Mardin'in Nusaybin ilçesindeki terör operasyonunda şehit olan polis memuru Mesut Demirkan'ın cenazesinin memleketi Çorum'a getirilmesi sırasında şehidin ailesine eşlik eden polis memuru Ayşe Çalışkan'ın o gün yaşadıklarını anlattığı yazı, yürekleri dağladı.
Nusaybin'de 8 Aralık'taki terör saldırısında şehit olan Mesut Demirkan'ın naaşının havayoluyla getirildiği Merzifon'dan Çorum'a nakli sırasında minibüste şehidin çocukları Kaan ve Rabia Demirkan'ın yanında bulunan Çorum Emniyet Müdürlüğü Rehberlik ve Psikolojik Danışma Bürosu'nda görevli polis memuru Ayşe Çalışkan, o sürede yaşadığı duygu dolu anları ve fotoğrafı sosyal paylaşım sitesinde paylaştı.
Daha sonra sosyal medyadaki birçok sitede paylaşılan ve okuyanların gözyaşlarını tutamadığı yazı şöyle:
"Kaan ve Rabia. Şehit çocukları onlar. Ankara'dan Mardin'e görevli gitmiş babaları. Hasretlermiş uzun zamandır ama kendi yerine şehadet haberi gelmiş. Havaalanında karşıladık şehidimizi ve ailesini, havaalanından köye gelene kadar öndeki araçta giden babasının tabutunu görmesinler diye saklambaç oynadık minibüsün küçük koltuk aralığında. Boynumdaki şalla kapattık gözlerimizi saklanma bahanesiyle ama nafile sürekli baba diye bahsedince küçük Kaan ile telefonda oyun oynadık. Yoldan geçen ilk kırmızı arabayı kim görecek, en çok kim görecek diye yarıştık. Yeter ki öne bakmasın diye. Yakasındaki yazıyı sordu 'şehit oğlu' yazıyor diyemedim 'akıllı Kaan' yazıyor dedim ve poz vermek istedi. Bu fotoğrafı çektik. Şimdi hangi duygu dindirir ki bu günahsızların baba özlemini, hangi oyun oyalar ki onların baba eksikliğini unutturmaya. Mekanın cennet olsun şehidim. Telefonumda bu fotoğrafı imkanım elverdiği sürece silmeyeceğim. Tüm şehit ailelerine dua edip onlara bu kaderi yaşamaya sebep olanlara kahredeceğim. Ateş düştüğü yeri yakar kavurur kül eder de o ateş nereye düşerse düşsün her seferinde benim de yüreğimi yakar."
"ONLARIN YAŞADIKLARINI BEN DE YAŞAMAK İSTEDİM"
O gün yaşadıklarını AA muhabirine anlatan polis Çalışkan, şehit Demirkan'ın cenazesinin memleketine getirilmesi sırasında şehidin çocukları 8 yaşındaki Rabia ve 4 yaşındaki Kaan'ın yanında olduğunu ve o gün onların ellerini bir an olsun bırakmadığını belirterek, "Ben o gün görevli değildim. Kendi isteğimle görevli olarak gittim. Ben de iki çocuk annesiyim. O gün 'ben olsaydım ne yapardım?' diye düşündüm. Kaan ve Rabia'nın ellerini hiç bırakmadım. Onların yaşadıklarını ben de yaşamak istedim" diye konuştu.
KAAN BABASININ TABUTUNU GÖRMESİN DİYE
Minibüste Kaan'ın önlerinde babasının tabutunu taşıyan aracı görmemesi için çabaladığına anlatan Çalışkan, Kaan'ı çeşitli oyunlarla oyalamak istediğini belirtti.
Küçük Kaan'ın yol süresince sürekli babasını sorduğuna değinen Çalışkan, şöyle devam etti:
"Her çocuğun kahramanı babasıdır. Kaan için de öyleydi. 'Benim babam da bizi böyle gezdirirdi, hepsini geçiyordu' diyordu. 'Babam bizi buraya getirmişti' gibi sözler söylüyordu. Kaan sürekli 'baba' diye bahsettikçe anne ağlamak istiyordu. Öndeki babasının tabutunu görmesin diye sürekli saklambaç oynuyorduk. Çocuklar için de herkes için kötü bir yola gitmek uzun sürer. Ben onlar için bu yol uzun sürsün istemedim, çok hissetsinler istemedim, onun için çabaladım. Onlar bir ömür boyu bu acıyı hissedecekler, elimizden geldiğince onların yanında olabiliriz."
Paylaşımdan sonra kendisine çok sayıda kişiden telefon ve mesaj geldiğini aktaran Çalışkan, şehit ve kaymakam eşleri ile meslektaşları tarafından arandığını belirterek, yanlarında başka insanların var olmasından dolayı yüreklendiklerini sözlerine ekledi. (AA)