa dostum diye kucaklayıp ‘Bize çok para getirin’ diye yalvarmanız mı doğru?
Ekonomide ve dış politikada en başarılı olduğumuz 2002-2009 döneminde ne diyorlardı? ‘Güçlü lider bu başarıyı elde etti’ diyorlardı. Üç yıldır güçlü lider yok mu? Bütün gücü tek elinde toplayan, yargıyı ve Meclis’i tamamen kontrol altına alan, sivil toplumu susturan, özel sektörü sindiren, aklına geleni yapan bir lider yok mu? Niye başaramıyor? Demek ki ‘güçlü lider her şeyi başarırmış’, ‘süper kahraman’ falan yok öyle bir şey. Onlar filmlerde, hikâye kitaplarında. Bir ülkenin gücü güçlü kurumlarında, hukukla yönetilmesinde olur.
İki hafta önce ‘Biz ekonominin kitabını yazdık’ diyor, iki hafta sonra ‘Şimdiye kadar yaptığımız şeyler yanlıştı, bize engel oluyorlardı. Modelimizi değiştireceğiz’ diyor. Karar ver, hangisi? Gerçekten başarılı oldun da zamanında ekonominin kitabını mı yazdın, yoksa ‘Geçmişte yanlışlar yapıldı, artık aklıma gelen doğruları yapıyorum’ mu diyorsun? Bu milleti cahil yerine koyuyorlar."
Dolar cinsinden kişi başı millî gelirde kendi dönemi ile cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi dönemini kıyaslayan Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu önemli çünkü dünyaya göre satın alma gücümüzü gösteriyor. Maliyeti döviz bazında olan ürünlere ne kadar kolay ne kadar zor eriştiğimizi gösteriyor. Diğer ülkelere göre ne kadar zengin ne kadar fakir olduğumuzu gösteriyor. Liyakatli kadroların, istişarenin devrede olduğu dönemde kişi başı düşen millî gelir yılda ortalama 12,2 büyümüş. Son üç yılda millî gelirimiz yıllık ortalama 2,9 düşmüş. Hesap ortada. Biz artırmışız, onlar düşürmüş. Biz bu milleti zenginleştirmişiz, onlar yoksullaştırmış. Görünen köy kılavuz istemez."
Aynı dönemler arasındaki büyüme oranı verilerini kıyaslayan Babacan:
"11 yıl boyunca, ekonomi yönetiminde ehil ve liyakatli kadroların, istişarenin ve ortak aklın olduğu dönemde ortalama büyüme hızı yüzde 7,3. Partili, taraflı cumhurbaşkanlığı sisteminde ortalama yüzde 3,6. Bu oran, bağımsızlığını kaybedip hükûmetin emri altına giren TÜİK’in makyajlanmış rakamları.
Sayın Erdoğan Davos’ta ‘One minute’ dediğinde ekonomiye niye hiçbir şey olmadı? Çünkü temellerimiz sağlamdı. Merkez Bankası’nın rezervleri yüksekti. Trump’tan bir ‘Aptal olma’ mektubu geldi; o günlerde piyasalardaki çalkantıyı hatırlıyorsunuz. Siz ekonominin temelini zayıflatırsanız, Merkez Bankası rezervlerini eksi 50 milyar dolara düşürürseniz elin adamı gelir, size bu ağır lafları söyler ve tek bir kelimeyle karşılık veremezsiniz.
Özgür ve zengin bir Türkiye için yola çıktık. Hem bugünün hem yarının DEVA’ya ihtiyacı var. Bu ülkenin bugününün ve yarınının üstüne karabulut gibi çöken bu iktidardan ve bu zihniyetten kurtulmamıza çok az kaldı. Sayılı gün çabuk geçer. DEVA Partisi olarak emaneti teslim almaya geliyoruz. Önce hukuku ve kurumları ayağa kaldıracağız. Güveni tesis edeceğiz. Türkiye’yi hızla refaha ve huzura kavuşturacağız. Kimseyi enflasyona ezdirmeyeceğiz."